Obsesif kompulsif takıntılar

Obsesif kompulsif takıntılar

Amerikan Psikiyatri Birliğinin tanımına göre; Obsesyon; istenmeden gelen, uygunsuz olarak yaşanan ve belirgin bunaltı ya da sıkıntıya neden olan, yineleyici düşünce, dürtü ve düşlemler Kompulsyon: kişinin obsesyonlara tepki olarak ortaya koyduğu ya da katı bir biçimde uygulanması gereken kurallara göre yapmaktan kendini alıkoyamadıgı yineleyici davranıslar ya da zihinsel eylemler yani kompulsiyonlar ile karakterize edilen bir psikiyatrik bozukluktur. Obsesyon olarak tanımlanan düşünceler, dürtüler veya düşlemler kişilerin gerçek yaşam sorunları ile ilişkili değildir. Kişi kendi zihninin ürünü olarak gördüğü bu düşünce, dürtü ve düşlemlere önem vermemeye, baskılamaya veya başka bir düşünce ya da eylemle bunları etkisizleştirmeye çalışır. Kompulsiyon olarak tanımlanan davranışlar ve zihinsel eylemler ise, obsesyonlara ikincil oluşan sıkıntıdan kurtulmaya ya da korunmaya yöneliktir. Kişi obsesyon ya da kompulsiyonlarının aşırı ya da anlamsız olduğunu kabul eder. Obsesyon ya da kompulsiyonlar belirgin bir sıkıntıya neden olur ve kisinin olağan günlük işlerini, mesleki işlevselliğini ya da toplumsal etkinliklerini ya da ilişkilerini önemli ölçüde bozar. OKB eskiden nadir bir rahatsızlık olarak tanımlanırken (%0.8-3) son yapılan çalışmlarda %2-3.5 oranında görüldüğü bildirilmiştir. Türkiye’de yapılan bir çalışmada OKB yaygınlığı, % 2,63 olarak bulunmuştur OKB Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization) verilerine göre engellilik oluşturmada 10. sırada yer almaktadır Tipik olarak geç ergenlikte ya da erken erişkinlikte başlamaktadır. Genelde 20-21 yaşlarında başlar. 35 yaş sonrası başlama %15 ten azdır. Olguların 2/3 ü 25 yaşın altındadır. Çocukluk çağında da başlayabilir. Çocukluk çağında başladığında psikiyatrik başvuru gecikmektedir. OKB yanında başka psikiyatrik rahatsılıklarla birlikte de görülebilir. Bu boukluklar M. depresyon, anksiyete bozukluğu daha sık olmakla birlikte, alkol kullanım bozuklukları, yeme bozukluğu, tourette sendromu, trikotillomani, beden disformik bozukluğu, hipokondriazis ve şizofrenidir. OKB ile major depresyonun yaşam boyu birlikteliği % 65, eş zamanlı birlikteliği ise % 30 olarak saptanmıştır. Genetik faktörlerin OKB oluşumuna katkıya bulunduğuna dair kanıtlar giderek artmaktadır. Bu kanıtlar ikiz çalışmaları ve OKB hastalarının birinci derece akrabalarının araştırmalarından kaynaklanmaktadır. Aile çalışmalarında, OKB hastalarının 1. derece akrabalarının % 35’inin bu bozukluklan etkilendiği bulunmuştur.

Birçok araştırma OKB oluşumunda serotonin bozukluğunun rolü olduğunu göstermiştir. Ayrıca serotonerjik ilaçların diğer nörotransmitter sistemleri üzerinden çalışan ilaçlardan daha etkili olduğu gösterilmiştir. Kolinerjik ve dopaminerjik sistemlerinde OKB etyopatogenezinde rol oynadığını belirtmişlerdir. OKB hastalarındaki beyin görüntüleme çalışmaları, orbitofrontal korteks, kaudat nükleus ve talamus arasındaki nöronal bağlantılarda aktivite değişiklikleri göstermiştir. Pozitron emisyon tomografisi (PET) gibi çeşitli görüntüleme çalışmalarında, OKB hastalarının frontal loblarında, bazal ganglionlarında (özellikle kaudat nükleusta) ve singulumlarında artmış metabolizma ve kan akımı saptanmıştır. Bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans (MRI) çalışmalarında, OKB hastalarında kaudat nükleus çaplarının bilateral azaldığı bulunmuştur Klinik OKB’li kişi, bu düşünce ve davranışlarının mantık dışı olduğunu bilir. OKB’de en sık temizlik-yıkama kompulsiyonlarına eşlik ettiği kirlenme-bulaşı obsesyonları görülür. Bu hastaların yaklaşık % 50-55’ini etkiler. İkinci olarak sıklıkla kontrol etme kompulsiyonlarının eşlik ettiği, emin olamama görülür. Bunları saldırgan, somatik, simetri, cinsel ve dinsel içerikli obsesyonlar izler. Hastaların en azından % 75’inde obsesyon ve kompulsiyonlar birlikte bulunur Prognoz OKB %55 oranında artma ve azalmalarla giden kronik, %10-15 oranında ilerleme, %10 oranında ise tam düzelme dönemleri ile giden epizodik seyir gösterir. OKB homojen bir bozukluk değil, heterojen bir tablodur. Semptomların zaman içinde değişim gösterdiği bildirilmiştir Kötü prognoz belirtileri olarak kompulsiyonlara direnememe, kompulsiyon olmaksızın sadece obsesyonların olması, çocukluk çağında başlangıç, garip kompulsiyonlar, hastaneye yatırılma, depresyonun eşlik etmesi, aşırı değerlendirilmiş fikirler, hezeyanlı inanışlar, kişilik bozuklukları (özellikle şizotipal kişilik bozukluğu) gösterilmiştir. İyi prognoz belirtileri olarak sosyal ve iş yaşantısının iyi olması, hastalığa zemin hazırlayıcı bir olayın varlığı, belirtilerin epizodik bir doğada olması gösterilmiştir. Obsesyonların içeriğinin prognoz ile ilişkisi bulunamamıştır. Hastalığın sıklıkla depresyon ile birlikteliği de düşünüldüğünde intihar riski açısından dikkatli olunulması gerektiği bildirilmiştir

Bu makale 6 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Dr. Öğr. Üyesi Sabri Burhanoğlu

Yard. Doç. Dr. Sabri Burhanoğlu, tıp eğitimini 1996 yılında başladığı Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde 2002 yılında tamamlamış ve ardından aynı yıl Londra King's College Hospital, Luminal Gastroenterology Unitesinde gözlemci olarak görev yapmıştır. Uzmanlık eğitimine ise 2003 yılında Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Genel Cerrahi bölümünde başlamış ancak bu alandaki eğitimini kendi isteği ile yarıda bırakmış ve 2004 yılında azi Üniversitesi Tıp Fakültesinde Psikiyatri uzmanlığı eğitimine başlamıştır. Yrd. Doç. Dr. Burhanoğlu, 2009 yılında “Erkek Alkol Bağımlılarında Yürütücü İşlevler Ve Problem Çözmenin Ayıklık Süresi ve İçme Miktarı İle İlişkisi” adlı uzmanlık tezi ile Psikiyatri Uzmanı unvanını almış ve mecburi hizmet görevini Trabzon Ataköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde gerçekleştirmiştir. Yrd. Doç. Dr. ...

Etiketler
Obsesif kompulsif bozukluk tedavisi
Dr. Öğr. Üyesi Sabri Burhanoğlu
Dr. Öğr. Üyesi Sabri Burhanoğlu
İstanbul - Psikiyatri
Facebook Twitter Instagram Youtube