Anksiyete, tehlike veya tehdit algıladığımızda, bizi koruma işlevi gören biyolojik bir mekanizmadır. Mesela sınav öncesi başlayan anksiyete daha fazla sınava çalışmamızı sağlar veya ormanda yürürken duyduğumuz bir yabani hayvan sesi kaçmamızı veya saklanıp kendimizi korumamızı sağlar. Biraz anksiyete doğaldır, bizi korur ancak anksiyete şiddetli olduğunda ve uzun süre devam ettiğinde bu durum bunaltı bozukluğuna girmektedir. Anksiyete bozukluğu kişinin ruhsal durumunu ve davranışlarını etkilediğinden, kişinin özel hayatına, sosyal yaşantısına ve profesyonel hayatına da olumsuz yönde yansıyabilmektedir ve hatta bu durum sosyal izolasyon ve/veya iş yitimine kadar yol açabilmektedir.
Anksiyete bozukluğunun farklı tipleri vardır : Yaygın anksiyete bozukluğu, Panik bozukluk, Obsesif kompülsif bozukluk, Sosyal anksiyete bozukluğu, Özgül fobi, Post-travmatik stres bozukluğu gibi. Bir kişi aynı anda birden fazla bunaltı bozukluğu yaşıyor olabilir.
Yaygın anksiyete bozukluğu: Aşırı anksiyete ve endişe halidir, kişi sıradan hayat koşullarına ilişkin, aile bireylerine ilişkin, beklenmedik olumsuz bir şeylerin ortaya çıkabileceğine dair sürekli kaygı duyar.
Panik bozukluk: Panik atak, aniden başlayan, hızla şiddetlenen, çoğu zaman şiddetli bir tehlike hissi veya sonunun geldiği düşüncesinin eşlik ettiği yoğun korku (ölmekten, aklını kaybetmekten...), endişe ve sıkıntı duyma durumudur. Agorafobili veya agorafobisiz diye adlandırılır.
Obsesif kompulsif bozukluk: Obsesif-kompulsif bozukluk (saplantı-zorlantı bozukluğu), kişinin isteyerek veya istemeyerek süregen bir şekilde, aynı düşünceleri, duyguları, hayalleri veya istekleri aklından geçirmesi ve bunların getirdiği sıkıntıyı azaltmak için de bazı zihinsel eylemleri veya bazı davranışları yaptığı ve yapmaktan kendini alıkoyamadığı bir bozukluktur. Halk arasında 'Takıntı hastalığı' olarak ta tanımlanmaktadır.
Sosyal anksiyete bozukluğu: Kişinin diğerleri ile olmaya maruz kaldığı veya performans gerektiren sosyal ortamlarda aşırı korku, kaygı duyma halidir. Kişi utandırılmaktan ve aşağılanmaktan, diğerleri tarafından zayıf, anksiyeteli veya aptal olarak yargılanmaktan aşırı endişe eder ve bu durumlardan kaçınma hali sergiler.
Özgül fobi: Özgül bir nesne veya duruma karşı (örn. kedi, köpek, örümcek, uçak, yükseklik) yoğun, akılcı olmayan ve ısrarlı endişe duyulmasıdır. Kişi korkusunun aşırı veya anlamsız olduğunu bilir ancak fobik durumlar aniden yoğun anksiyete belirtileri ortaya çıkarır. Sıkıntı halinden kendini korumak için de kişi, bu nesne ve durumların nerede ve nasıl ortaya çıkabileceğini önceden araştırır, belirler ve ona göre sakınır, kaçınır.
Post travmatik stres bozukluğu: Ağır bir örselenmeye (cinsel saldırı, deprem, yangın, işkence vb) maruz kalmanın yaratmış olduğu ruhsal ve bedensel sarsılma, yaralanma, incinme. Genellikle belirtiler üç ay içerisinde ortaya çıkmaktadır ancak bazı durumlarda belirtilerin ortaya çıkması birkaç yılı da bulabilir. Post travmatik stres bozukluğuna uykusuzluk, kabus, kırılganlık ve öfke patlamaları da eşlik edebilir.
Belirtileri
Anksiyete bozukluğunda belirtiler kişiye göre farklı olsa da olağan fizyolojik belirtileri: kalp çarpıntısı, baş dönmesi, titreme, terleme, göğüs ağrısı, yüksek tansiyon, boğulma hissi, bulantı, uyuşma, karıncalanma, sıcak basması ya da üşümeyi içerir.
Sıklık ve yaygınlık
Anksiyete bozukluğunun kadınlarda olma olasılığı erkeklerden neredeyse iki kat daha fazladır. Toplumda yaygınlık oranı % 5-7 arasındadır. Bunaltı bozukluğu genellikle erken yaşlarda başlar ve ortaya çıkma açısından en riskli dönem 10-25 yaş arasıdır. Bir anksiyete bozukluğu olan kişide bir başka bunaltı bozukluğu daha olabilir.
Tanı ve Tedavi
Anksiyete bozukluğu belirtileri olan kişi öncelikle bir hekime başvurması ve diğer rahatsızlıkları ayırmak için muayene olması gerekecektir. Fizyolojik olarak herhangi bir rahatsızlık yoksa kişi ruh sağlığı uzmanlarına başvurmalıdır. Farklı terapilerin ve ilaç tedavisinin anksiyete bozukluğu tedavisinde etkili olduğu bilinmektedir. Bilişsel davranışçı terapinin, anksiyete bozukluğu tedavisinde etkinliği kapsamlı ve ampirik verilerle desteklenmiştir. Tedavi sürecinde sosyal destek almak, farklı aktiviteler ve egzersizler yapmak, gevşeme teknikleri uygulamak faydalı olacaktır.
Uzman Psikolog Havvanur Öztürk Varol