Akciğer zarı (plevra) hastalıkları

Akciğer zarları (plevra) arasında sıvı birikmesine plörezi denir. Akciğer ve akciğer dışı birçok hastalığa bağlı olarak ortaya çıkabilir. Plörezide tanı koymak için öncelikle hastanın ayrıntılı hikayesi ve muayenesi gereklidir. Ardından röntgen, ultrason ve bilgisayarlı tomografi gibi radyolojik yöntemlere başvurulur. Kesin teşhis için genellikle sıvıdan ve akciğer zarından numune almak gereklidir.  Plevra hastalıklarında tedavi hastalığın teşhisine bağlı olarak sıvının drenajı, ilaç tedavisi veya bunların kombinasyonu şeklinde olabilir.

Akciğer zarı (plevra) hastalıkları

Her iki akciğerin dış yüzeyini ve göğüs kafesinin içini kaplayan zara plevra denir. Akciğerler ile göğüs kafesi arasında potansiyel bir boşluk mevcuttur. Normalde plevra boşluğunda yaklaşık 20 mililitre sıvı vardır. 

Plörezi: Akciğer zarları (plevra) arasında sıvı birikmesidir. Akciğer ve akciğer dışı birçok hastalığa bağlı olarak ortaya çıkabilir. Plöreziye sebep olan başlıca durumlar şunlardır:

  • Enfeksiyonlar: viral enfeksiyonlar, bakteriyel enfeksiyonlar (zatürree), Tüberküloz (verem), akciğer absesi ve plevranın kendisinin iltihabı (ampiyem).
  • Tümörler: akciğer kanseri, akciğer zarının kanseri (mezotelyoma), başka kanserlerin akciğer zarına yayılımı.
  • Bazı romatizmal hastalıklar: Romatoid artrit, SLE (lupus), Ailevi akdeniz ateşi gibi.
  • Diğer organ hastalıklarına bağlı sıvı toplanması: kalp, böbrek veya karaciğer yetmezliği, tiroid bezinin az çalışması, vücutta protein azalması.
  • Göğüs kafesi içindeki organların yaralanması: yemek borusu, lenf yolları, kaburga kırıklarına bağlı kanamalar gibi.
  • Bazı ilaçlar veya göğüs bölgesine ışın tedavisi uygulamasından sonra da plörezi gelişebilir.

Akciğer zarı hastalıklarında belirtiler:
Hastalar genellikle nefes darlığı, halsizlik, iştahsızlık ve göğüs ağrısı ile hekime başvururlar. Hastalık ne kadar hızlı ilerlerse ağrı ve nefes darlığı o kadar şiddetlidir denilebilir.

Plevral tümörler:akciğer zarlarının iyi ve kötü huylu tümörleri vardır. Genellikle asbest denilen, yurdumuzda bazı bölgelerde beyaz toprak içinde bulunan maddeye uzun süreli maruz kalmakla olur. Mezotelyoma denilen kötü huylu olan akciğer zarı kanseri tehlikeli bir hastalıktır. Son yıllarda yeni tedavilerle yaşam süresi uzatılmaya başlanmıştır.

İyi huylu olan akciğer zarı tümörleri ise genelde tesadüfen teşhis edilir ve ameliyata gerek olmadan takip edilebilir.

Ampiyem: akciğer zarlarının kendisinin iltihabıdır. Direkt zarların iltihabı olabileceği gibi tam iyileşemeyen komşu akciğer iltihabından da gelişebilir. Önceleri en sık sebebi tüberkülozdu, son yıllarda tüberküloz dışı bakteriler daha fazla görülür olmuştur. Uzun soluklu bir tedavisi vardır.

Akciğer zarı hastalıklarında tanısal yaklaşımlar:
Öncelikle hastanın hikayesinin ayrıntılı bir şekilde alınması ve titiz bir muayene gereklidir. Ardından radyolojik yöntemlere başvurulur. Bunlar röntgen, ultrason ve bilgisayarlı tomografidir. Hem akciğeri hem de sıvının durumunu gösterdiğinden tomografi teşhiste oldukça yol göstericidir. Ancak, teşhis için genellikle sıvıdan ve akciğer zarından numune almak gereklidir. 

  • Torasentez: Göğüs boşluğunda biriken sıvıdan bir enjektörle sıvı alma işlemidir. Sıvının görünümü ve tetkikleri bize yol gösterbilir.
  • Kapalı plevra biyopsisi: plevra zarından kalınca bir iğne gibi aletle örnek almaktır. Körlemesine yapıldığı için tanıyı verme ihtimali bazen yeterli olmayabilir.
  • Torakoskopi (Videotorakoskopi=VATS): Kapalı yöntemle, uyutularak küçük deliklerden kamera ile girilerek tüm plevra boşluğu görülebilir ve hastalıklı bölgeden görerek biyopsi alınması işlemidir. Bu sırada sıvı da boşaltılmış olur. Olguların çok büyük bir kısmında kesin tanıya ulaşılır.

TedaviPlevra hastalıklarında tedavi hastalığın teşhisine bağlı olarak drenaj, cerrahi  tedavi, ilaç tedavisi veya bunların kombinasyonu şeklinde olabilir. 

Bu makale 10 Haziran 2022 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Doç. Dr. Ahmet Bülent Kargı

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Bülent KARGI, 1969 yılında Erzincan'da doğmuştur. Lisans öncesi öğrenimlerinin ardından Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini 1992 yılında tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır.

İhtisasını ise, İstanbul Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Merkezi'nde tamamlayarak 1998 yılında Göğüs Cerrahisi Uzmanı olmuştur.

İstanbul Kartal Eğitim Araştırma Hastanesi'nde ve  Antalya Atatürk Devlet Hastanesi'nde görev yapmış olan Yrd. Doç.Dr. Ahmet Bülent KARGI, 4 adet uluslararası, 23 adet ulusal makalesi, 1 adet uluslararası, 9 adet ulusal bildiri ve 1 adet kitap bölümü sahibi olup, mesleki çalışmalarına ise, Bucak Devlet Hastanesi'nde devam etmektedir.

Etiketler
Plörezi
Doç. Dr. Ahmet Bülent Kargı
Doç. Dr. Ahmet Bülent Kargı
Antalya - Göğüs Cerrahisi
Facebook Twitter Instagram Youtube