Armut giderek daha uzağa düşüyor mu?

Armut giderek  daha uzağa düşüyor mu?

ARMUT GİDEREK DAHA UZAĞA DÜŞÜYOR!

Teknolojinin hızlı gelişimi sonucu giderek artan nesiller arası farklılıklar, eski “armut

dibine düşer” sözünün de yeniden gözden geçirilmesini gerektirecek gibi görünüyor;   

 çünkü giderek daha uzağa düşüyorlar!

İkinci Dünya Savaşı sonrası doğan ve kaynaklarda “baby boom” (bebek patlaması) olarak tanımlanan nesil ile 1965-1980 yılları arasında doğmuş olan kişilerden oluşan ve “X-nesli” olarak tanımlanan nesil, günümüzün yönetim stratejilerini şekillendiren özellikleri ile çalışma hayatında bulunan elemanların çoğunluğunu oluşturuyor. Ancak 1980-1992 yılları arasında doğan ve ‘Y nesli' olarak tanımlanan yeni nesil, iş hayatına girmeye başladı bile. Bu yeni genç neslin 5-10 yıl içinde şirketlerin yönetim kademelerine girecek olmaları düşünüldüğünde her şey çok farklı olacak. Peki 2000'den sonra doğan yeni nesil kim ve nasıl bir gelecek onların olacak?

Peki kim bu Y-nesli diye sorarsanız eski nesilden çok farklılar. Klasik babadan oğula geçen şirket yönetici tipinden ayrılmış, üst düzey eğitim almış, birden fazla yabancı dili ve çağdaş yaklaşımları öğrenmiş ve kullanan bir nesil onlar. Her türlü teknolojiyi öğrenmiş ve kullanan bir nesil geldi artık. Aslında yetiştikleri ortamı incelemek onları anlamanın en kolay yolu...

Y-nesli, ödev yapmak için kütüphaneye gitmeye neredeyse hiç gerek duymamış bir nesil. Nasıl olsa gereken her türlü bilgiye internetten ulaşabiliyorlar! Buna bağlı olarak da yalnız başlarına geçirdikleri zaman oranı her zamankinden fazla.     Bilgisayarla büyüyen ilk nesil olarak teknoloji ile araları çok iyi; değişim / adaptasyon becerileri ise çok yüksek. Çünkü hayatlarındaki her şeyin çok çabuk değişmesine alışıklar.     
            Y-nesli, esnek çalışma saatleri, kıyafet esnekliği gibi popüler konularla aslında iş hayatında varlığını belli etmeye başladı bile. Bu neslin üyeleri, işe rahat kıyafetler giyerek, istedikleri saatte gelmek, istedikleri saatte çıkmak; hatta mümkünse işe hiç gelmeyip, saate bağlı olmadan evden çalışmak istiyor. İş hayatlarının aynı zamanda eğlenceli de olmasını bekliyorlar; zevk almadıkları ortamlardan uzak durmayı tercih ediyorlar.      
            Y-nesli daha çok okuyor, daha geç evleniyor, özel hayatına ve ailesine daha fazla önem veriyor. Hayatlarının daha küçük bir bölümünü işyerinde geçirmek istiyorlar; iş-özel hayat dengesi onlar için çok önemli; işleri birinci öncelikli değil.             
            X nesli dediğimiz eski nesil için kariyer gelişimi, daha fazla güç ve prestij kazandıracak unvanlar elde etmek anlamına geliyordu. Yeni Y nesli için ise bu kavram, gelişim, portföylerine yeni projeler almalarını sağlayacak yeni beceriler eklemek anlamında. Kişisel becerilerine yatırım yapıldığı sürece de, iş değiştirme olasılıkları düşüyor. Aksi takdirde, işe bağlılıkları görece düşük olduğundan, iş değiştirme oranları daha yüksek oluyor.   

X nesli için bir kurumda 2 ila 5 yıldan daha az bir süre ile çalışmak, özgeçmişlerinde kötü görüneceği için pek de kabul edilebilir değilken, Y-nesli tarafından bu süre, kendilerini geliştiremedikleri bir dönem olarak yorumlanabiliyor. Ancak Y-nesli, X-neslini motive etmek için kullanılan bazı stratejileri bir ödül olarak değil, kendi doğal hakkı olarak da görebiliyor. Bunun ana sebebi ise, yaşamlarının bugüne kadar hiç olmadığı kadar yoğun olması. Onları motive etmenin anahtarı, yaşamlarındaki stres seviyesini düşürüp morallerini yükseltmekten geçiyor. Para da onlar için önemli bir motivasyon unsuru.      
            Zaman, Y-nesli için çok değerli; çünkü çok yoğun bir yaşamları var – yarım saatlerini yöneticilerinin hazırladığı bir PowerPoint sunumu izlerken geçirmek yerine, birkaç dakika içinde yazılı veya sözlü olarak iletilmek istenilen ana fikri dinleyip işlerinin başına dönmeyi yeğliyorlar. Zaten elektronik posta ile yazılı iletişim kurmayı, telefonla veya yüz yüze iletişim kurmaya tercih ediyorlar. Açık ve net hedeflerinin ve beklentilerinin olması onlar için önemli. Bu nedenle yazılı sözleşmelere ve iş tanımlarına sahip olmayı tercih ediyorlar. 

            Unutulmaması gereken nokta, Y-neslinin buzdağının yalnızca görünen bölümü olduğu. Önümüzdeki on - onbeş yıl içinde iş hayatına giriş yapacak olan yeni “Milenyum Nesli yani Z Nesli”nin talep ve beklentileri, Y-nesline bile kıyasla çok daha yüksek, çok daha farklı olacaktır.

            Z nesli doğal olmayan her türlü etkileşime açık büyüyen, sanal ortamlarda arkadaşlıklar kuran ve sanal bebekleri olan,  PC'de çiftlik hayvanı besleyen, el yazısıyla yazı yazmak yerine tabletlerden yazı yazıp kitap okuyan bir nesil. Y nesli ile aralarındaki en önemli farkta hazırcı ve daha hızlı yaşayan, kurslardan oynamaya vakti kalmayan bir nesil olmaları. Daha kırılgan ve çabuk pes eden, yok ne demek bilmeyen yapıları ile geleceğin psikolojik yönden en fazla yardım ihtiyacı olacak bir nesil geliyor.

Bu nedenle kurumların yeni nesil taleplere stratejik olarak uyum sağlama ve değişen beklentilere adapte olabilme yetkinliklerini geliştirebilmesi, önümüzdeki yıllardaki başarı standartlarında önemli rol oynayacaktır. Sadece kurumlar değil ailelerde bu farklı nesli karşılamaya hazır olmak zorunda artık. Çünkü her yeni doğan armut giderek daha uzağa düşüyor ve maalesef çok çabuk olgunlaştığı için çabuk yok oluyor.

 

                                                                                  Cengiz TÜRKMEN

                                                                                  Uzman Psikolog

 

Bu makale 15 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Dr. Psk. Cengiz Türkmen

Dr. Psk. Cengiz Türkmen
Dr. Psk. Cengiz Türkmen
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube