Öfke kontrolü öğrenilebilir...

Öfke kontrolü öğrenilebilir...

Öfke,içimizde varolan normal bir duygudur.İnsan ve hayvanlarda öfkenin yaşamsal olarak ne anlama geldiği genel olarak bilinmektedir. Varoluşa karşı tehditlerde özellikle daha belirgin ve daha yıkıcı olarak karşımıza çıkmaktadır. Öfke, engellenme, incinme ya da gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi, kızgınlık,hışım veya hiddet olarak tanımlanabilir. Öfkenin dışa vurlmasının şiddetide karşılaşılan olayların şiddetine yada içimizde oluşturduğu kaygıya göre değişmektedir.

Öfkeyi ortaya çıkaran genel nedenler şöyle sıralanabilir:

1-Ulaşılmak istenen hedefe giden yolda yaşanan bireysel yetersizlikler veya başarısızlıklar,

2-Toplumsal anlamda yaşanan hayal kırıklıkları,

3-Kişinin maruz kaldığı haksızlıklar karşısında, öfke doğal olarak ortaya çıkabilir. Evet öfkenin ortaya çıkması sorun oluşturmaz fakat öfkenin neden olduğu yada öfkeyi nasıl dışa vurduğumuz önemli bir sorun olabilir. Ve aslında öfke de her duygumuz gibi doğru dışa vurulduğunda yararlı bir duygudur.

Örneğin; bir anne çocuğunun yaptığı yanlış bir davranışta kaşlarını çatarak eğer yüzünü görmüyarsa sesli bir sinyal yollayarak çocuğun davranışı durdurmasını sağlayabilir. Fakat çocuk bu sinyali aldığı halde bir süre sonra yine aynı davranışı yapmaya devam ederse anne yine aynı eylemle durumu toparlayamadığında bu defa otoritesi sarsıldığı için kızgınlık seviyesi artarak öfkeye dönüşebilir.

İşte bu noktada annenin bu duygusunu çocuğa şiddetle yansıtması,bunu fiziksel temasa çevirmesi doğru bir davranış olmayacaktır.Çünkü bu davranış şekli çocuğunda kolayca öğrenebileceği ve başkalarına uygulayabileceği bir durum olabilir.

Peki, neden hepimiz öfkelendiğimizde saldırgan olmayız,yada zarar verici davranışlar yapmayız da bazılarımız yapar? Bu durum kişinin yaşadığı öfke bir duygu iken,saldırganlık, yıkıcılık ve şiddet bir davranıştır. Ve kişilere göre öfke duygusunun dışa vurumu farklı şekillerde karşımıza çıkacaktır. Öfke duygusu ile dolan kişi, saldıgan, yıkıcı olabileceği gibi, aşırı sessiz,içe dönük ve kırılmış da olabilir.

Eğer öfkelendiğimizde bunu yansıtma şeklimiz çok yıkıcı oluyor ve sonrasında pişmalıklar yaşıyorsak bir sorunumuz var demektir. Bazı insanlar öfkelenince yaptıkları şeylerin doğru olduğunu savunabilirler ve sonuşlarına katlanmak onları daha da öfkelendirebilir. Aynı zamanda bizde öfke uyandıran olaylara pasif -agresif bir tutum sergiliyorsak,sonrasında bu durum veya kişiyle yüzleşmek yerine daha gergin yada öç almaya yönelik tavırlar sergiliyorsak,alaycı,aşağılayıcı bir tarz oluşturuyorsak yine bir sorunumuz var demektir.Çückü bu davranışlar kendilik algımızı olumsuz etkilediği gibi farklı bozuk kişilik özellikleri oluşmasına neden olabilir.

Öfke doğal bir duygu iken onun dışarıya nasıl gösterildiği bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.Öfke kontrolündeki sorunlar genetik veya fizyolojik nedenlerden kaynaklanabilir.Aynı zamanda sevgisiz,ilgisiz,çok katı ortamlarda yetişen çocuklarda daha sıklıkla görülmektedir.Bazı çocuklar bebekliklerinden itibaren daha gergin,öfkeli ve huzursuz olabilirler.Bu nedenle aile tutumları,sosyal çevre,genetik özellikler,ailede psikiyatrik sorunlar,fizyolojik nedenler,fiziksel ve bilişsel engeller gibi nedenlerde sorumlu tutulmaktadır.

Öfke kontrolünde öncelikli olarak öfkeye neden olanlar şeyleri iyi tespit etmek öncelikli bir durumdur.Yani davranışın öncesinde belirlenen faktörler 1. adımdır.

2. adımda ortaya çıkan davranış ve 3.adımda davranışın sonuçlarına odaklanılan bir davranış desteği öfke kontrolünde faydalı olabilmektedir.

1.adımda,genelde davranışın meydana geldiği ortam,olaylar,durumu tetikleyen veya arttıran durumlar gözden geçirilmelidir. Öfkenin saldırganlık yıkıcılık olarak dışavurumununa neden olan ortamlardan kişinin uzak durması veya uzaklaşabilme yollarını belirlemek gerekmektedir. Ve daha uygun rol modeller ile ilişkileri güçlendirmek destekleyici olacaktır.

Örneğin, saldırganlık içeren oyunlardan uzaklaştırmak, daha yaratıcı eylemlere yönlendirmek, ev içinde saldırgan tavırlarda olan rol modellerin davranışlarının kontrol edilmesi konusunda destekler vermek uygun olacaktır.

Maruz kalınan olaya karşı duyarsızlaştırma çalışmaları oldukça faydalı olmaktadır. Bunların yanında doğru iletişim yollarını, doğru dili kullanma becerisini gelişrtirmek, kişinin kendi kendini telkin etmeyi öğretmen, çeşitli sakinleşme egzersizleri ile durumu desteklemek gibi bir çok yol birlikte kullanılmalıdır.

2.adım, ortaya çıkan davranış, bu davranışın değişimi için aslında direk ortaya çıkan olumsuz sonuçlar üzerinden yani 3.adım üzerinden çalışmak gerekmektedir.

Öfkeyi kişi kontrol edemediğinde yaptığı davranışın sonuçları tek tek konuşulmalıdır. Ve sonuçta bu davranışlardan kendisinin sorumlu olduğu öğretilmelidir. Yavaş yavaş olumlu pekiştireçler ile davranışı söndürme çalışmaları,davranış sonrası bazı kısıtlamalar vermek,yani davranışın bedelini ödemesini öğretmek önemli bir öğretidir.

Davranış ortaya çıkmadan,dur-düşün-yap egzersizleri, nefes ve kas egzersizleri birebir öğretilmelidir. Ve kişiye bu durumun onun kontrolünde olduğu, yeterli zamanı ayırırsa bunu kontrol edebileceği açıklanmalı, özellikle çocuklar ile yapılan çalışmalarda ev içindeki bireylere nasıl destekler verecekleri net olarak anlatılmalıdır.

Bu davranış eğitimi sürecinde başarı durumuna göre kişi kendini yada aile çocuğu çeşitli şekillerde ödüllendirerek motivasyonu arttırabilmektedir.

Yalnız bu ödüllendirmelr rüşvet şeklinde değil gerçekten gayretinin karşılığı şeklinde sunulur ise işe yarayan faktörlerdir. Evet ÖFKE normal bir duygu ama aşırı ve yıkıcı davranışlarla sosyal ve ailesel yaşamı olumsuz etkilediğinde kontrol edilmesi gereken bir durumdur. Çünkü, bu davranışların sonuçları kişinin aile, sosyal, okul veya iş hayatını olumsuz etkileyerek,kişilik gelişiminde, psikolojik ve fizyolojik yapısında olumsuzluklara neden olabilir.

Bu makale 11 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Dr. E.Bengü Kayatürk

08.05.1971 yılında Hatay'da öğretmen anne babanın 2.çocuğu olarak dünyaya geldim. O dönemin sosyokültürel dokusunda mutlu, sağlıklı bir çocukluk ve gençlik döneminin ardından 1988'de Antakya Lisesinden mezun oldum. Bu sosyokültürel yapıyı özellikle vurguluyorum çünkü günümüz çocukları ve gençleri günümüz sosyal yapısı içinde çok fazla olumsuz duruma maruz kalmaktadır. 1989'da Gülhane Askeri Tıp Akademisi Tıp Fakültesine başladım. Disiplinli,güvenilir, donanımlı bir eğitim süreci verdiği için tüm hocalarıma teşekkürü hep bir borç bilmişimdir. 1996 ekim ayında Tıp Fakültesinden mezun oldum. Askeri Hekim olduğum için Uzmanlık Eğitimi başlamadan önce kıta görevi için Balıkesir 9.Ana Jet Üs'sünde görev yaptım. 1999 yılında Gülhane Tıp Akademisi Tıp Fakültesi Çocuk Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalında uzmanlığa başladım. Uzman ...

Yazarı sosyal medya'da takip edin
Etiketler
Psikolojik
Uzm. Dr. E.Bengü Kayatürk
Uzm. Dr. E.Bengü Kayatürk
Bursa - Çocuk ve Ergen Psikiyatristi
Facebook Twitter Instagram Youtube