Kalp nakli - suni kalp bilgilendirme

Kalp nakli - suni kalp bilgilendirme

Kalp cerrahları hangi tip hastalıkların tedavisiyle uğraşır?

Kalp cerrahları yoğun olarak 3 gurup hastalık tedavisiyle uğraşırlar.Bunlar doğumsal kalp hastalıkları, romatizmal kapak hastalıkları ve koroner arter hastalıklarıdır. Ayrıca kardyomiyopatili hastaların tedavisi için farklı cerrahi yöntemler uygulanabilir.

Kalp transplantasyonu, yardımcı dolaşım cihazları ve suni kalp ameliyatları alışılmış tıbbi ve cerrahi usullerle tedavisi mümkün olmayan son dönem kalp yetmezliğinde olan hastalara uygulanan ameliyatlardır.

Kalp tümörlerinin ve perkard hastalıklarının cerrahi tedavisi gerekebilir. Kalpden çıkan ana damar olan aort ve pulmoner atar damarları ile ilgili cerrahi tedavi gereksinimi  farklı nedenlerden dolayı  olabilir. Bazı dumlarda kalp ve büyük damarların künt veya keskin yaralanmaları ameliyat gerektirebilir.

Doğumsal kalp hastalıkları ve cerrahi tedavi usulleri nelerdir?

Yeni doğan her bin bebeğin  6-10 tanesinde kalp anomalisi vardır. Türkiye de yılda onbin bebek kalp hastalığı ile doğmaktadır. Bu bebeklerin yarısı bir yıl içinde ölürler. Birinci yılı aşanların yaşama şansı daha iyidir. En sık görülen anomaliler büyük ve küçük dolaşımın birbirine karışmasına neden olan kalp veya büyük damarlardaki defeklerdir.

Diğer doğumsal kalp hastalıkları kalp damarlarında ya da kapaklarındaki darlıklar veya kalp odacıklarının ve büyük damarların yer değiştirmesi ve morarma ile birlikte olan kompleks kardiyak malformasyonlardır.

Çocuk hastalıkları  ve kardiyoloji uzmanları  tarafından klinik muayeneleri ve laboratuar incelemeleri yapılan EKG ve Ekokardiografik değerlendirmeleri  ve gerekirse anjiyografileri  ve kalp kateterizasyonları yapılan çocuklar ameliyat için uygunsa kalp ve damar cerrahisi kliniklerine yatırılarak  tedavi edilirler.

Ülkemizde doğumsal kalp hastalıkları açık kalp cerrahisi uygulayan merkezlerin bir kısmında büyük bir başarı ile tedavi edilebilmektedir. Kalp içerisindeki defektler yama ile veya yamasız olarak  kapatılabilmekte , darlıklar genişletilebilmekte ve kalpten çıkan ana damarlerdaki anomaliler düzeltilmekte, tam onarım hastaların büyük bir kısmında mümkün olabilmektedir.

 Kalp kapaklarındaki hastalıkların sebebi ve belirtileri nelerdir? Teşhis ve tedavileri nasıl yapılır?

   Kalp kapaklarında hastalık oluşumunun en büyük nedeni Akut eklem romatizmasıdır. Bunun dışında yaşlanmaya bağlı olarak gelişen dejeneratif kapak hastalıkları  veya enfeksiyonların neden olduğu endokarditler sonucu kalp kapaklarında darlık ve yetmezlikler görülebilir. Akut eklem romatizması streptokok faranjitinden ( boğaz anjininden ) 10-20 gün sonra görülen bir hastalıktır.

En göze çarpıcı belirtisi eklemlerdeki  inflamasyon (arterit) dir. Eklem yerlerinde kızarma, şişme , ateş ve ağrı ile seyreder. En çok etkilediği ve zarar verdiği organ kalptir. Boğaz enfeksiyonlarına karşı zamanında ve yeterli dozda antibiyotik kullanılması ve sosyoekonomik  şartların düzelmesi akut eklem romatizması oluşumunu  engelleyecek ve buna bağlı  gelişecek olan kalp kapak hastalıkları büyük ölçüde önlenmiş olacaktır.

Romatizmaya bağlı olarak genellikle mitral kapak yaprakları kalınlaşır , birbirine yapışır, kireçlenir ve daralır. Hastada nefes darlığı, halsizlik, çabuk yorulma ve çarpıntı gibi şikayetler ortaya çıkar. Zamanla akciğer yatağındaki basınç artar  ve akciğer ödemi dediğimiz akciğere sıvı sızması görülebilir. Bu hayatı tehtid eden bir olaydır. Zamanla sağ kalp yetmezliği gelişebilir. Kalp ritminde bozulma  ve kalp içinde pıhtı oluşması mümkündür. Bu pıhtı daha sonra dolaşıma karışarak damarlarda tıkanmalara ve felçlere neden olabilir.

Mitral kapakta yaprakcıkların kireçlenmesi, dejenere olması veya tam kapanamamasına veya kapağın bağlı olduğu anulusun genişlemesine bağlı olarak yetmezlik gelişebilir. Bu durum zaman içinde kalbin büyümesi ve pompa gücünün azalmasına neden olacaktır. Başlangıta çabuk yorulma, nefes darlığı şeklinde başlayan şikayetler zamanla hastayı konjestif kalp yetmezliğine kadar götürebilir.

Aort kapağı yetersizliğinde kapak tam kapanamadığı için aortadan vücuda gidecek kanın bir bölümü yeniden kalbin içine döner. Kalbin sol karıncığı bu volüm yükü ile giderek büyür ve zaman içinde kalbin kasılma fonksiyonları bozulur.

Aort kapağı darlığında ise kalbin sol karıncığında bir basınç yükü oluşur.Kalp içindeki kanı vücuda pompalarken zorlanır, duvarları kalınlaşır. Hastada göğüs ağrısı, nefes darlığı, bayılma görülebilir ve zamanla kalp yetmezliğine bağlı şikayetler ortaya çıkabilir.

Triküspid kapakta enfeksiyona, romatizmaya veya  travmaya bağlı darlık veya yetmezlik görülebilirsede bu kapaktaki poblemler genellikle fonksiyoneldir.

Dahiliye uzmanları veya pratisyen hekimler tarafından klinik muayeneleri yapılan, rontgen ve EKG leri değerlendirilen hastalar kardiyoloji kliniği olan merkezlere yollanır. Burada ekokardiyografi ve gerekirse kateterizasyon  yapılarak incelenirler ve  hastaların tedavileri kardiyovasküler cerrahlarla birlikte planlanır.Kalp  kapaklarına yönelik cerrahi tedavi usulleri yıllardan beri ülkemizde başarı ile uygulanmaktadır.Kalp kapaklarındaki sorunlar açık kalp  cerrahisi usulleri ile onarılmakta ,dar kapakları genişletmekte veya ileri derecede bozulmuş kapaklar protez kapaklarla veya homogreftlerle değiştirilmektedir.

Protez kapaklar Bioprotez dediğimiz hayvanlardan elde edilerek hazırlanan kalp kapakları olabileceği gibi metalik kapaklarda olabilir .Bunların uygulamada kullanılan değişik tipleri mevcuttur.

Koroner arter hastalığı nedir? Risk faktörleri nelerdir? Hastaların şikayetleri nasıldır?

Koroner damarlar,kalbi çepeçevre saran ve kalbi besleyen damarlardır. Başta kolesterol olmak üzere bir takım yağlı maddelerin ve kirecin damar duvarına oturması bu damarlarda ateroskleroz  dediğimiz darlıklar veya tıkanıklıklar oluşmasına neden olur.

Koroner arter hastalığı en sık rastlanan kalp rahatsızlığıdır. Kalp damarlarındaki aterosklerozun sebep olduğu darlık ve tıkanıklıklar ve sonunda gelişen miyokard infaktüsü (Kalp krızi) günümüzün  en önemli sağlık problemidir. Dünyadaki bir çok ülkede erişkin insanların birinci ölüm nedeni koroner arter hastalığıdır.  ABD de 65 yaş üzerindeki  insanların %50 sinin koroner arter hastası olduğu belirlenmiştir. Koroner arter hastalığı kişi için en önemli sağlık sorunu olmasının yanısıra ülke içinde ekonomik ve sosyal büyük problemler yaratmaktadır. Miyokard infaktüsü  geçiren hastaların %20 ‘sinde  hastaneye dahi yetişemeden ani ölüm olmaktadır.

Koroner arter hastalığı öncelikle kendisini  hekim dilinde angina pektoris dediğimiz (göğüs ağrısı) tarzında belli eder. Bu ağrı genellikle göğüste basınç veya sıkışma  şeklinde olup sol kola,boyuna  ve çeneye yayılabilir. Genellikle yolda yokuşta fizik exersiz (merdiven veya yokuş çıkma, yemek sonrası, soğuk havaya çıkma,rüzgara karşı yürüme,cinsel aktivite) veya stress (sıkıntı)sonrası ağrı oluşur, istirahat ile rahatlar.  Ağrı her zamanböyle tipik bir şekilde olmayabilir, istirahat sırasında da gelebilir, ağrının yeri ve yayılımı atipik olabilir. Bu yüzden her çeşit göğüs ağrısında kalp hastalığı olup olmadığı dikkatli bir şekilde araştırılmalıdır.

Korener arter hastalığı riskini arttıran durumlar şunlardır:

İleri yaş ve erkek cinsiyet koroner arter hastalığına yakanma riskini arttırır.Kadınlar östrojenden dolayı genç yaşlarda bir ölçüde korunmuşlardır. Ancak kadınlarda koroner arter hastalığına yakalanma şansızlığı menapozdan sonra erkeklerle eşittir.

Kolesterol seviyesinin yüksek olması (halk arasında kötü huylu kolesterol denilen LDL kolesterol seviyesinin 130 mg/dl nin üzerinde, iyi huylu kolesterol denilen HDL kolesterol seviyesinin 35 mg/dl altında olması) koroner arter hastalığı riskini arttırır.

Hipertansiyon

Sigara kullanımı

Ailede özellikle birinci derecede yakınlarında koroner arter hastalığı hikayesi  olması

Şeker hastalığı bulunması

 Stresli ve sıkıntı bir hayat sürmesi (iş veya aile hayatı olabilir) koroner arter hastalığı riskini arttıran faktörlerdir.

Koroner arter hastalığı ne tür laboratuar incelemeleri gerektirir ?

Bu hastalarda öncelikle koroner arter hastalığının risk faktörleri araştırılır, dikkatli bir şekilde anamnez alınır,kan alınarak biyokimyasal ve hematolojik değerlerlendirmeler yapılır. Hastada yapılacak en önemli  laboratuvar çalışması elektrokardiyografi  (EKG) dir.  Gerek görülürse daha sonra efor testi veya nükleer  sintigrafi  ile koroner arterler, ekokardiyografi  (EKO) ile kalp kapak ve kas fonksiyonları değerlendirilir. Bu tetkikler sonrası koroner arter hastalığı  düşünülürse  koroner anjıografi  yapılarak kalbi besleyen damarlar görülür hale getirir. Bu anjio filmi kardiyolok ve kalp cerrahlarından oluşan bir konsey tarafından değerlendirilerek hastanın tedavisi planlanır. Hastaların bir bölümüne ilaç tedavisi yeterli olurken bir bölümüne balon anjioplasti  (yani tıkalı damarın balon ile genişitilmesi), stent uygulaması veya koroner arter bypass cerrahisi gerekecektir.

Koroner bypass ameliyatı nedir?

Kalp üzerinde hasta olan koroner damarın tıkalı bölümünü atlayarak şekilde kan götüren yeni bir damarın yerleştirilmesidir. Koroner damarın bypassı  için göğüsten alınan meme arteri , koldan alınan kol atar damarı veya bacaktan alınan toplar damar kullanılabilir. Koroner bypass cerrahisi sonrası hastanın göğüs ağrısı geçer, exersiz kapasitesi yükselir , çalışma gücü artar ve hayat kalitesi düzelir. Kişinin  kalp krizi  geçirme ihtimali azalır.

Korener bypass cerrahisi düşük bir risk ile başarılı bir şekilde uygulanmaktadır. Ölüm riski olağan hastalarda %1 veya daha azdır. Bu risk yaşı 80 den fazla kalp adelesi  ileri derece bozulmuş kimselerde , insülin kullanan  şeker hastalarında, diğer organlarında problem olan kişilerde  daha fazla olabilir.

Kalp nakli ve suni kalp hangi tip hastalarda uygulanır ve başarı şansı nedir?

Kalp adelesinde ileri derecede bozulma yapan ve alışılmış tıbbi ve cerrahi usullerle  tedavisi mümkün olmayan son dönem kalp hastalıkların tedavisinde kalp transplantasyonu (kalp nakli) yapılır. Kalp transplantasyonu birliği raporlarına göre bu ameliyattan 10 yıl sonra hastaların %72 si hayatta kalmaktadır.  6 ay veya 1 yıl içerisinde kaybedilecek hastaların 10 yıl gibi uzun bir süre sonra %72 sinin hayatta olması küçümsenmeyecek bir durumdur. 

Türkiye de yaklaşık 800.000 kalp yetmezliği hastası vardır. Bu hastalardan 3000  ’inde son dönem kalp yetmezliği kliniği mevcuttur. 1991 yılında 500 kalp transplantasyonu adayı hasta bekleme listesindeyken 96 kişiye kalp nakli yapılabilmiştir. Kalp bekleyen hastaların % 35-40’ı uygun verici bulunamadığı için bir yıl içinde hayatını kaybetmektedir. Son dönem kalp yetmezliği nedeniyle kalp naki bekleme listesindeyken durumları kötüleşen veya organ bekleyemeyecek kadar kalp fonksiyonları veya uç organları bozulan hastalara suni kalp pompaları yerleştirilebilir. Bu tip pompalar kalp nakine kadar hastaları hayatta tutmak amacıyla kullanıldığı gibi kalıcı tedavi olarakta uygulanabilir. Dünyada en son geliştirilen 3. Kuşak pompalarda ameliyattan bir yıl sonra hastaların hayatta kalm oranı % 85’ in üzerindedir. Cihaz takıldıktan sonra hastaların hayat kalitesi düzelir. Yatağa bağlı yoğun bakımda takip edilen hastalar, işine gücüne, ailesine dönebilir, aktif ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilirler.

Kalp Transplantasyonunda  donör temini nasıl olmaktadır?

Transplantasyon  cerrahisinde en önemli problem donör temini olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu özellikle ülkemizde donör  [verici] ailesinin kültürel nedenler ile direnci, organ bağışı ve beyin ölümü kavramlarının  bilinmemesi ve benimsenmemesinden kaynaklanmaktadır. Organ nakli toplum tarafından benimsendikçe bağışlanan organ sayısıda artacaktır. İslam dinine göre organ bağışı sevabı yüksek bir davranıştır. Çünkü bu bağış bir başkasına hayat bağışlamak ve yaşama şansı vermekle eşdeğerdir. Verici yani donörler ,tıbbi ve cerrahi tüm tedavi usulleri denedikten sonra kurtarılamayan, hiç bir beyin fonksiyonu ve  solunum eforu olmayan kimselerdir. Verici kimse için beyin ölümü kararı  dört kişilik uzmanlar heyeti tarafından değerlendikten,  klinik ve laboratuvar incelemeler tamamlandıktan sonra verilir.

Bu makale 16 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Ömer Bayezid

Prof. Dr. Ömer BAYEZİD, İstanbul'da doğmuştur. Lisans öncesi öğrenimlerinin ardından Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini 1977 yılında başarıyla tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. Aynı yıl Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesinde Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniğinde asistanlığa başlamış ve 1983’ de ihtisasını tamamlayarak Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı olmuştur. 1988 Yılında İngiltere’de Cambridge, Papworth Hastanesinde Kalp ve Kalp-Akciğer Transplantasyonu aktivitelerine katılmış, 1989 yılında şef muavini olmuştur. Koşuyolu Kalp ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniğinde şef muavini olarak görev yapmakta iken 1991 yıında Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniğine atanmış, aynı yıl Kalp ve Damar Cerrahisi Dalında Üniversite Doçenti ünvanını kazanmıştır. 1994 Yılında Anab ...

Yazarı sosyal medya'da takip edin
Etiketler
Koroner bypass
Prof. Dr. Ömer Bayezid
Prof. Dr. Ömer Bayezid
Antalya - Kalp Damar Cerrahisi
Facebook Twitter Instagram Youtube