Starvasyon diyetler

Starvasyon diyetler

STARVASYON DİYETLER

Ünlülerin toplum tarafından örnek alındığını bilmesi ve sürekli olarak ekranlarda olmaları dış görünümlerine biraz daha önem vermelerini gerektiriyor olabilir. Doğru ya da yanlış, tartışılır. Ancak, kişi işini layıkıyla yapıyorsa fiziksel görünümün pek de önemi yok kanaatindeyim. Nice sanatçı, müzisyen, oyuncu fazla kilolarından şikayetçi. Bu durumun farkında olmalarına rağmen sorunun üzerine giderler veya gitmezler, kilo verirler veya vermezler. Bu durum tamamen kişinin kendi sağlığı ile ilgili bir olaydır ve hiçbir zaman için mesleklerinin önüne geçmemelidir. Bu uğurda kısa süreli diyetler yaparak sağlığını hiçe sayan ünlüler topluma da kötü örnek olarak Goethe'nin sözünü doğrulamaktadır.

İnsanlar para kazanmak için sağlıklarını kaybederler, sonra ise sağlıklarını geri alabilmek için kazandıkları paralarını harcarlar...  Johann Goethe

Şişmanlık Nedir, Nedenleri ve Komplikasyonları Nelerdir?

Dünya Sağlık Örgütü'nün sağlık raporunda şişmanlık, vücutta fazla miktarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir sağlık sorunu olarak tanımlanmaktadır. Aşırı besin alımı, yetersiz fiziksel aktivite, kalıtım, hormonal nedenler, psikolojik sorunlar, sigarayı bırakma, alkol kullanımı gibi faktörlere bağlı olarak gelişen şişmanlık tek başına olduğu gibi komplikasyonları ile de yaşam süresini kısaltan ve yaşam kalitesini düşüren ciddi bir hastalıktır. Komplikasyonları arasında ilk akla gelenler: Kalp - damar hastalıkları, hipertansiyon, şeker hastalığı, bazı kanser türleri, solunum rahatsızlıkları, karaciğer yağlanması, safra kesesi hastalıkları, eklem hastalıkları, adet düzensizlikleri, kısırlık... şeklinde sıralanabilir.

Kişiye Özel Tedavinin Önemi?

            Multifaktöriyel bir hastalık olan şişmanlığın tedavisinde multidisipliner bir yaklaşım gerekmektedir. Dahiliye uzmanı veya endokrinolog, diyetisyen, fizyoterapist ve psikolog ile ekip halinde tedavi edilmesi durumunda daha sağlıklı sonuçlar alınmaktadır.

Öte yandan her gün gazete, dergi, televizyon gibi kitle iletişim araçlarında onlarca şok diyetler ile karşılaşılmaktadır. Genel ilkeleri benzer olmakla birlikte, diyet mutlaka kişiye özel olarak hazırlanmalıdır. Çünkü herkesin metabolizması birbirinden farklıdır, tıpkı parmak izi gibi. Kişiye özel diyet listeleri diyetisyenler tarafından hazırlanmalıdır. Diyetisyenler aldıkları eğitimin gereği olarak beslenme programını kişiye göre ayarlayabilen, aynı zamanda zayıflama diyetlerini yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı sağlayabilecek şekilde düzenleyebilen kişilerdir.

Şişmanlık Tedavisi ve Starvasyon Diyetler

            Zayıflama diyetlerinde temel ilke, bir yandan alınan enerjinin sınırlandırılması ile besin gereksinimlerinin karşılanması, diğer yandan fiziksel aktivite ile enerji harcanmasının artırılmasıdır. Günlük enerji alımının kısıtlanması, obezitenin tedavisinde en uygun yöntemlerden birisidir. Ancak bu amaçla kontrolsüz olarak kullanılan ve kısa sürede hızlı ağırlık kaybını hedefleyen çok düşük kalorili ve bilimsel olmayan diyetler çeşitli komplikasyonlara neden olmaktadır.

            Ağırlık kaybının geçmişine bakıldığında; midede hacim oluşturan posa tabletlerinin sindirim sisteminde tıkanmalara, kafein ve amfetaminlerin bağımlılığa, çok düşük kalorili diyetlerin ve sindirim sistemine yapılan cerrahi müdahalelerin besin öğesi yetersizliklerine, protein diyetlerinin böbrek ve kalp problemlerine, kalp yetmezliği sonucu ölümlere neden olduğu görülmektedir. 

“İsveç Diyeti, Bridget Jones Diyeti, Hollywood Diyeti, Beverly Hills Diyeti, Manken Diyeti, Lahana Çorbası Diyeti, Burçlara Göre Diyet, Sarı Kırmızı Diyet, Kan Grubu Diyeti, Amerikan Kalp Vakfı Diyeti, Atkins Diyeti, Acil Diyet, Son Şans Diyeti” ve daha yüzlerce garip isimli veya isimsiz diyet. Peki, bu kadar çok diyet listesi ortalarda dolaşırken neden hala insanların kilo problemi var? Çünkü bu tip diyetlerin çoğu başlangıçta hızlı kilo kaybı sağlasa da, kısa bir süre sonra bu kilolar fazlasıyla geri alınmaktadır. Vücut ağırlığının hızlı kaybı; yağsız vücut kitlesinin daha çok kaybına, bazal metabolizma hızının azalmasına, kaybedilen ağırlığın korunmamasına, bazı minerallerin düzeylerinin düşmesine neden olmakta ve ölümle sonuçlanabilmektedir. Bu tip diyetler sağlığa zarar vermenin ve metabolizmanın bozulmasını sağlayarak ömrü kısaltmanın yanı sıra, kişinin ben bu işi başaramıyorum diyerek umutsuzluğa kapılmasına neden olmaktadır. 

Hatalı Diyetin Diyetini Ödemeyin!

Gerçek ağırlık kaybı vücuttaki yağ kitlesinin azalması ile mümkündür. Kas ve su kitlesindeki kayıplar hem sağlık açısından risklidir hem de kalıcı ağırlık kaybına neden olmamaktadır. Ağırlık kaybının hızlı olması öncelikle su, sonrasında kas kitlesindeki azalma ile ilişkilidir. Dengeli diyetlerde yağ, çok düşük oranlarda karbonhidrat içeren (ketojenik) diyetlerde su ve açlık halinde kas kaybı olmaktadır.

Zayıflama alanı çok geniş bir yelpazede iş olanağı sağlamaktadır. Diyet / light ürünlerden zayıflama ilaçlarına, aktarlarda bulunan karışımlardan ameliyatlara, spor aletlerinden zayıflama çaylarına kadar çok geniş bir pazar söz konusudur. Kimisi çıkıp tek tip diyetler, protein ağırlıklı formülalar, bitkisel tabletler, %100 doğal ürünler önermekte; kimisi de bazı iğneler ile kişileri zayıflattığını iddia etmektedir.

Doğru Hedef Belirleyin!

Dünya Sağlık Örgütü aylık ağırlık kaybını 2 – 4 kg arasında olması gerektiğini vurgulamaktadır. Kişi çok şişmansa, ameliyata hazırlanacaksa, kişide kiloya bağlı olarak herhangi bir sağlık problemi oluşmuş veya oluşma sürecinde ise, doktor ve diyetisyen gözetiminde ayda 6 kg verdirilebilir. Daha fazla ağırlık kaybının faydadan çok zarar vereceği asla unutulmaması gereken, çok ciddi bir konudur. Kimse 10 senede aldığı kiloları 10 günde vermeye kalkışmamalı, sabırla tedavinin üzerine gitmelidir. Zayıflamanın temelinde eğitim yer almaktadır. Dahiliye uzmanı veya endokrinolog kontrolünde yapılacak klinik muayenenin ardından elde edilen kan tahlil sonuçları yorumlanarak, kişi diyetisyen eşliğinde tıbbi beslenme tedavisine alınmalıdır. Egzersiz ve davranış değişikliği tedavisinin yerleştirilmesi ile hedefe ulaşılmalı ve kişi koruma programına alınmalıdır. 3 ay süresinde diyet, egzersiz ve davranış değişikliği tedavisi uygulanmadan kimseye ilaç tedavisi ve/veya cerrahi tedavi uygulanmamalıdır.

Sonuç olarak; zayıflama programı kişiye özel, bireyin benimseyip, yaşam tarzı haline getirerek uygulayabileceği, yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı kazandırabilecek özellikte olmalıdır. Ayrıca obezitenin tedavisinde tek başına diyet tedavisi yeterli olmamakta, beraberinde egzersiz programı ve davranış değişikliği tedavisi de gerekmektedir. Aşağıda beslenme konusunda doğru bilinen yanlışlara ve diyetisyenlere sıkça sorulan sorulara birkaç örnek yer almaktadır:

Balın Sıcak Su ile İçilmesi Yağ Yakar

Özellikle ev hanımları arasında, balın sıcak su ile birlikte içilmesi durumunda yağ yaktığı gibi genel bir görüş vardır. Üst solunum yolları enfeksiyonlarında iyileştirici etkisi olsa da yağ yakma gibi bir özelliği bulunmaz. Öte yandan bağırsakları yumuşatarak kabızlığı önlemeye yardımcı olur. Bu durum ağırlıkta azalmaya yol açtığı için hemen yağ yaktığı yönünde görüşler düşündürse de gerçek zayıflama yağ kaybı ile mümkün olabilmektedir. Özetle, balın sıcak su ile içilmesinin sakıncası yoktur ama yağ da yakmaz.

Yemekle Birlikte Su İçilmemelidir

Beslenme konusunda sıkça tartışılan konulardan biri de; yemek yerken su içelim mi? Eğer ki kişinin yemek yerken su içme alışkanlığı varsa bunu devam ettirmelidir. Ancak tüketmiyorsa kendini de zorlamamalıdır. Kimi yazılarda yemekle birlikte fazla su içmenin mide hacmini genişleteceği, o nedenle yemek öncesi, yemek esnası veya yemek sonrasında fazla su içilmemesi gerektiği vurgulanmaktadır. Zaten yeterli oranlarda su içmeyen Türk toplumu için bu gibi açıklamalar son derece yersiz. Mide zaten çok esnek bir yapıdadır. Doldurulunca genişler, boş kalınca büzüşür.

Öte yandan soğuk suyun yağları dondurduğu, sıcak suyun ise yağların çözülüp atılmasını sağladığı gibi yanlış görüşler de söz konusudur. Hatta bazı uzmanlar “yağlı tavayı soğuk su ile mi yıkarsınız” şeklinde söylemler ile kendilerini destekleyici sorular da yöneltirler. Aslında soğuk su (2ºC) mideyi yaklaşık 20 dakikada, ılık su (32ºC) 80 dakikada terk eder. Bu nedenle besinlerle olan etkileşimi daha fazla olacağı ve midede uzun süre kalarak doygunluk hissi vereceği için ılık su sanki bir gömlek daha üstün gibi görünmekte. Ama bu demek değildir ki; aman soğuk ya da sıcak su içmeyin. Yeter ki su için…

Kepekli Ürünler Kansızlık Yapar

Diyet posası (lifi), bitkilerin yapısında bulunan, sindirim sisteminde vücuda emilemeyen ancak organizma için faydalı olan kısmıdır. Posa, sağlığın sürdürülmesi için faydalı, hastalıkları önleyici ve tıbbi beslenme tedavisinin bir bileşeni olarak gösterilmektedir. Diyet posası, sağlıklı beslenmenin önemli bir parçasıdır. Genellikle birçok vitamin ve minerali de içerdiğinden, posadan zengin beslenme sağlıklı bir yaşam tarzının da göstergesi sayılabilir. Yüksek posalı diyetlerle beslenen toplumlarda kalp hastalıkları, divertikül hastalıklar, hemoroitler, kolon kanserleri, şeker hastalığı, şişmanlık… nadir görülmektedir. Diyet posası için değişik yaş ve özel durumlara yönelik tüketim standardı henüz belirlenmemekle birlikte son literatürlerde kadınlarda 30, erkeklerde 38 gram posa alımı uygun görülmektedir.

Günde 50 – 60 gramın üzerindeki aşırı tüketim ise kalsiyum, demir, çinko gibi bazı mineralleri bağlayarak vücuttan atılmalarına yol açabilir. Öte yandan besinler yolu ile bu denli bir tüketim pek mümkün değildir. Ancak, aktardan kepek alarak; çorba, salata, yoğurt ve sebze yemeklerine fazlaca eklemek durumunda vücutta bazı besin öğelerinin emilimi olumsuz yönde etkilenebilir, kansızlık gibi durumlara yol açabilir. Normal şartlar altında sürekli kepek ekmeği yemek, kepekli makarna tüketmek, aralarda kepekli bisküvi vs tercih etmek kansızlık yapmaz. Fakat kişide mevcut bir kansızlık durumu söz konusu ise; o takdirde kepekli ürünler önerilmez.

Zayıflama Çayları ve Bazı Bitkisel Çaylar Zayıflatır mı?

Bu çayların vücuttaki suyun atılmasını hızlandırıcı etkileri mevcuttur. Dolayısıyla kullanımları ile birlikte vücuttan fazla miktarda su idrarla dışarı atılacak ve bu durum zayıflama şeklinde algılanacaktır. Ancak şişmanlık; vücutta bulunan yağ miktarındaki artışı tanımlamaktadır. Halbuki bu tür çaylar vücuttaki suyu kaybettirmektedir. Su içildiğinde tekrar eski kiloya geri ulaşılmaktadır. Ayrıca zayıflama amaçlı kullanılan bu idrar söktürücü çaylar veya otlar kabızlığa yol açmaktadır.

Diyet Yaparken Neden Yüzüm Çöküyor, Neden İstediğim Yerden Kilo Veremiyorum?

Yağ hücrelerinin yoğun olduğu yerleri genetik yapı belirler. Dengeli bir diyet ve spor ile sorunlu bölgeleri eritmek / inceltmek mümkündür. Yalnız diyet yaparak, alınan enerji miktarını çok fazla kısıtlayarak kilo verme çabası, bedenin incelmesinden ziyade, yüzün çökmesi ile sonuçlanmaktadır. Sabırlı olmak şart. Ancak sorunlu bölge vücudun yapısından kaynaklanıyor ise hiçbir zaman incecik olamamaktadır.

 Sadece Salata Yiyorum, Ama Kilo Veremiyorum. Neden?

Sadece sebzelerle beslenmek, yeterince protein almamak vücuttaki kasların kısmen kaybına yol açar. Bu da metabolizma hızının düşmesine yani daha az enerji harcanmasına yol açar. Sonuçta aç kalınmasına rağmen kilo verilemez. Önerilen, farklı besin gruplarından çeşitlilik sağlayarak enerji açısından aşırıya kaçmadan beslenmek ve spor ile diyeti desteklemektir.

Kabak Çekirdeği Bağırsakları Çalıştırıp, Zayıflatır mı?

            Ay çekirdeğinin 100 gramı 560 kkal. enerji vermektedir. Somut bir örnek vermek gerekirse; enerjisi yaklaşık bir bütün somun ekmeğe tekabül etmektedir. Hem de hastalık gibidir, kişi elini verir kolunu kaptırır. Buna karşılık kabak çekirdeğinin zayıflatıcı etkisi olduğu, bağırsakları çalıştırdığı, ay çekirdeği kadar zararlı olmadığı düşünülür. Sanılanın aksine kabak çekirdeğinin enerjisi daha yüksektir (100 gramı 610 kkal.). Hiçbir zaman için bağırsakları çalıştırıcı, kabızlığı önleyici bir etkisi de yoktur. Öte yandan her iki çekirdek türü de kalp - damar sağlığı açısından zararlıdır. Kilo aldırıcı etkileri de göz ardı edilmemelidir.

Bol Bol Soda İçmek Zayıflatır mı?

            Soda, sindirimi bir miktar kolaylaştırdığı için özellikle yemeklerden sonra tercih edilen bir içecektir. Ancak, hazmı kolaylaştıran bu içeceğin yağ yakıcı bir fonksiyonu bulunmamaktadır. Zayıflatıcı etkisi bulunmayan soda, aşırı miktarlarda içildiği takdirde iştah açıcı bir etki göstermektedir.

Aç Karına Limon veya Greyfurt Suyu İçmek Yağları Eritir mi?

            Maalesef herhangi bir yiyecek veya içeceğin tüketilmesi ile vücuttaki depo edilen yağlardan kurtulmak mümkün değildir. Keşke kilo vermek bu kadar kolay olabilse… Beslenme tedavisi ve egzersiz programı birlikte sürdürülmeden fazla kilolardan ve depo edilen yağlardan kurtulmak pek mümkün olmamaktadır. Test etmek çok kolay: Bir paket katı margarin üzerine limon veya greyfurt suyu dökülür ve beklenir. Yağda hiçbir değişimin olmadığını fark edilecektir. Özellikle mide rahatsızlığı olan bireylerin aç karına bu içecekleri içmesi zararlı olabilir. Çözümü bilimde aramak gerekir.

Ekmek, Pilav ve Makarnayı Kesmek Zayıflatır mı?

            Zayıflama ile kilo vermek arasında önemli bir fark vardır. Önemli olan, ağırlık kaybının hangi dokulardan kaynaklı olduğudur. Eğer ki kas ve su kaybı sağlayan bir yöntem uygulanıyorsa onun adı zayıflama değil, kilo kaybıdır. Şişmanlık vücuttaki yağ oranının fazlalığı olduğuna göre; zayıflamak için vücutta depo edilen yağlardan kurutulmak gerekir. Ekmek, pilav ve makarna gibi tahıl ürünleri kimyasal yapılarında bulunan hidroksil (OH) molekülü sayesinde su tutucu bir özelliğe sahiptir. Eğer ki diyette bu besinlerin tüketimi fazla kısıtlanırsa vücut da su tutamayacağı için kısa sürede birkaç kilo ağırlık yani su kaybedilir. Tabi vücuttaki %20'lik su kaybı sağlığı tehlikeye atacağı için kişi savunma mekanizması olarak daha fazla su kaybetmez, kilo verememeye başlar. Sonrasında ise kaybedilen su vücuda geri alındığında eski ağırlığa geri dönülür. Hatta uygulanan bu yanlış diyet sonrası daha bile fazlasına.

Light / Diyet Ürünler Zayıflama Diyetlerinde Serbestçe Tüketilebilir mi?

           Bir ürünün üzerindeki light veya diyet ibaresi o besinin gün içerisinde serbestçe tüketilebileceği, enerjisinin olmadığı anlamına gelmemektedir. Sonuçta lezzet veren birtakım öğeler (yağ, şeker, un, tuz...) mevcuttur. Unutmayınız ki bunlardan herhangi birinde yapılan bir azaltma diğerindeki artış ile kapatılmakta ve lezzet bu şekilde korunmaktadır. O nedenle besinler satın alınırken etiketleri iyi bir şekilde okunmalı ve yorumlanmalıdır. Uygun olan ürün de serbestçe tüketilmemeli, eşdeğeri olan başka bir besinin yerine tercih edilmelidir (Örnek: Light bisküvi yenilirse günlük ekmek tüketimini azaltmak gerekir). Aksi takdirde farkında olunmadan yüksek oranda enerji alımına, dolayısıyla vücut ağırlığında artışa yol açabilir.

Karbonhidratlarla Proteinleri Karıştırmamalı mı?

            Pratikte ve teorikte bu durum pek mümkün değildir. Örnek olarak bir süt kutusunun üzerindeki etiket bilgilerine bakıldığında içerisinde hem karbonhidrat hem de protein olduğu görülür. Benzer bir durum yoğurt için de geçerlidir. Hatta karbonhidrat diye bilinen pirinç ve makarna paketlerinin üzerindeki etiket bilgileri incelendiğinde protein de içerdiklerine tanık olunur. Demek ki ayırma diyeti temelinde yanlış. Bu durumda hiç süt ve yoğurt tüketmemek gerekir. Peki ya kemik sağlığı? Dolayısıyla böylesi bir durum kişiyi yetersiz ve dengesiz beslenmeye sürükler. Hem Türk beslenme alışkanlıklarına da aykırı bir durum söz konusudur: Bu durumda ne mantı ne de dolma yenilebilir.

Aç Kalmak Zayıflatır

            Zayıflamak uğruna aç kalmak, öğün atlamak sanılanın aksine genelde vücut ağırlığında artış ile sonuçlanmaktadır. Çünkü yeterince beslenemeyen metabolizma, durumu tasarruf olarak algılamakta ve tüketilen her besini savunma mekanizması olarak (yarın bir gün tekrar aç kalırsam enerji olarak kullanırım mantığı ile) vücutta yağ şekline depo etmektedir. Tıpkı bizlerin sular kesildiğinde depo ettiğimiz suyu kullanıp, suların geri gelmesi ile birlikte depoyu tekrar doldurmamız ve fazladan yedekleme yapmamız gibi. Önerilen; dengeli bir beslenme programına eşlik edecek egzersiz ile fazla kilolardan kurtulmaya çalışmaktır.

 

Bu makale 9 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Dyt. Turgay Köse

Uzm. Dyt. M. Turgay KÖSE, 1977 yılında İstanbul'da doğmuştur. Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nde başladığı lisans eğitimini başarıyla tamamlayarak Diyetisyen unvanı almıştır. 2004 yılında Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nde yüksek lisans programını tamamlayarak Toplu Beslenme Sistemleri Bilim Uzmanlığı almıştır.

Uzm. Dyt. M. Turgay KÖSE, Muğla Bodrum'da bulunan Sianji Well - Being Resort'ta hizmet vermektedir.

Etiketler
Şişmanlık nedir?
Uzm. Dyt. Turgay Köse
Uzm. Dyt. Turgay Köse
Muğla - Diyetisyen
Facebook Twitter Instagram Youtube