Öğrenilmiş çaresizlik bizi hayatın hangi noktalarında olumsuz etkiliyor?

Öğrenilmiş çaresizlik bizi hayatın hangi noktalarında olumsuz etkiliyor?

Farz edin, sürücü belgesi almak için 4 defa sınava girmişsiniz ve her seferinde başarısızlıkla sonuçlanmış. İlk girişinizde çok iyi hazırlanmadığınızı siz de kabul ediyorsunuz, ikinci girişinizden bir gün önce ciddi bir soğuk algınlığı geçirmiştiniz ve bu başarısızlığı da buna yordunuz. Ancak 3. ve 4. denemelerde çok iyi çalıştığınıza eminsiniz ve neden başarısız olduğunuza bir türlü akıl erdiremiyorsunuz. Bir olasılık, sınava doğru yöntemlerle çalışamadığınız ise, bir diğer olasılık ‘Öğrenilmiş Çaresizlik’ olabilir. Tekrarlayan başarısızlıklar, tükenmişlik duygusu ve yeniden başarısız olma beklentisi ile birleşirse (yani ‘Öğrenilmiş Çaresizlik’ oluşursa), performansınız gerçekten düşebilir.

     Peki, Çaresizliği Nasıl Öğreniyoruz?

     Başarılarımızın kendi becerimizle olduğunu düşünürüz, başarısızlıklarımızı ise dışsal faktörlerin etkisine, şanssızlığa yorarız. Yani sonuç bizim için iyi ise, bunu biz kendimiz başarmışızdır. Sonuç kötü ise, başkaları aklımızı çelmiştir, ayağımızı kaydırmıştır, o aralar bahtımız kara, talihimiz kör’dür. Başarı durumu tekrarladığında bir sorun olmaz. Başarısızlık tekrar ettiğinde ise, şanssızlığı ve olumsuz dışsal faktörleri suçlasak da, ne kendimizi ne de çevremizdekileri inandırabiliriz. Başarısızlığımızın kaynağı olarak hangi noktalarda eksiklik olduğunu soğukkanlı bir şekilde değerlendiremezsek, sadece ‘başarılı olma ya da olamama’ kaygısına kapılabiliriz. O sınav günü, ‘acaba yine başarısız mı olacağım, ne olacak, çevremdekilere bu sefer ne anlatacağım’ gibi düşüncelere odaklanmaktan, sorulara dikkatimizi zar zor veririz. Sorulardan uzaklaştıkça ve sınavın ilk anlarında bu kaygıyla başarısızlık çanları çalmaya başladığında erkenden pes edilirse, başarısızlık döngüsüne yeniden girilir.

     Aile İçinde Öğrenilmiş Çaresizlik

     Aile içindeki rol dağıtımları da, öğrenilmiş çaresizliğe yol açabilir. Bazı ailelerde, yaşları birbirine yakın iki kardeşten biri ‘çok zeki’, diğeri ‘eh idare eder’ olarak tanımlanır. Veya bir kardeşin ‘kesin ileride ekmeğini taştan çıkarabilecek’ yetenekte, diğeri ise ‘kafasına vurulsa ekmeği alınacak’ saflıkta olduğu vurgulanır. Yıllar içinde, bu kardeşlerin rollerine uygun davranışları abartılır; ‘işte bu hep böyle!’ dendikçe, kardeşler rollerinin dışına çıkmamaya başlarlar. Çocukluktan itibaren, en karşı çıktığımız zamanlarda bile, ebeveynlerimizin beklentilerini karşılamak isteyen bir yönümüz vardır. Olumsuzluk içerse dahi, bu beklentiyi gerçekleştirme eğilimimiz vardır. ‘Yaramaz, sürekli sorun çıkartan çocuk’ rolü verilen kardeş, bu rolü sürdürdükçe aile içinde ‘var olabileceğine’ inanabilir. Bu yüzden çocuk, ‘yaramaz’ rolüne sadık kalarak, aile içinde görünür olmaya devam eder. Bu da bir tür ‘öğrenilmiş çaresizlik’ olarak kabul edilebilir: olumsuz bir rolün, değişmeyeceği inancı ile devam etmesi ve bu rolü doğrulayacak davranışların yeniden sergilenmesi (böylece, o rolün değişmeyeceğine inancın desteklenmesi).

   Okul Hayatında Öğrenilmiş Çaresizlik

   İlkokul, rollerin kişilikte kalıcı etkiler (aileden sonra) yaratabildiği ikinci kurum. Bir ilkokul öğretmeni, bir çocuğun hayatında kalıcı olumlu-olumsuz etkiler yaratabilir. Farklı mizaç, zeka düzeyleri olan, ailelerinden farklı düzeylerde destek gören ve buna bağlı olarak başarı düzeyleri ve tutumları da farklı olan öğrencilerin ortak yönü, öğretmenleri tarafından kabul edilmektir. Başarısız bulunan, problemli davranışları olduğu düşünülen bir öğrencinin bu özellikleri ‘damgalama’ olarak kullanırsa, ailedekine benzer bir örüntü çıkabilir: çocuk, bu damgalamayı haklı çıkaracak davranışları sergilemeye devam edebilir veya sürekli eleştirilmemek için sınıf içinde kendini ‘görünmez’ hale getirerek içine kapanabilir. Başarı düzeyi bir noktada diğer arkadaşlarından yetersiz görünen bir çocuğa şans tanınmaz ise, bu durum ‘öğrenilmiş çaresizlik’ haline dönüşebilir ve ‘başarısızlık, başarıya isteksizlik’ bütün eğitim hayatında etkili olabilir. Sadece başarısız olduğu için değil, fiziksel özellikleri, sosyoekonomik durumu yüzünden sınıf içinde dışlanan veya dışlanması gözden kaçan pek çok ilkokul öğrencisi, bunun etkilerini uzun yıllar taşıyabilir. Dışlanan bir çocuk, bir gün öğretmeninin bu durumu fark ederek kendisini de ‘seveceği, koruyacağı’ beklentisi içinde olacağından, bu durumu kimseye anlatmayabilir. Bu da, böylesi bir durumun yıllar sonra ortaya çıkmasına yol açabilir.

     Büyük Gruplarda Öğrenilmiş Çaresizlik

     Önyargılar, sadece bireyden bireye değil; gruptan gruba da yönelebilir. Bu önyargıların olumsuz olduğunda ise, herhangi bir ‘öğrenilmiş çaresizlik’ döngüsünden beklenecek aşamalar gerçekleşebilir: o önyargıyla başa çıkmak için o önyargıyı haklı çıkaracak birey/grup davranışları sergilemek ve ‘otorite’ (ebeveyn ve öğretmen örneğinde olduğu gibi) olarak kabul edilen grubun ‘bak, haklıymışız’ demesiyle ‘var olmaya’ devam etmek.

     Var oluşu, ‘kurban/ezilmiş’ rol ile özdeşleşmiş bir grup, hem ‘otorite’ tarafından bu role itilebilir hem de kendisini sürekli ‘kurban’ konumunda göreceği ortamları bizzat kendisi yaratabilir. Bu roller o kadar içselleştirilebilir ki, bir zamanlar gerçekten ‘kurban’ konumunda olmuş bir grup, kendisi başkalarını ‘kurban’ haline getirdiğinde bile, hala ‘kendi ezilmişliğinden’ söz edebilir. Bu önyargıların nerede başladığını bulmak, bir ailede ‘yaramaz’ damgasının hangi noktada yendiğini bulmak kadar zordur. Olumsuz önyargılarla güçlenen öğrenilmiş çaresizliğin, bir otorite tarafından yapıcı bir şekilde ‘olumlu önyargılara’ dönüştürülmediği uç durumlarda, gruplar kendilerinin ‘varlığını gören’ başka otoritelere yönelebilirler. Bu yeni otoritenin, aynı olumsuz önyargılarla beslenmiş ‘yıkıcı bir otorite’ olma olasılığı yüksektir (‘Serseri’ olarak damgalanan bir ergenin, ‘serseriliği yanıltıcı/korkutucu bir saygı gören’ mafyöz bir gruba yönelerek, kendisine yönelmiş önyargıyı daha uç noktaya taşıması ve ‘var olduğunu’ hissetmeye devam etmesi gibi…).

    Öğrenilmiş Çaresizlik ile Nasıl Baş Edilir?

    Tekrarlayan başarısızlıkların nasıl ‘öğrenilmiş çaresizliğe’ yol açabileceğini bilmek bile, bu döngüyü kırmak için başlangıç olabilir. Ehliyet alma sınavına 5. kez girerken, daha önceki 4 başarısızlığı (bu başarısızlığı kendinize ve çevrenize nasıl açıklayacağınızı…) düşünmek yerine, ‘sadece ve sadece’ o sınavdaki sorulara odaklanabilirsiniz. O anda, sınava giren diğer herkesle eşit olduğunuzu düşünmeniz de işe yarayabilir. Öğrenilmiş Çaresizliğin ‘yoğun kaygı’ haline geldiği ve kendi çabanızla başa çıkamadığınız durumlarda ise, psikoterapiden yardım alabilirsiniz. Ailede ve okulda yerleşmiş olan ‘öğrenilmiş çaresizlikler’in hayatınızı olumsuz olarak etkilemeye devam ettiğini düşündüğünüz noktada da, psikoterapi desteğine başvurabilirsiniz.

Bu makale 18 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Psk. Sinem Demir

Uzm. Psk. Sinem DEMİR  Rize Merkez'de bulunan Özel Rize Ruh Sağlığı Merkezi'nde çalışmalarına devam etmektedir.

Etiketler
Öğrenilmiş çaresizlik
Uzm. Psk. Sinem Demir
Uzm. Psk. Sinem Demir
Rize - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube