Kaygı ya da depresyon; hiç yaşanmaması gereken durumlar değildir. Yaşam içinde bizi tehlikelerden koruyan bir tür ikaz lambası olan kaygı; abartıldıkça kaygı bozukluğuna, kendimizden uzaklaştığımızı, kendilik değerimizin düştüğü ya da fazla yabancılaştığımız süreçlerde, aslında yaşantımızda yeni başetme yöntemlerine ihtiyaç duyduğumuzu gösteren bunalım halinin büyümesi de depresyona neden olabilir.
Kaygı ve / ve ya depresyon ilgi biçimi haline getirilirse, onlara yapışıp kalmak, tutunmak ya da onlardan beslenmek gibi tutumlara yol açabilir.
Bu bir tür "kaygı sevicilik"/ "depresyon sevicilik" hali kişiye kısa vadede iyi geliyor gibi olsa da, uzun vadede ciddi ruhsal ve fiziksel hasarlara yol açacaktır. Her iki durumda da terapi almak, kişiyi kullanabileceği yeni baş etme yöntemlerinin yol haritasının çizilmesinde iyi bir araç olacak ve fayda sağlayacaktır.