Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, karşıt davranım bozukluğu ve ders başarısızlıklarına kısa bir değerlendirme

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, karşıt davranım bozukluğu ve ders başarısızlıklarına kısa bir değerlendirme

Hepimiz için çocuklarımız en değerli varlıklarımızdır. Çocuğunuz olsun olmasın bir çocuğun gözlerine baktığınızda orda saflığı,masumiyeti, geleceği ve insanlığı görürsünüz. Sizi alır özlediğiniz çok gerilerde kalmış olan çocukluğunuza götürür. İçiniz burkulur, hüzün kaplar yüreğinizi..ah dersiniz ben de çocuktum bir zamanlar keşke öyle kalsaydım..keşke şu sokakta top oynayan çocuk ben olsaydım..keşke bir tek çikulata için anneme naz yapsaydım..keşke ateşim çıksaydı da annemin evhamlı ellerinde yatağımdan hiç kalkmadan iyileşseydim…daha kim bilir neler neler geçerdi aklımızdan bir çocuk gördüğümüzde…bu kadar önemsediğimiz çocuklarımızda sorunlar yaşanmıyor mu? Elbette yaşanıyor…biz anne-babaların görevi çocuklarımızı ruhsal ve fiziksel olarak en iyi şekilde yetiştirmek değil midir? Bu yazı dizisi problemli olan çocukların davranışlarını anlamaya çalışmak ve ebeveynleri doğru yönlendirmek amacını taşıyor. Sizler için 2 farklı konu başlığını ele aldık….

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu

Karşıt davranım bozukluğu

Keyifle okumanız dileğiyle..

Armağan hanım; dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu nedir?

Dehb; organik bir sorundur yani kişi böyle doğar. İnsanlarda diğer canlılardan farklı olarak bir şey yapmadan önce düşünmeyi sağlayan bir sistem vardır. bu sistem kişiye; olayları değerlendirebilme , geleceği öngörebilme ve planlamayı sağlar. Ancak dehb olan bireylerde bu sistem yeterince iyi çalışmadığı için bu kişiler olayları sağduyuyla değerlendiremezler ve risk alırlar. Düşünmeden hareket ederler. Davranışlarının sonuçlarını öngöremezler. İşte bu yüzden dehb organik bir sorundur ortaya çıkan sonuçlar ise psikolojiktir diyoruz.

Dehb kendini 3 şekilde gösterir: 1. dikkat eksikliği 2. aşırı hareketlilik 3. dürtüsellik

Dikkat eksikliği denildiğinde buradaki temel sorun kişinin belirli bir şeyle ilgilenirken o anda içinden gelen başka bir şeyi yapma isteğine engel olamamasıdır. Böylece kişi konsatre olduğu işi bırakır ve diğer işe yönelir. Bu da dikkatinin dağılması olarak yorumlanan durumdur. Dehbsi olan kişiler dış uyaranlar tarafından çok kolay uyarılırlar ve dağılırlar. Örneğin; dehbsi olan bir çocuk ders çalışırken dışarıdan gelen bir ses yüzünden kolayca dikkatini kaybedebilir ve dersten koparak ilgisini çeken uyarana yönelebilir. Aslında hepimiz için ilgi çeken bir durumdur bu ama dehbsi olmayan bir kişi anlık isteklerini kontrol edebilirken dehbsi olan kişi bu isteklerine yenilir. Davranış kontrolünü sağlayamaz. Bu kişiler kolay sıkılırlar, siz konuşurken sizi dinlemiyormuş gibi sağa sola bakarlar böylece kimsenin dikkat etmediği ayrıntıları kolayca yakalarlar. Ancak bütüne odaklanamadıkları için bütünü kaçırırlar.

Anne-babalar dikkat dağınıklığı olan çocuklar için sıklıkla şu tanımlamaları yaparlar; ‘’ söylediklerimi dinlemiyor,aklı başka yerde, derse aklını vermiyor, bir şeyi 10 defa söyletiyor, tv karşısında veya bilgisayar karşısında saatlerce oturuyor ama ders başında 10 dak bile dayanamıyor, sıkça eşyalarını kaybediyor ‘’ gibi tanımlamalar yaparlar.

Aşırı hareketlilik ise; uzun süre yerinde oturamama, motor gibi hızlı hareket etmeme, bitmek tükenmek bilmeyen enerji hali, çok konuşma gibi belirtilerden oluşur.

Anne-babaların aşırı hareketlilik ile ilgili tanımlamaları ‘’ karnımda bile kıpır kıpırdı. Evde koltuk tepelerinde, düz duvara tırmanan türden hareketleri var, ya konuşur ya sesler çıkarır, her an hareket halinde ‘’ şeklindedir.

O kadar çok konuşur ki bu çocuklar dinleyeni yorarlar. Söz keserler, sıralarını bekleme güçlüğü vardır. Sınıfın düzenini bozarlar. Ders sırasında konuşurlar ya da dolaşırlar.

Dürtüsellik ise; canımın istediğini canımın istediği yerde ve canımın istediği şekilde yaparım tarzındadır. İsteklerini erteleyemez, düşündüğünü söyler, freni olmayan bir araba gibidir. Söyleyeceği şeyin karşısındakini nasıl etkileyeceğini düşünmeden konuşurlar. Aslında ne yapmaları ve ne yapmamaları gerektiğini bilirler ama uygulayamazlar.

Peki Armağan hanım; son yıllarda neredeyse her çocuğa bu tanı konulmaya başlandı. Her yaramaz çocuk hiperaktif midir?

Elbette hayır…hiperaktivite bir organik bozukluktur. Ve buna anne-babanın eğitim şekli sebep olmaz..yaramaz çocuklarda ise sorun ebeveynlerin eğitim şeklidir. Çocuk odaklı ailelerde çocuklara sınır konulmadığında ortaya anne-babasını kontrol etmeye çalışan çocuklar çıkıyor. Siz evde kural koymazsanız, koyduğunuz kuralı uygulatmazsanız elbette çocuk da sizi üzen hareketler yapacaktır ancak bu hiperaktivite değildir.

Yukarıda yazılı olan belirtiler 7 yaşından önce de çocuğunuzda var ise hiperaktivite tanısından söz edebiliriz. Ana kural; 7 yaşından önce çocukta görülmesidir.

Genelde 7 yaşından sonra tanı konuluyor sanırım …neden peki?

Çünkü okula başlayana kadar bir şekilde çocuğun bu davranışları aileleri tarafından idare ediliyor ancak okula başlandığında dikkati dağınık olduğu için çocuğun öğrenmesi de gecikiyor kaldı ki çocuk sınıf düzenini de bozuyor ve o zaman rehberlik servislerine gönderiliyor. Ve böyle böyle çocuktaki sıkıntıda ortaya çıkıyor.

Görülme oranı nedir?

MEBin 1999-2000 yılı istatistiklerine bakarsak; ilköğretim kurumlarına devam etmekte olan yaklaşık 1 milyon öğrencide bu sorun görülmektedir. Her sınıfta en az 1-2 çocukta görülmektedir. Erkeklerde kızlardan 2 kat daha fazla görülmektedir. Kızlarda dikkat dağınıklığı sıklıkla görülürken erkeklerde hareketlilik ve dürtüsellik daha yoğun olarak görülmektedir.

Çocuğu oldukça zorlayan bir hastalık bu o zaman..? peki bu çocukların sosyal ilişkileri etkilenmiyor mu?

Etkilenmez olur mu? Bu çocuklar ilişkilerinde sık sık arkadaş değiştirirler, kavga ederler, sorun çıkarırlar, bütüne dikkatlerini veremedikleri için detaylarda takılırlar ve ipuçlarını kaçırırlar. Yapacakları şeyin sonunu düşünmeden yaptıkları için arkadaşlarını kırabilirler ve bu durum da çevreyle aralarında sorun yaşanmasına sebep olur. Sinirlendiklerinde gözleri kimseyi görmez ama hemen ardından da suçluluk ve pişmanlık duyguları ortaya çıkar. Aslında bu çocuklar yaratıcı, girişken,sıcak kanlı, çabuk güvenen, esnek, esprili çocuklardır. Ancak doğru yönlendirilmedikleri durumlarda oldukça fazla incinirler ve ruhsal sorunlar yaşarlar.

Siz bu hastalığın organik olduğunu ancak sonuçlarının ruhsal olduğunu söylediniz. Bu mekanizma nasıl oluşuyor?t

Şimdi bakın çocuk arkadaşlarıyla düşünmeden konuşup onları kırdığında veya öfke kontrolünü sağlayamadığında arkadaşları tarafından dışlanmaya başlar ve bu durum da çocukta istenmeme, kabul görmeme, dışlanma, sevilmeme gibi bir çok olumsuz duygunun oluşmasına sebep olur. Yani çocuğun elinde olmayan bir durum yüzünden yine çocuk zarar görür. Özellikle bu yüzden dehbli çocuklarda depresyon,kaygı bozuklukları gibi psikolojik hastalıklara sık rastlıyoruz. Ya da dikkati dağınık olan bir çocuk konsantre olamadığı için öğrenme güçlüğü yaşayabilir.  Bu da çocukta  ben yetersizim, başarısızım, zekasıyla ilgili haksız varsayımlara yol açabilir ve işte bu da yine ruhsal sıkıntı yaratır. Kaldı ki dehb nin zekayla uzaktan yakından bir ilişkisi de yoktur zaten ama çocuk bunu böyle yorumlama becerisine sahip değildir.

Dehb olan ünlüler de vardır ayrıca; albert eistein, da vinci, tom cruise, john lennon, Thomas Edison, agahta christie, sylvester stallone, robin Williams, graham bell, prince Charles gibi…

Bebeklik döneminde  de görülen belirtileri var mı?

Var tabii. Huzursuzluk,gerginlik,kolay ağlama, aşırı hareketli olma, dış uyaranlara aşırı tepki verme, uyku sorunları( az uyuma,sık sık uyanma)

Anaokulu çocuğundaki belirtiler ise; faaliyetleri sürdürememe, yarım bırakma, kurallara uymama, sakince yerinde oturmama, sık uyarı alma, vurma, bağırma,çok konuşma gibi sıralanabilir.

Peki nasıl bir tedavi programı uygulanır bu çocuklara?

İlaç tedavisi ve psikoterapi kesinlikle beraber uygulanmalıdır. Her iki tedavi de şarttır. Biri diğerinden önemsiz değildir. İşin ilaç kısmı psikiyatri uzmanlarının alanıdır. İlaç tedavisinin asıl uygulanma sebebi akademik başarısızlığı ortadan kaldırmaktır. İlaç kullanırken çocukda kontrol mekanizması devreye girer. İşte bu noktada psikoterapi devreye girer. İlacı alığı da kontrolü sağladığı bu zaman dilimlerinde çocuğa nasıl ders çalışacağı, sosyal ilişkilerini nasıl düzenleyeceği, sorumluluklarını nasıl yerine getireceği öğretilir. Yüzeysel olarak geçtiği duygularını anlaması ve yorumlaması,empati kurma gücü konularında destek verilir. Davranışçı yaklaşımda ise uyguladığımız yöntem;

anne-babanın eğitilmesi-bu özellikle üstünde durulması gereken konudur. Anne-babanın sağlıksız tutumları belirlenir ve çocuğun kişilik yapısına uygun olarak yeni bir eğitim modeli oluşturulur.

okulla bağlantı kurulması ve öğretmenle işbirliği sağlanması

özel öğrenme bozukluğuna yönelik bireysel eğitim

çocuğun tedavisi( davranışçı terapi ve sosyal beceri eğitimi, problem çözme tekniklerinin geliştirilmesi)

Dikkat sorunu olan çocuklar için evde nasıl düzenlemeler yapılabilir ve aileler nasıl davranmalıdır bu çocuklara?

1.odasındaki dikkat dağıtacak nesneleri odasından çıkartın.

Tv,bilgisayar sadece ortak yaşam alanında olmalı.

2. duvar rengi beyaz olmasını öneriyoruz. Duvarlarda asılı bir şey mümkünse olmasın yada çocuk ders çalışırken önündeki duvarda uyaran olmasın.

3. çalışma masasının üstünde sadece hangi dersi çalışacaksa onun materyali olsun. Oyuncaklar mümkünse dolabın içinde olsun.

4. oda dağınık olmasın.

Davranış tarzınızı değiştirin;

onunla konuşurken göz hizasına inin ve göz teması kurun.

onunla konuşurken çevredeki sesleri azaltın.

basit ,sade, açık ve net cümleler kurun. Uzun cümlelerden kaçının.

aynı anda birkaç şeyi söylemeyin veya istemeyin.

söylediklerinizi defalarca tekrar etmeyin.

sık uyarılarda bulunmayın.

Tedavide çocuğun davranışlarını nasıl kontrol edeceği ona öğretiliyor. Etkili iletişim, çocuğu olduğu gibi kabul etme, problem çözme becerisinin gelişmesi, sorumluluk verme, çocuğun dikkatini toparlayabilme, başarıyı tatması için çaba harcamasını sağlama gibi hedefler koyarak çocuğun hem akademik alanda hem de sosyal alanda başarı göstermesi sağlanıyor.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu çocuklar için olduğu kadar anne-babalar için de oldukça zorlayıcı bir rahatsızlık anladığım kadarıyla. Düşünsenize her gün okuldan şikayet alıyorsunuz. Öğretmeninden, öğrencilerin velilerinden. Anne-babanın ruh hali nasıl olur ki böyle bir durumda?

Şimdi tabii ki zor çocuklar bunlar. Kontrol mekanizmaları da yeteri kadar iyi çalışmayınca okuldan bir çok şikayet aktarılabiliyor aileye. Kimi anne-baba yanlış giden bir şey olduğunu algılayıp bir uzmana başvuruyor kimi anne-baba ise bu durumu çocuğun tembelliğine, yaramazlığına verip çocuğa yüklenme yoluna gidiyor. Mesela okuldan şikayet aldıklarında daha çok çocuğa müdahale ediyorlar. Uyarıda bulunuyorlar. Daha sık ‘’dur’,’’yapma’’,’hayır’’kelimesini kullanıyorlar.

Anne-babaya nasıl bir tedavi uygulanıyor?

Bir kere çocuklarıyla iletişimleri düzenleniyor. Empati kurma becerileri, etkin dinleme, ben dilini kullanmak, mizahı iletişime katmak, sevgiyi uygun şekilde göstermek ( çocukla özel zaman geçirmek, onun özel günlerinde onun yanında olmak,sevgi sözcükleri etmek ,davranışlarla çocuğa sevgiyi göstermek, övgü ve eleştiri dengesini kurmak. Her beş övgüye karşı bir eleştiri olmalıdır.) çocuğa karşı ailenin hissettiği duyguları ortaya koymalarına yardımcı olmak ve bu duygularla başaçıkabilmeleri  için onlara destek olmak.

Peki bu hastalık başka sorunlara da yol açar mı?

Bu çocukların %35-65inde Karşıt gelme bozukluğu , % 20-45inde Davranım bozukluğu, %20-35 Özel öğrenme güçlüğü, %3ünde depresyon, %5inde kaygı bozukluğu ,%11 inde tik bozuklukları,%12sinde bipolar bozukluklar görülür.

KARŞIT-DAVRANIM BOZUKLUĞU NEDİR?

Dehbsi olan çocukların yaklaşık %35-65 i aynı zamanda karşıt-davranım bozukluğu tanısı alırlar. Bu bozuklukta erişkinlere yani otorite figürlerine yönelik olumsuz tutum, karşı gelme, rahatsız etme, sözel saldırganlık vardır. bu tutumlar daha çok ev ortamında çocukta görülür. Kendi hatası için başkalarını en çok da ebeveynlerini suçlarlar. Kolayca öfkelenebilen ,alıngan bir yapıları vardır. genelde 8 yaşından önce başlar,ergenlik döneminden sonra azalır.

PEKİ BU BOZUKLUĞUN BELİRTİLERİ NELERDİR?

aniden öfkelenme

kincidir,öç almak ister

erişkinlerle gereksiz yere tartışır.

bilerek başkalarını rahatsız edecek şeyler yapar.

hataları için başkalarını suçlar.

      6.erişkinlerin isteklerine ya da kurallarına karşı çıkar ya da rededer.

7.içerlemiş, kızgın ve güceniktir.

8. alıngandır,çabuk darılır ya da başkalarınca kolay kızdırılır.

Bu maddelerden 4 ünün sürekli ve kalıcı olması tanı koyabilmek için yeterlidir.

KARŞIT DAVRANIM BOZUKLUĞU KALITSAL MIDIR? AİLENİN ROLÜ VAR MIDIR?

. Şimdi hiperaktivite kalıtsaldır ama ortaya çıkan bu davranış bozukluğu biyolojik,psikolojik,sosyal ve gelişimsel etkenlerin rol aldığı karmaşık bir nedene bağlıdır. Çocukluğunda olumsuz deneyimler yaşayan çocukların ileriki yıllarda düşmanca bir bakış açısı geliştirebildikleri öne sürülmektedir.zayıf aile ilgisi,aile içi şiddet, aile uyumsuzluğu,çocuk istismarı ve ailede psikiyatrik bozukluklaır içeren pek çok ailesel etken bu bozukluğa sebep olabilmektedir.  Kaldı ki hiperaktiviteden bağımsız olarak da ortaya çıkabilir.

TEDAVİSİ NEDİR?

Yanlış ebeveyn tutumlarından kaynaklandığını düşünürsek elbette ebeveynlerin eğitimi son derece büyük bir öneme sahiptir. Burada amaç; ailelerin çocuğun sorunlu olan davranışlarını nasıl kontrol edebilecekleri öğretilir..anne-çocuk arasındaki iletişimi baba-çocuk arasındaki iletişimi düzenler. İçinde gerektiğinde ödül gerektiğinde ceza olan bir yöntemdir. Ebeveynlerin çocuğun duygusunu çocuğun da ebeveynlerin duygusunu anlamasına yardımcı olan bir tedavi şeklidir.  Bunun dışında ilaç tedavisi de gerekiyorsa hekim kararıyla uygulanabilir.

bu noktada ailelere şunu da söylemek gerekiyor; aile içinde huzurlu ,güven dolu, sevgi dolu ,hoşgörülü ortamın olması tedavinin ilk şartıdır. Anne-babalar kavga ederlerken önce anne-baba olduklarını ve bu sıfatın sorumluluğunun ağır olduğunu anlamaları şart. Çocuk anlamaz dememek gerek. Çocuklar her şeyi duyarlar ve anlarlar ancak yorumlama hatası yapabilirler. Örneğin; kavga eden anne-babasını gören bir çocuk benim yüzümden kavga ediyorlar diye düşünüp bu düşüncenin sıkıntısını yaşayabilirler. Çocuklarınızın ruh sağlığını korumak için önce anne-baba olarak siz sağlıklı olmalısınız. Hiçbir tedavi bozuk olan aile düzeninin ısrarla devam ettirilmesi durumunda başarılı olamaz. Önce ebeveynler kendilerine çeki düzen vermelidirler. Biz uzmanlar işin bize düşen kısmını elbette yapıyoruz ancak elimizde sihirli değnek yok ailelerin de bize yardımcı olmaları gerekiyor.

ÇOCUKLAR DERSLERDE NEDEN BAŞARISIZ OLURLAR?

Bunun bir çok nedeni olabilir. Hiperaktivite ve dikkat dağınıklığı, anksiyete bozukluğu, öğrenme güçlüğü ya da başka psikiyatrik ve psikolojik sorunlar olabilir. Bu gibi durumda uzman yardımı almak şarttır. Ailenin tek başına yapabileceği bir şey yoktur çünkü. Ancak sadece sağlıksız ebeveyn tutumlarından dolayı da çocuklarda ders başarısızlığı görebiliyoruz.

Peki çocukların ders başarısını arttırmak için neler yapılabilir?

Aileler çocuklarına sorumluluk vermedikleri zaman çocuklar ders çalışmanın da sorumluluğunu alamazlar. Aldıkları zayıf nota anne-baba çocuk yerine üzülürse elbette çocuk bu zayıf  notu önemsemez sadece önemser gibi yapar ki ebeveynleri kızmasın veya üzülmesinler. Küçük yaşlardan itibaren çocuklara sorumluluk vermek gerekir. Yataklarını toplamak, kıyafetlerini düzgünce yerine koymak, tabağını masaya koymak ve kaldırmak gibi çocuğun yaşına ve zekasına uygun sorumluluklar vermek gerekir. Sorumluluk duygusu olan çocukların başarılı çocuklar olduklarını görüyoruz. Yerine getirilen her sorumlulukta çocuğun o sorumluluğu yerine getirmesi yani çabası ödüllendirilmelidir. Derse kaç saat çalıştığının hiçbir önemi yoktur önemli olan aklını vererek ne kadar çalıştığıdır. Genelde bu küçük yaş grubunda 10-20 dakika arasıdır. Ders çalışmak çocuğun görevidir demiştik; anne veya baba hangisinin sabrı daha fazlaysa çocuğa ilk o ders çalıştırmalıdır ve yavaş yavaş kendini yetişkin soyutlamalıdır ve bu görevi çocuğa bırakmalıdır ancak ders çalışırken ebeveynin çocuğu azarlaması, vurması,hakaret etmesi çocuğu dersten soğutmaktan başka bir işe yaramaz. Ve bir çocuğun dersten soğumasını istiyorsanız çocuğunuza ‘ ders çalış’ uyarısını sıkça yapmalısınız. Sıklıkla yapılan bu uyarı çocuğunuzu dersten soğutacaktır.

Yapılabilecek başka bi şey de sınav notu 70 geldiğinde neden 100 değil dememek gerektiğini bilmektir. Çocuğunuzun sınavdan aldığı not onun işlenen konulardaki performansını, neyi ne kadar bildiğini bize gösterir. 70 notu bize; çocuğunuzun o konuya %70 oranında hakim olduğunu göstermektedir. E bu hiç de küçümsenecek bir başarı değildir. Öyle değil mi? Çocuğunuzu eleştirmek yerine sınav için hazırlanma çabasından dolayı onu takdir etmek gerekir. Ve lütfen unutmayın hiçbir ders çocuğunuzla aranızdaki iletişimi bozmanıza değmez. Özellikle ergenlik döneminde çocuğunuzla aranızda sağlam bir iletişime ihtiyaç duyacaksınız.

O halde yapılması gereken şey; çabayı ödüllendirmektir notu değil. Unutmayın gerçek yaşamda çabalayan insanlar başarıya ulaşıyorlar.

Yine anne-babanın kişilik özellikleri de çocuğun başarısız olmasına sebep olabiliyor. Örneğin; mükemmeliyetçi bir anne için çocuğun aldığı hiçbir not yeterli olmayacaktır. Çocuk da asla kendini yeterli hissetmeyecektir zaten . her zaman içinde yetersizlik duygusu olacaktır. Anne; çocuğu zayıf not aldığında bunu kendi başarısızlığı olarak alır ve çocuğun üstüne fazla gider. Diğer insanların kendisini başarısız bir anne olarak göreceğini düşünür ve ders notları için çocuğunu zorlar. Yoğun baskı çocukta kaygıya sebep olur kaygı da dikkat dağınıklığına ve işte bu durumda çocuk sınavlarda performans kaygısı yüzünden düşük notlar alır.

 

 

 

 

 

 

Bu makale 9 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Psk. Armağan Adanar

Psk. Armağan ADANAR, 1998 Yılında Ege Üniversitesi Psikoloji Bölümü başarıyla tamamlamıştır. Mezuniyetinin ardından bir süre Abilene Christian University'de eğitim almıştır.

Psk. Armağan ADANAR, mesleki çalışmalarına İzmir'de bulunan özel muayenehanesi'nde devam etmektedir.

Etiketler
Hiperaktivite notlar
Psk. Armağan Adanar
Psk. Armağan Adanar
İzmir - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube