Annelik duygusu bebeğini kucağına aldığı o ilk anda başlar. Yüreği kıpır kıpırdır annenin, kucağına aldığı o nadide mücevherle ne yapacağını bilemez halde bir anda onunla bütünleşiverir. Artık ondan sonra tüm hayatını ona adayacağı kendinden bir parça kollarının arasındadır. Annenin kafasında o an bir soru belirir, "Artık bununla ben ne yapacağım?" Bu tarifsiz bilinmezliğin getirdiği karmaşık duygular sadece o anın değil ondan sonra da annenin tüm ömür boyu yaşayacaklarının habercisi gibidir.
Anne çok yoğun aşkın bir sevgiyi yaşamaktadır, dünya da her şey anlamını yitirmiştir. Sadece o ve bebeği vardır, sanki o da bebeğiyle beraber yeniden doğmuştur, saflığına yeniden kavuşmuştur. Tanrı'ya bu armağanı sunduğu için teşekkür eder. İçinden geldiği gibi onunla konuşmak ister ve kelimeler dökülür dudaklarından "Ninni de yavrum ninni..." Bebeği onunla göz göze gelir, annesinin kucağında ninninin ritmiyle bir o yana bir bu yana hafifçe sallanırken o da çok mutludur ve dalıp gider hülyalarına yavaşça.
Anne bebeğini büyütürken zamanla bilinmezlik, bilinir olmaya ve yaptıkları rutine dönmeye başlar. Bebeğiyle kurduğu iletişimde aynı şeylerin tekrar ettiği bir döngüye oturur, zaman zaman yorgunluk, uykusuzluğun getirdiği sinirlilik hali, bazen her şeyi kabullendiğini bildiği o saf duygu ve bunların arasında gidip gelen karmaşa anneliği tarif eder bize.
Annenin daima hatırlaması gereken şeyin bebeğinin tıpkı bir sünger gibi kendisinden hemen her şeyi alabileceğini bilmesidir.Yani bebeğin etrafında bir ortam vardır ve bebek etrafında olan biten her şeyi hisseder ve algılar. Ortamın enerjisi tümüyle onu etkiler.Ne yapacağını tam olarak bilemeyen anne ne söylemesi gerektiğini tam olarak bilemeyebilir. Annelik duygusuyla iyi niyetle söyleyeceği şeyler veya etrafındaki insanların davranış, ifade tarzları ve birbirleri arasındaki etkileşim bebeği etkilemektedir, hem olumlu hem de olumsuz yönde.
Anne karnında dördüncü aydan başlayarak ve doğumla beraber devam eden süreçte bebeğin bilinçaltı hep açıktır. Bunun anlamı bilinçli filtreleri olmayan bebeğin duyu organlarıyla aldığı her türlü veriyi ve sezgisel boyutta kendi etrafında olan enerjiyi algıladığı gerçeğidir. Bu algıladıkları onun hayata bakışını biçimlendirecek kadar güçlüdür. Sevgi bütün pozitif duyguların kaynağıdır ve diğer tüm duygular bu temel duygudan kaynaklanır. En önemli iki yapısal duygu olan "Ben değerliyim" yani değerlilik ve "Ben yeterliyim" yani yeterlilik duygusu bebeği geleceğe hazırlayan en temel pozitif yapı taşlarıdır.
Diğer temel duygu kümesi ise negatif duyguların kaynağı olan kopma, ayrılma duygusuyla ilgilidir. İhtiyaçların giderilememesi, yalnızlık bu çekincelerin ve korkuların oluşumuna katkı sağlar.
Dokunsal iletişimin yani dokunma duygusunun bebeğin duygusal ve ruhsal gelişiminde ne kadar önemli olduğu bilinen bir gerçektir ancak tek başına yeterli değildir. Bebeğe dokunan annenin iç duygusal durumu, korkuları, çekinceleri, içindeki tüm karmaşa olduğu gibi bebeğe aktarılmaktadır. Bir de bunun üzerine annenin sözel iletişimle ifade ettiği şeylerin ne kadar pozitif olduğu ayrıca önem kazanmaktadır.
Ninniler, annenin iyi niyetle söylediği serzenişler, içindeki kızgınlıkları, şikayetleri, sevinçleri, mutlulukları kısacası yaşadığı tüm duygular bebek tarafından algılanmakta ve hayatı anlamlandırma konusunda birer araç olarak kullanılmaktadır. Bu anlamda bakarsak anne ilettiği bilinçli mesajları pozitif olarak yapılandırmalı, bilinçsiz olduğu konularda farkındalığını artırıp saf pozitif bir enerjiyi bebeğine aktarmalıdır.
Nasıl mı;
1. Dokunmanın gücü; Bebeğine sarılırken saf bir sevgiyle sarılmalı, içinde güven/değerlilik duygularını oluşturmalı ve bebeğine akışı hissederek bu duyguları iletmelidir. Bu güven/değerlilik üç unsuru kapsamalıdır;
a. Annenin kendine güveni ve kendi değerinin farkında olması; her koşulda kendine olan inancını hissetmeye izin vermelidir. Bebeğine daima elindekinin en iyisini sunabileceğini bilmelidir.
i. Bu enerjiyi ortaya çıkarmak için kendi kendine yapıcı telkin örneği; "Her koşulda kendime güveniyorum, ben değerliyim ve değerimi biliyorum."
b. Annenin bebeğine güveni ve değerlilik duygusunu aktarması; anne bebeğinin her koşulda yaşamın içinde başarılı olabileceğine inanmalıdır, bunu kendine ve bebeğine telkin etmelidir.
i. Yapıcı telkin örneği; "Senin başarılı, mutlu olacağına, her şeyi kolaylıkla aşacağına inanıyorum."
c. Büyük plana ve akışa güven; anne bebeğinin yaşama geliş amacının büyük plandaki yerine güvenmeli, yaşaması gerekenlerin mutlak bir amacı olduğunu bilmeli ve bebeğinin bunlardan çıkarması gereken dersleri alarak büyüyeceğine inanmalıdır.
i. Yapıcı telkin örneği; "Hayatın sana yardımcı olacağını, yaratıcı gücün hep seninle olacağını ve kendini gerçekleştireceğini biliyorum. Yaşaman gerekenler yaşaman gerektiği içindir."
2. Sözel olumlamalar; Bebeğe iletilen mesajlar tümüyle olumlu olmalıdır. Olumlu mesajlar;
a. Pozitifdir, yapılması gereken şeyi tarif eder.
b. Şimdiki zamandadır,
c. İçinde eylem barındırır.
d. Ses tonu olumludur, motive edici veya huzur vericidir.
Örneğin; "Tanrı seni kötülüklerden korusun." yerine "Hep iyi ve sonuçları hep iyi olacak şeylerle karşılaşıyorsun." "Başkaları seni mutsuz etmesin." yerine "Kendi kendine ve başkalarıyla hep mutluluğu yaşayacağını biliyorum."
3. Annenin bebeğin çevresinde olumlu tutumunu sürdürmesi, çevreninde söylem ve tutumlarının pozitif tutumu korumasına özen göstermesi; Anne içsel enerjisini pozitifte tutabilmesi için bebeğinin yanında başkaları varken ve bebeğinin yanında değilken dahi olumlu tutumunu sürdürmelidir. Yani başkalarıyla kurduğu iletişim bu anlamda pozitif olmalıdır. Özellikle ses tonundan öfke, kızgınlık, üzüntü unsurlarını çıkararak yapıcı ve olumlu olmasına özen göstermesi kendi ve bebeğinin iç huzuru açısından oldukça önemlidir.
Annenin bebeğine verebileceklerinin sonu yoktur, her anlamda! Siz de kendinize, bebeğinize ve çevrenize bir iyilik yapın, bebeğinizin bir yaşam mucizesi olduğunu bilin, o sizin bir parçanız ancak sizden bağımsız olduğunu kabul edin, onun bir heykel gibi biçimlenmesinde elinizden gelenin en iyisini ancak en pozitifini yaparak katkıda bulunun.