Hidrosefali, tanı ve tedavisi

Hidrosefali, tanı ve tedavisi

Hidrosefali, sıklıkla çocuklarda ve yaşlılarda beyinde aşırı su birikmesi olarak bilinmektedir. Burada belirtilen su "beyin-omurilik sıvısı"dır. Bu sıvı beyin ve omuriliğe gelen darbelerin zararlı etkisini azaltır, gün boyunca sürekli olarak yapılıp geri emildiği için beynin beslenmesine ve atıkların taşınmasına yardımcı olur, beyin ve omurilik arasında dolaşarak beyindeki basınç değişikliklerini düzenler. Bu sıvının aşırı birikimi beyin içi kanamaları, kafa travmaları, beyin tümörleri, erken doğuma bağlı kanamalar ve menenjite bağlı olabileceği gibi; kalıtsal veya meningosel benzeri gelişimsel bozukluklara bağlı olabilir, hatta yaşlılarda beyin omurilik sıvısının geri emiliminin azalması sonrasında da görülebilir. 

Hidrosefali Tanısı:

Günümüzde çocukların çoğunda hidrosefali tanısı doğumda veya doğum öncesinde konulmaktadır. Doğumdan sonra ise ilk iki ay içinde başın normalden fazla büyümesi, kafa derisinin incelmesi, kafadaki damarların belirginleşmesi, kusma, huzursuzluk, gözlerin aşağıya kayması, nöbetler veya iletişim kurulamaması gibi bulgular; iki ay sonrasında yine başın anormal büyümesi, baş ağrısı, bulantı, kusma, ateş, çift görme, huzursuzluk, yürüme veya konuşmada gerileme, iletişim bozukluğu, duyu-motor fonksiyonlarda kayıp, nöbetler gibi bulgular ve daha büyük çocuklarda uyanık kalmada veya uyanmada zorluk görülebilir.  Orta yaşlı erişkinlerde baş ağrısı, uyanmada veya uyanık kalmada zorluk, denge bozukluğu, idrar kaçırma, kişilik bozukluğu, bunama, görmede bozukluk; yaşlılarda ise iletişim kurmada bozukluk, yürümede dengesizlik, hatırlamada zorluk, baş ağrısı, idrar kaçırma gibi bulgular ön planda olabilir. Hastalardan Beyin Tomografisi(BT), Manyetik Rezonans Görüntüleme(MR), Beyin Ultrasonografisi istenebilir.

Hidrosefali Tedavisi:

Sadece beyin ve sinir cerrahisi uzmanları tarafından yapılacak cerrahi girişimlerle hidrosefali tedavi edilebilir ve böylece beyin içindeki basıncın artması önlenmiş olur. Eğer beyin-omurilik sıvısının dolaşımının bozulmasına neden olan bir tıkanıklık varsa, tıkanıklığın nedenine (tümör, kist gibi) yönelik hidrosefali ameliyatı yapılabilir. Seçilmiş bir grup hastada ise sıvı dolaşımının düzeltilmesi endoskopik ameliyat yöntemiyle de gerçekleştirilebilmektedir. Hastaların çoğunluğunda ise cilt altından yerleştirilen "şant" adı verilen ince uzun, elastik, silikon bir boru ile sıvının beyinden başka bir vücut boşluğuna aktarımı gerçekleştirilir. Sıvı akımının tek yönlü ve kontrollü bir hızda olabilmesi için kafa derisinin altında bu boru sisteminin "pompa" denilen bir parçası daha bulunur. Tanısı anne karnında iken konulmuş bebeklerde en sık uygulanan yöntem ise; bebeğin mümkün olduğunca erken dönemde doğurtulup ameliyatının yapılmasıdır.

Ameliyat sonrası enfeksiyonu önlemek için kısa süreli antibiyotik kullanılır, cerrahi sonrası hasta bir süre hastanede gözlenir. Beyin dokusunda kalıcı hasar meydana gelmişse hastanın bazı fonksiyonları düzelmeyebilir. Bu hastaların, şantın çalışıp çalışmadığının takibi açısından uzun süreli izlenmesi gerekir, çünkü şant çalışmaması ve enfeksiyon durumlarında acilen değiştirilmesi gerekir.

Şant pil gibi bir güç kaynağına ihtiyaç duymaz. Basınç ayarı dışardan yapılabilen ve manyetik alandan etkilenen tipte bir şant takılmışsa, hastaya manyetik rezonans(MR) tetkiki yapılmadan önce doktoruna danışmalıdır. Pompaya parmakla aşırı basmak bozulmasına neden olacaktır ve bebeklik döneminde bebeğin şantın olduğu tarafa yatırılması uygun değildir. Hastaların çoğunda şant ihtiyacı ömür boyu devam edecektir. Eğer; ameliyat yerinde ve şant hattı üzerinde kızarıklık ve hassasiyet; hastada huzursuzluk, bulantı, kusma, baş ağrısı, çift görme, ateş, karın ağrısı, havale geçirme gibi yakınmalar varsa hasta mutlaka hemen doktora başvurulmalıdır çünkü şanta bağlı sorunlar çok hızla, hatta bazen saatler içinde  gelişebilir.

 

Bu makale 10 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Semih Keskil

Prof. Dr. Semih KESKİL, 1960 yılında Ankara’da doğmuştur. Ankara Atatürk Anadolu Lisesi ve Ankara Fen Lisesi’nde lisans öncesi eğitimlerini bitirdikten sonra Türkiye altıncısı olarak Hacettepe Üniveristesi Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini 1984 yılında tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yapmış ve 1991 yılında Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı olmuştur. Uzmanlık eğitimi sonrasında Mardin ve İzmit Devlet Hastaneleri'nde ve Mevki Askeri Hastanesi'nde görev yapmış olan Prof. Dr. Semih KESKİL, Ankara Trafik Hastanesi Beyin Cerrahi Kliniği'nde çalışırken Anatomi dalında doktora eğitimini tamamlamıştır. Kendisi son yıllarda Türkiye’de en genç yaşta doçent olan beyin cerrahı unvanına sahiptir. Ayrıca, Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin ve ardından Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakü ...

Prof. Dr. Semih Keskil
Prof. Dr. Semih Keskil
Ankara - Beyin ve Sinir Cerrahisi
Facebook Twitter Instagram Youtube