Obezite (Şişmanlık)
Şişmanlık, değişen yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıkları nedeniyle günümüzde ciddi sağlık sorunu olma yönünde tehdit oluşturmaktadır. “Obezite” denilen şişmanlık, tedavi ve korunma için her zaman daha yeni yaklaşımların gerektiği yaygın bir hastalıktır. Birlikte bulunduğu hastalıklar da göz önüne alındığında ülkelerin bütçesini sarsacak düzeyde toplum sağlığı meselesi olduğu görülmektedir.
Obezite, “aşırı yağ dokusu bulunması” olarak tariflenir. Bu fazlalığı belirlemede en sık olarak vücut kitle indeksi (VKI ya da BMI) olmak üzere birçok yöntem kullanılır. Bu basit formül ağırlığın, metrekare cinsinden boy uzunluğunun karesine bölünmesidir.
Vücut Kitle İndeksi (Vki)=Body Mass Index (Bmı)
VKİ (BMI)= ağırlık (kg) / boy2 (m2)
VKİ <18.5 Zayıf
VKİ =18.5 – 24.9 Normal
VKİ =25 – 29.9 Fazla kilolu
VKİ >30 Obezite
30- 34.9 1.Derece Obez
35- 39.9 2.Derece Obez
40 ve üzeri 3.Derece (morbid) Obez
Bir yağ hücresi endokrin (hormonal sistem) hücresi ve yağ dokusu da endokrin organdır. Bu dokudan vücutta etkili birçok madde salgılanır. Yağ doku artışı ya da obezite, dolaşımdaki yağ asitlerinin miktarını ve iltihabi reaksiyonları arttırır. Bu da diyabet hastalığına zemin hazırlayan insülin direncine sebep olur.
Beslenme süreci oldukça karışıktır. Bunlar; koku, lezzet, sıcaklık, bilişsel duygusal uyarılar ve yemeğe başlama ve durma gibi sinyaller ile beyini uyaran metabolik durumları içerir. Son yıllarda beyine daha çok yemesi için sinyal olan maddeler saptanmıştır.
Yanlış beslenme ve değişen yaşam alışkanlıkları neticesinde 1960’lardan sonra tüm dünyada obezite oranı hızla yükselmiştir ve halen önüne geçilememektedir. Ülkemizde fazla kiloluluk oranı %50’nin üzerinde bildirilmektedir. Yani 2 kişiden 1’i obez veya fazla kiloludur. Şimdilik. Bu oran ile Avrupa ülkeleri arasında zirveye yakın durumdayız. ABD’de ise durum daha vahimdir. Toplumun %69’u normal kilonun üzerindedir. Yani 3 kişiden 2’si bu hastalık ile karşı karşıyadır. Hastalığın toplam küresel yükü besin dağılımı da düşünüldüğü zaman oldukça ağırdır.
Son yıllarda daha iyi anlaşılan açlık hormon salgısı da dahil olmak üzere birçok hormon ve mekanizmanın bu tabloya etki etmesinden dolayı bu tabloya “hastalık” demek yanlış olmaz. Amerikan verilerine göre her yıl 112000’den fazla obezite ile ilişkili ölüm olmaktadır. Obezite tablosu 30’un üzerinde kronik hastalığa zemin hazırlamaktadır. Bunlar; tip 2 diyabet, yüksek kolesterol, hipertansiyon, safra taşları, kalp hastalıkları, karaciğer yağlanması, uyku apnesi, reflü hastalığı, idrar kaçırma, kalp yetmezliği, eklem hastalıkları, astım ve diğer solunum hastalıkları ve hatta doğum defektleri ve birçok kanser çeşidi gibi hastalıklardır.
Üzülerek kabul etmek gerekir ki şişman hastalar sıklıkla ayrımcılık ve alaycılıkla karşılaşırlar. Hastalığın kabul edilip bu algının sosyal olarak düzelmesi gereklidir. Bu tablonun esas ve en büyük nedeni maalesef aşırı besin-kalori alımıdır. Çocuklarımızın "fast-food” olarak adlandırılan yağlı, bol kalorili, kolalı ve gazozlu beslenme geleceğimiz için kaygı oluşturmaktadır. Ayrıca fruktoz şurubu gibi sanayinin dayattığı ürünler ve karbonhidrat ağırlıklı beslenme özellikle genç yaş grubunu daha çok tehdit etmektedir.
Tedavi seçenekleri nelerdir?
Kilo vermeye yönelik çeşitli profesyonel programlar, düşük kalorili diyetler ve fiziksel aktivite arttırıcı yöntemler ile birlikte davranış değiştirme tekniklerini uygularlar. Tek başına hayat tarzı değişiklikleri kalıcı ve etkin değildir.
Kilo kaybı sağlamaya yönelik kullanılan ilaçların obeziteyi tedavi edecek uzun vadeli tıbbi tedavide önemli bir rolü bulunmamaktadır. İştah azaltan ilaçlar kilo vermeye yardımcı olabilir. Şişmanlık nedeniyle cerrahi olmayan yöntemlerle kilo verme programlarına katılan hastaların birçoğunun, verdikleri kiloları beş yıl içerisinde tekrar aldıkları görülmüştür.
Cerrahi tedavi:
Yaklaşık 50 yıldır kilo kaybını sağlayan çeşitli ameliyatlar uygulanmaktadır. Obeziteye yönelik detaylı incelemeler sonucu verilen tedaviler ve diyet yöntemlerinden yanıt alınamadığı durumlarda cerrahi girişim gerekir. Laparoskopik (kapalı) yöntemle yaptığımız cerrahi uygulamalarımızın sonuçları yüz güldürücüdür.
Yaptığımız en sık ameliyat çeşitleri laparoskopik gastrik by-pass ile sleeve gastrektomi (tüp mide) ameliyatlarıdır. Günümüzde laparoskopik cerrahi tüm dünyada ve ülkemizde giderek artan oranda ve başarıyla uygulanmaktadır.