Estetik cerrahi ve şehir efsaneleri

Estetik cerrahi ve şehir efsaneleri

Estetik ve güzellik gündemimizin vazgeçilmez bir parçası. Erkek ya da kadın hemen herkesi ilgilendiren bir yanı var. Ben estetik cerrahiye kesinlikle karşıyım diyenler bile günün birinde kapımızı çalabiliyorlar. Bu kadar ilgi gören bir konu olur da çevresinde oluşmuş hayal gücünü zorlayan mitler, söylenceler olmaz mı ! Bunların oluşmasında bizlerin de payı olduğu inkar edilemez, ancak eskiden kulaktan kulağa ‘mütevazi’ olarak yayılan efsaneler, sanal ortamda erişim kolaylığı nedeniyle herkesin dilinde… Aklıma ilk gelen örnekleri sıralamakla yetineyim:

Burnum düşer mi ya da çöker mi ?

Burun ameliyatları sonrası çökme ya da düşme, geçmişten günümüze uzanan ve içinde gerçeklik payı da taşıyan bir soru… Burnun estetik cerrahisinde hedef ve teknikler son on yıl içinde neredeyse tümüyle değişti ve doğal, dengeli bir  görüntünün yanısıra işlevsel sonuç elde etme kaygısı ön plana çıktı. Eskiden standart olarak küçük, dar bir burun sırtı ile abartılmış ve kalkık burun ucu yapılmaya çalışılırken bu sorunla sık karşılaşırdık. Güncel anlayış ve yöntemlerle bu sorun aşıldı.

Yağ aldırmak çok tehlikeliymiş !

Alınan yağlar yerine gelir mi ya da bu yağlar başka yerlerimde mi toplanır ?

Benden kaç kilo yağ alabilirsiniz ?     

Yağ aldırmanın ölümcül olabildiği kimi tıp mensubu arkadaşlarımız arasında da geçerliliğini koruyan yaygın ve korkutucu gerçek bir efsane… Bu görüş genellikle emboli adı verilen komplikasyon ile ilişkilendirilmekte. Doğrusunu söylemek gerekirse bu olasılık her türlü major cerrahi girişim için yıllardır bilinen ve olmaması için uygun önlemlerin alındığı (varis çorapları, kan sulandırıcı ilaçlar, erken ayağa kaldırıp yürütme, vb) bir durum. Yağ aldırmanın emboliye yol açtığı efsanesi genellikle kolaycı bir yaklaşımla her türlü komplikasyonu buna bağlamakla ilişkili. Hasta ve teknik tercihlerin uygun seçildiği, koşulların zorlanmadığı durumlarda bu sorunla karşılaşma sıklığı, gündelik yaşam sırasında (yolculuk, yatağa bağımlılık vb. uzun süre hareketsiz kalma sırasında) görülme olasılığından daha yüksek değil.

Alınan yağların geri gelmesi ise tam bir gerilim filmi fantezisi… Korkulan yaratık, kabus vb.’nin geri gelmesi ve “sen misin bana dokunan, bak ben sana neler yaparım !” der gibi bir durum. Öncelikle bu tür ameliyatların kilo vermek için değil, istenen kiloya gelen ya da yaklaşan azimli hastalar için yararlı olduğu ve güzel sonuç verdiği, kendi çabasıyla kilo vermeye niyeti olmayan kimseler için gereksiz olduğu bilinmeli. Bu ameliyatları olmaya karar vermiş birisinin kendine güvenmesi ve ilerde tekrar kilo almayı düşünmüyor olması gerekir. Yine de alınacak olursa, bu kilonun, bizim müdahale ettiğimiz yüzeysel derialtı yağ tabakalarında değil, ağırlıklı olarak karın içi bölgede toplanacağı bilinmeli.

Sıvı ölçü birimi litre olduğundan soruyu doğru sormak gerekir. Bizim elimizdeki olanaklar ile bu miktarın bilinen bir üst sınırı olmasa da kişiden kişiye, hekimden hekime değişir. Ben genellikle yağ alma (liposuction) işleminde 3 litreyi aşmamaya çalışırım.

Meme protezleri kanser yapar mı ?

Hayır yapmaz, tam tersi kişinin kendine olan güvenini ve iç huzurunu artırarak onu büyük psikolojik sıkıntılardan kurtarır ve belki de bu riski azaltır.

Meme büyüten bitkisel ilaçlar ?

Meme büyüten güvenilir bir ilaç, ürün, sıvı vb yoktur. Sanırım bu konu uzunca bir süre şarlatanların ağzını sulandırmaya devam edecek.

Gözaltına hemoroid kremi ?

Neden olmasın. Tam tersi de mümkün ! Çünkü göze sürülebilen her ilaç vücudun diğer yerleri için teorik olarak en güvenilir ve zararsız olanıdır. Şaka bir yana, hemen tüm hemoroid kremleri içlerinde bir miktar steroid (kortizon) bileşiği içerir. Kısa süreli kullanımda cildi canlandırması mümkündür ancak uzun sürerse beklenen etki tersine dönüp ciltte incelme, sarkma ve kırışmayı artırabilir.

Saç ektirdikten sonra uçağa binebilir miyim ?

Evet, neden olmasın? Merak etmeyin yıllardır hayalini kurduğunuz yeni görüntünüzü hiçbir güç bozamaz, en sert rüzgarlar, kabin içi basınç değişimleri bile (uçak fobisi olanlar tabii ki diğer ulaşım araçlarını tercih etmeyi sürdürmeliler).

Botox yılan zehiriymiş ?

Yok daha neler ! Aslına bakarsanız bütün ilaçlar fazla alındığında zehir etkisi gösterir. Botulinum toksini ise bir bakteri türü tarafından üretilen ve besin zehirlenmesine yol açan bir ürün. Ancak uygun dozda kullanıldığında hiçbir sakıncası yoktur. Estetik amaçlı kullanıma girmeden çok önce çeşitli nörolojik hastalıklar, şaşılıklar vb. durumlarda çok daha yüksek dozlarda kullanılmaktaydı. Migren için de günümüzde yaygın kullanılmakta.

Bir kez estetik yaptıran bir daha iflah olmaz başka yerlerini de yaptırırmış ?

Doğruluk payı kısmen de olsa var. Estetik cerrahi konusunda endişeli biri küçük bir işlem yaptırdığında (dolgu, botulinum toksini, lazer, benini aldırma vb) memnun kalıp daha büyük işlemler için kendini hazır hissedebilir. Ya da birden çok yakınması olan birine hekimi tarafından birkaç aşamalı girişim önerilebilir. Burnunu yaptıran biri daha sonra yağlarını aldırmak isteyebilir. Burada önemli olan istek ve beklentilerin gerçekçi olup olmadığıdır. Sorunsuz da olsa vücudundan hoşnutsuz olup gerçekle bağlantısız, olmadık isteklerle hekim hekim dolaşan ve kesinlikle ameliyat edilmemesi gereken bir grup hasta vardır ki (body dysmorphic disorder), doğrudan psikiatristler tarafından ele alınmalıdır. Meslekleri gereği fiziklerini sürekli korumak zorunda olan ünlüler için durum daha farklıdır. İstekleri abartılı bile olsa değerlendirilmeli ancak bilimsel ve etik doğrulardan ödün verilmemelidir.

Benim arkamda sırada bekleyen çok tanıdık var…

Bazı adaylar önemli biri olduğunu hissettirmek, ameliyat sonucunu güvence altına almak, fiyat konusunda indirim talebi gibi nedenlerle bu söylemin işe yaradığını düşünürler. Hiçbir hekimin hastasına özensiz davranmayacağını bilseler de iyi niyetle kuşaklar boyu aktarılan bir efsanedir.

Çocuğumu iyi tedavi etmediler, yanık sonrası iz kaldı ?

Çocukluk çağında sık karşılaşılan yanık ve sonrasında kalan sekeller (izler, çekintiler, bantlar, yapışıklıklar vb.) çocuk ve aile için son derece sıkıntılı ve yoğun düzeltici ameliyat süreçleri  gerektirebilir. Kimi ebeveynler hissettikleri suçluluk duygusunu sağlık personeli üzerine yansıtarak bu vicdani yükten kurtulmaya çalışırlar. Ne yapalım, bu da bizim kaderimiz…

Siz estetik cerrah değil misiniz, izleri yok edemiyor musunuz ?

Evet biz estetik, plastik ve rekonstrüktif cerrahız ve bu ünvanı elde edene kadar da yanık ve sekelleri, doğumsal bozukluklar, el cerrahisi, deri kanserleri, çene-yüz cerrahisi, rekonstrüktif mikrocerrahi gibi birbiriyle ilişkisiz gibi görünen (aslında değil) birçok alanda etkinlik göstermekteyiz. Tabii ki en az iz bırakan yöntemleri (kesilerin farkedilmesi güç yerlere gizlenmesi, endoskobik yöntemler, liposuction, vb.) kullanıyoruz ve deneysel/klinik çalışmalar sürüyor, ancak, izsiz ameliyat konusu şimdilik bir fantezi ve olan izlerin yok edilmesi de mümkün değil. Elimizdeki çeşitli yöntemlerle (lazer, ilaçlar, yanık korseleri, cerrahi) bizim yapabildiğimiz, bu izlerin görünürlüğünü azaltmaktır.

Narkozdan ölür müyüm ?

Allah korusun ! Günümüzdeki teknoloji ile bu oldukça nadir bir olasılık. Durup dururken herhangi başka bir nedenden (kaza, kalp krizi, inme, vb) kaynaklanabilecek ölüm olasılığından çok daha düşük.

Benleri aldırmak tehlikeliymiş ! Bıçak vurulunca azarmış!

Modern anlamda plastik cerrahinin olmadığı devirlerde uygunsuz yapılan işlemler sonrası karşılaşılan sorunlar nedeniyle doğduğu düşünülen ve günümüzde de varlığını sürdüren yaygın bir efsanedir.

Bu liste uzayıp gider. Sizin de aklınıza gelen, doğruluğundan kuşku duyduğunuz, abartıldığını düşündüğünüz benzer konular varsa bizimle paylaşabilirsiniz.

Esenlik ve serinlikler diliyorum…

Bu makale 19 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Aydın Gözü

Prof. Dr. Aydın GÖZÜ, Antakya'da doğmuştur. Lisans öncesi eğitimini Samsun Anadolu Lisesi'nde bitirmiştir. Hemen ardından Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde başlamış olduğu tıp eğitimini başarıyla tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. Prof. Dr. Aydın GÖZÜ, zorunlu hizmet yükümlülüğünü Diyarbakır Yolboyu Sağlık Ocağı ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi'nde yerine getirmiştir. Daha sonra 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı’nda 8 ay süreyle araştırma görevlisi olarak çalışmış ve ardından 1992 yılında TUS sınavını kazanarak Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi ihtisas eğitimine başlamıştır. 1998 yılında eğitimini tamamlayarak Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı olmuştur. Bu dönem boyunca Mikrocerrahi alanında deneyim kazanmış olan Prof. Dr. Aydın GÖZÜ ...

Yazarı sosyal medya'da takip edin
facebook
instagram
youtube
twitter
Etiketler
Meme protezleri kanser yapar mı
Prof. Dr. Aydın Gözü
Prof. Dr. Aydın Gözü
İstanbul - Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi
Facebook Twitter Instagram Youtube