Geçmişin gölgesinde büyür bazı ilişkiler. Hesabın kapatılamadığı yaşantılar döner durur kişilerin zihninde. ‘Benden önce kiminleydin?’, ‘Neler yaşadın?’ gibi bir sürü soru vardır sorulan. Başlangıçta sadece merak duygusudur içi kemiren, sonra dozunda olduğu sanılan ve ilişkiye iyi gelen kıskançlık olur. Kıskanmak kötü değildir her seferinde… Evet de, dozu ayarlanmadığında hastalıklı bir hal alır. Bazen kaybetme korkusundan, bazen sahip olduklarını korumak çabasından ortaya çıkar. Aşka bulaşıktır. Özlemin kamçısıdır bazen. Bazen de kara bulut gibi kol gezen geçmişe saplanıp kalan söylemlerden kurtulamaz ilişki.
Güvenmek ya da güvenmemek. Aslında temel sorun bu ilişkide. Güvenin ve sadakatin sorgulanmaya başladığı yerde saygı da sarsılmaya başlar. Öğrenildikçe geçmişte kalan yaşantılar, güvensizlik artar. İlişki günü kaybeder, geleceğini kaybeder bu süreç içinde. Kıskançlıkla ölçülen sevgi gün gelir çekilmez hal alır. Her davranış, her söz incelenir. Oysa ki hesabı sorulan geçmiş, adı üstünde çoktan geçip gitmiştir. İlişki de bu hastalıklı kıskançlık yüzünden kayıp gider.
BİR KISKANÇLIK HİKAYESİ
Bir kıskançlık hikayesi vardır bilir misiniz, sarmaşıkla ağaç arasında geçen. Ağaç güneşi severmiş, güneş de ağacı. Sarmaşık kıskanırmış onları, ağaç hep kendisine baksın istermiş. Her gün ağacı biraz daha çok sıkarmış sarıldığını sanarak. ‘Kendisine baksın’ diye, ama ağaç bakmazmış. Güneşi izlemeyi seçermiş ağaç onu gerçekten sevdiği için. En sonunda bir gün uyandığında ağacın onu seyrettiğini görmüş, önce sevinmiş ama sonra üzülmüş. Neden biliyor musunuz? Hani sarmaşık ağacı her gün sıkıyordu ya sarıldığını sanarak, en sonunda öldürmüş ağacı. İş işten geçtikten sonra anlamış durumu sarmaşık. Kıskançlık ağacı da kendisini de öldürmüş. Bir güneş kalmış acılı yüreğiyle ama nefret duymamış hiç sarmaşığa.
Neydi peki bu hastalıklı kıskançlık halinin altında yatan?
Güvensizlik, sevgisizlik veya başka bir şey. Sosyal çevrenin de rolü büyük. Kıskançlık, biraz terk edilme korkusundan ortaya çıkıyor, biraz kontrol edebilmek duygusundan aslında.
Kıskançlığı anlamak için kişinin önce hissettiklerini anlaması lazım yani. ‘Seni kıskanıyorum’ demek, aslında ‘seni kaybetmekten korkuyorum’ demek. Bunu söyleyecek, duygusunun farkında olarak insan sayısı azaldıkça hastalıklı bir halde geçmişin gölgesinde yeşermeye çalışacak ilişkiler.