Şikayetler ve ilişkili olabilecek hastalıklar

Şikayetler ve ilişkili olabilecek hastalıklar

Vücudumuzdaki bütün organ ve sistemler büyük bir uyum içerisinde çalışmaktadır. Doğuştan veya sonradan kazanılmış bir bedensel ya da psikolojik bir hastalık hali olmadığı sürece herhangi bir şikayet söz konusu değildir. Ancak bir hastalık hali olduğunda bazı belirtiler ortaya çıkmaktadır. Ağrı, ateş, kilo değişimi, çarpıntı, nefes darlığı, yorgunluk, baş dönmesi, bulantı, kusma, bilinç değişikliği, kuvvetsizlik, duyu bozuklukları, iştahsızlık, öksürük, ciltte ve vücut sıvılarında renk değişiklikleri, kaşıntı, yumruların belirmesi gibi belirtilerin hepsinin bir veya birkaç anlamı vardır, bunlar beden dilidir, bireyin kendisi için ve doktorlar için birşeyler söylemektedir. Bazısı subjektif, bazısı objektif olan bu belirtileri doktor analiz  eder, birlikte olan  başka belirtileri de değerlendirir, değişik muayene metodlarını kullanarak daha objektif hale getirir, gerekirse laboratuar ve görüntüleme tekniklerini kullanarak doğru teşhise ulaşmaya çalışır. Objektif  kanıtlar ile doğru tanıyı koyduğunda  ilaçlı ve/veya ilaçsız tedavi yöntemlerini uygulayarak hastasının yaşam kalitesini hatta hayatını tehdit eden hastalık halini mümkünse tamamen tedavi etmeye değilse kontrol altına  almaya çalışır. 

Ancak bu sürecin sağlıklı işleyebilmesi için öncelikle bireyin, vücudunda ortaya çıkan bir belirtinin farkında olması, şikayeti önemsemesi ve zamanında bir doktora şikayetini söylemesi ve muayene olması gerekir. Aksi halde doktorun ‘teşhis koyma’ sürecine kendiliğinden müdahil olması mümkün değildir. Şüphesiz her şikayette hemen en  kötü hastalık akla getirilip buna parelel en  detaylı testler ile hem hastanın hem sağlık çalışanlarının zamanı ve devletin olanakları gereksiz yere harcanmaz. Hangi şikayetin hangi anlama geldiğini en  iyi doktor bilir ve başka  belirtiler ile  birlikte değerlendirip hangi incelemeleri yapacağına karar verir. Ancak şunu da biliyoruz ki bazı hastalıklar var ki ileri aşamaya gelene kadar önemli bir belirti vermeyebilir. Örneğin karaciğer veya böbrek yetmezliği ileri evreye gelene kadar , belkide birçok bireyin önemsemeyebileceği sadece hafif yorgunluk şikayetine  yol açabilir. Bu şikayeti dinleyen, ek bulgular ile değerlendiren doktor karaciğer ve böbrek  tahlili yapmak süretiyle teşhisini kesinleştirebilir. Bir baş dönmesi yakınması hafif bir  tansiyon değişikliğine bağlı da olabilir, beyin  tümörünün  belirtisi de olabilir. Uzun süren kabızlık yakınması sinirsel kolit gibi  basit bir nedene de bağlı olabilir barsak kanserinin  belirtisi de olabilir. Bunun ayırımını yapacak olan doktordur. Doktor  hastayı gördüğünde belki aynı  zamanda kansızlığını  fark edecek, tetkik  ile demir eksikliği kansızlığı olduğunu görecek, hastasına kolonoskopi yaptıracak ve erken dönemde barsak tümörünü yakalayabilecektir. Ya da başka biç bir bulgu saptamayıp fonksiyonel barsak hastalığı tanısı koyacak semptomları iyileştirmek için  tedavi  verecektir. Bu örnekleri bir kitap oluşturacak  kadar çoğaltmak mümkündür. Amacımız korku oluşturmak ve hastaları hastane hastane dolaşmaya sevk etmek, hastanelerde  zatan  fazla olan işyükünü arttırmak  değildir. Ancak yeni ortaya çıkan  bir şikayetin yakınınızda bulunan bir doktor tarafından değerlendirilmesine teşvik etmektir. Bunun için ilk  adım ve en kolayı aile hekiminize bu şikayetinizi söylemeniz ve muayene olmanızdır. Doktorunuza güveniniz o sizin için gerekli olanı  yapacaktır. Gerekli görürse kendisi tetkik edecek yada uygun bir  sağlık merkezine size  yönlendirecektir. Yada şikayetinizin  bu haliyle bir hastalığa işaret etmediğine size ikna edecektir. Kafanız  rahat olacak ve başka hangi belirtiler olursa tekrar  doktora başvurmanız gerektiğini öğreneceksiniz.  Doktorunuzdan bu bilgileri konuşmanın akışı içerisinde alamadıysanız bunları öğrenmeyi istemek sizin hakkınızdır.  

Bireyin kendisinin şikayetlerinin teşhis olarak karşılığını internette araması durumunda genellikle en kötü teşhise ulaşıldığını ve büyük bir panik yaşandığını görüyoruz. Daha sonra bu düşünceden kurtulmak için bir sağlık kurumuna gitmenin de yeterli olmadığını ve değişik sağlık  kurumlarına başvuruların olduğunu görüyoruz. Doğru olan yaklaşım  tarzı bir şikayetin  doktor ile erken  dönemde  paylaşılması ve çözümün doktorda aranmasıdır.      

Toplumumuzdaki   bireylerde vücudunda yeni  ortaya  çıkan ve hastalık  hali ile ilişkili olabilecek herhangi bir belirti, şikayet durumunda çok  değişik davranış şekillerinin  olduğunu  görüyoruz.  Yanlış olan  davranış  şekillerinin şunlar olduğunu  söyleyebiliriz:

1-Bana birşey olmaz, bunlar  küçük şeyler, bu  yaşta  zaten herkeste  buna  benzer şikayetler var

2-Bunun altından  önemli  bir şey çıkmasından  korkuyorum en  iyisi devam edebildiğim  kadar böyle  devam etmek

3-Kollarımda  kaşıntı ve  kızarıklık oldu doktora  gittim, beni  dinledi  muayene   etti allerjik   reaksiyon olduğunu söyledi, ilaç verdi. Bunun başka şeyden kaynaklanabileceğini düşündüm başka  hastaneye   gittim,  doktor  muayene  etti,  bir    test yaptı   ve  o da ilk   doktorun   söylediğini   söyledi.  Yeterinde   araştırmadığını düşündüm ve Üniversite  Hastanesine   gittim. Çok sayıda tetkik , radyolojik inceleme ve konsültasyon  yaptılar, 4-5 gün hastaneye gittim geldim. Onlar da ilk  doktorun söylediğini söylediler aynı ilacı kullanmaya devam etmemi söylediler. Hala aynı allerji ilacını kullanıyorum, şikayetlerin yok   denecek kadar azaldı.

Bu davranışların üçü de yanlıştır. Birincisi hafife  alma, önemsememe,  bir   anlamda “Donkişotluktur”. İkincisi gereksiz bir korku  reaksiyonudur, geriye dönüşü olmayan    sonuçlar  doğurabilir. Zaten doktora  gitmese de  kaygısından  kurtulamayacaktır. Doktora gittiğinde  büyük olasılıkla kötü bir hastalık çıkmayacaktır. Diğer  hastalıklar  ise  kolaylıkla tedavi  edilebilir, şikayetinden  ve  kaygısından  kurtulabilir. Zor  hastalık  ise   en  azından kontrol altına  alınabilir, durdurulabilir, yol   açtığı  şikayetler  hafifletilebilir,  kaygıları en   azından  azalmış olur.   Üçüncü  davranışta  yanlıştır; hem  kişinin  kendisinin  bu  yaklaşım  tarzıyla rahat  olması  mümkün  değildir hemde büyük  bir  iş  yükü olan sağlık  çalışanlarının  bu  şekilde  gereksiz  yere  meşkul edilmesi   doğru  değildir.

Ülkemizde   artık  doktor ve  sağlık kurumlarına ulaşmanın önceki  yıllara  göre daha  kolay olduğunu söyleyebiliriz. Bunun şüphesiz sağlık hizmeti sunumunun  kalitesinin artmasında önemli rolü vardır. Ancak bu rahatlığı fırsata dönüştürmek gerekir. Kolaylıkla çözümlenebilecek sağlık sorunlarının aile hekimi, sağlık ocakları, ana-çocuk sağlığı gibi birinci basamak sağlık hizmetleriyle tanı ve tedavisinin yapılması daha uygundur. Böylelikle araştırma hastaneleri ve üniversite hastaneleri daha karmaşık sağlık sorunlarının çözümüne daha çok vakit ayırabilir. Bu yaklaşım hem sağlık hizmeti alanlar hem de sunanlar bakımından daha verimlidir. Ülkemizde yerleştirilmeye çalışılan aile hekimlerine başvuru oranı %20 düzeyindedir. Bu oran çok düşüktür ve büyük bir güvensizliği göstermektedir. Altı yıl tıp eğitimi almış ve sahada çalışmaları ile buna deneyimlerini de katmış aile hekimleri bu güvensizliği haketmemektedir. Bu  kadar eğitim almış  bir doktor hangi belirtinin hangi hastalıklar ile ilşkili olduğunu bilir, imkan dahilinde ise kendisi tedavi eder, değil ise hastası için riskli bir  davranış yapmaz ve onu doğru yere yönlendirir. Böylece hastaya daha kısa zamanda teşhis konmuş olur. Ancak bu yolun izlenmesine rağmen hasta sonuç alınmadığı kanaatini taşıyorsa daha kapsamlı bir sağlık merkezine başvurmalıdır.  

Toplumumuzda doktora  gitme korkusu gözardı edilmeyecek kadar çoktur. Çocukluk döneminden itibaren “bak doktora söylerim sana iğne yapar” argümanının yanlış olarak çok  kullanılmasının bunda rolü olduğu gibi olası bir kötü hastalık ile  yüzleşme, hastaneye yatma  iğne, ameliyat, diyet korkuları da buna eklenebilir. “Ben şimdiye kadar hiç doktora gitmedim” tılsımının ve  yalancı özgüvenin  bozulma kaygısının da  bunda payı olabilir.

Şunu  bilmek gerekir ki doktora gitmemek bireyi  sağlıklı kılmaz bunun aksine,bir hastalık  varsa doktora gitmemek durumunda birey geçici veya kalıcı olarak  sağlığını, hatta hayatını kaybedebilir.  

* Doktorlar açısından tüm belirtilerin önemi olsa da en fazla ciddiye alınması ve hiç zaman geçirmeden uzmana başvurulması gerekir diyebileceğimiz yakınmalar.

-İsteğe bağlı olmaksızın ayda 3 kg veya 3 ayda 5 kg üzerinde olan kilo kaybı veya kilo alımı

-Vücuttan atılan katı /sıvı atıklarda ( dışkı, idrar, tükrük, balgam vb)  kan görülmesi

- İstirihatte ve /veya az bir efor ile oluşan göğüs ağrıları

- İstirihatte ve /veya az bir efor ile oluşan nefes darlığı

- Şiddet, yerleşim,süre, eşlik eden başka belirtilerin olması bakımından alışılmışın dışında  başağrısının  olması

- Bir günden uzun süre  idrar, 3 günden uzun süre dışkı yapamama

- Karın ağrısı birlikte ateş, bulantı, kusma,iştahsızlık, halsizlik gibi  belirtilerden bir veya daha  fazlasının olması

- Ellerde ve / veya  ayaklarda kuvvet kaybı, duyu kaybı olması

- Baş dönmesi;Tek başına veya çarpıntı, terleme, bilinç değişikliği ile birlikte

-Tekrarlayan  ateş ve beraberinde bulantı, kusma, karın ağrısı, nefes darlığı , çarpıntı gibi  şikayetlerin bir veya birkaçının olması

- Ciltte  sararma, morarma gibi renk değişikliklerinin olması  

-Vücudun herhangi bir  yerinde gelişen  ağrılı ya da ağrısız şişlikler

-İstirihat etmekle de geçmeyen yorgunluk

BELİRTİLER

* Başın ön bölgesinde basınç hissi

Genellikle sinusiti akla getirir. Ancak göz tansiyonu, kafa içinde ön kısımda yer işgal eden lezyon, bazı migren çeşitlerinde de bu his olabilir.

* Ensede ağrı ve basınç

Öncelikle tansiyon yüksekliği, sonra boyun omurgalarında kireçlenme, sinir  basıları, kas  spazmları gibi patolojileri düşündürür.

* Şakaklarda ağrı ve basınç duygusu

Gerilim tipi  başağrıları, çene  ekleminde  kireçlenme olması, kulak önündeki tükrük  bezinin hastalıkları, şakak  bölgesindeki   damarın mikropsuz iltihaplanması en  sık  rastlanılan  sebeplerdir.

* Başta basınç hissiyle beraber görmede bulanıklık

Göz  tansiyonu, gözün arka  tabakalarında kanama, yırtılma olması

* Görmede bulanıklık

Katarakt, gözün  optik sisteminde bozukluk (miyop, hipermetrop, astigma) olması, şeker ve  tansiyon  hastalığına bağlı göz  damarlarında  hasarlanma olması, göz sinirinin hastalıkları, gözün saydam  tabakasının ( kornea) hastalıkları, kafa içinde görme merkezinin hastalığı durumlarındaki yakınmadır. 

* Göz kararması

Tansiyon düşmesi veya yükselmesi, kan  şekerinin düşmesi veya yükselmesi, tuz  dengesinin  bozulması

* Cisimleri bir perdenin ardında görüyormuş hissi

Katarakt, miyop, hipermetrop, astigma gibi optik sistem ile ilgili hastalıklar.

* Görüntüye odaklanamama

Mercek sisteminde olan  bozukluklar, görme sinirinin hastalıkları

* Baş dönmesi

Tansiyon yükselmesi veya düşmesi, iç kulaktaki denge organının hastalıkları, sıvı noksanlığı, kansızlık, tuz dengesi bozuklukları, vitamin noksanlıkları, kafa içinde basınç artışı olması, görme bozuklukları, beyin sapının hastalıkları gibi durumlarda olur.

* Burun kanaması

Pıhtılaşma sistemi hastalıkları, kandaki pulcukların (trombosit) sayısının ve fonksiyonunun az olması, tansiyon yüksekliği, kan sulandırıcı ilaçların yan etkisi, burun içinde kılcal damar yumağının olması, ileri dönem karaciğer ve böbrek hastalığı olması, burun içinde infeksiyon olması

* Burun tıkanıklığı

Gripal infeksiyonlar, burun allerjisi olması, burunda deviasyon, polip olması

* Baş dönmesiyle beraber görülen burun kanaması

İlk akla  gelmesi gereken tansiyon yüksekliğidir. 

* Ani işitme kaybı

Kulak  zarında travma ya da infeksiyona bağlı delinme olması, işitme sinirine toksik etkisi olan ilaçların kullanılması (aminoglikozit grubu  antibiyotikler, aspirinin yüksek  dozda kullanılması), yüksek  desibelde sese maruz  kalma ( ses travması) , multipl skleroz (MS) denilen hastalığın işitme sinirine zarar vermesi, işitme sinirinin tümör yada başka nedenlere bağlı basıya maruz kalması gibi durumlar düşünülmelidir.

* Kulak çınlaması

İç kulakta bulunan kemikçiklerin kireçlenmesi, kalbin  hızlı  veya düzensiz çalışması, tansiyon yüksekliği, menier hastalığı durumlarında olabilir. Bazen de bütün  araştırmalara  rağmen nedeni ortaya konamayabilir.

* Diş eti kanaması

Ağız hijyeninin kötü olması, dişeti infeksiyonları, diş  taşları, vitamin  noksanlıkları (özellikle C ve  K vitamini), pıhtılaşma sistemi hastalıkları, pıhtılaşma hücrelerinin sayısının veya fonksiyonunun az olması, karaciğer ve böbrek hastalıkları, nadiren kan kanserine bağlı pıhtılaşma sisteminin bozulması, kan sulandırıcı ilaçların yan etkisi

* Ağız içinde aft

Ağız içi infeksiyonlar, dişlerde bakteri plaklarının olması, vitamin noksanlığı, demir noksanlığı, mantar infeksiyonları, lupus hastalığı gibi bağışıklık  sistemi hastalıkları akla gelir. Göz ,cilt  damar iltihabı da eşlik ediyorsa  Behçet hastalığı olabilir.

* Yutkunma zorluğu

Farenjit, tonsillit gibi ağız içi infeksiyonları, dil hareketlerini sağlayan sinirin hastalıkları ( kafa içinde yutma sinirini etkileyen damar kanaması, tıkanması, tümör) Ağız  arka  kısmında tümör olması, bademciklerin fazla  büyük olması, yemek  borusunun  üst  kısmını içten veya  dıştan daraltan  ur olması, iç  guatr olması, yemek borusunda cep- divertikül olması

* Bademciklerde ağrı

Tonsillit  denilen bademcik iltihaplanması. Virus  yada bakteri infeksiyonları ile olabilir. Lenf sisteminin hastalığına bağlı olarak bademciğin  büyümesi

* Ses kısıklığı (Gecici ve sürekli)

Larenjit   denilen  boğaz infeksiyonuna veya allerjiye  bağlı  ses tellerinde ödem olması,  ses tellerinde nodül, ses tellerini yöneten  sinirin  felci ( vokal kord paralizisi), guatra bağlı olarak  ses telleri  sinirinin basıya maruz kalması, ses tellerinin  aşırı kullanımı, guatr ameliyatlarında ses telleri  sinirinin zarar  görmesi, özellikle fazla sigara içenlerde larenks kanseri  

* Boyun ağrısı

Boynun ön  tarafının  ağrılarında lenf bezi hastalıkları, tiroid  bezinin mikroplu  yada mikropsuz hastalıkları, boğaz infeksiyonları, tükrük bezi hastalıkları  akla  gelir. Boynun  arka  kısmının  hastalıklarında kireçlenme, tansiyon yüksekliği, boyun  fıtığı, gerilim  tipi baş ağrıları, kemik  erimesi öncelikle akla gelmelidir.

* Boynu sağa ve sola doğru çevirirken zorlanma duygusu

Boyun omurgalarında kireçlenme olması, tortikolis  denilen  boyun  kaslarında spazm olması, boyun kaslarını yönetin sinirlerin hastalıkları, doğuştan  ya da  sonradan  olan  boyun kası hastalıkları

* Eklem ağrıları

Hareket etme ile artan eklem ağrıları genellikle kireçlenme, kıkırdak hasarı, eklem  bağlarında hasar gibi mekanik nedenlere bağlıdır. İstirihatte  eklem ağrıları oluyorsa ve  buna şişme, ısı artışı, kızarıklık eşlik ediyorsa mikroplu ya da mikrosuz iltihaba bağlı olan ağrılardır. Mikroplu olana septik artrit denir. Mirkopsuz olanlar; romatoid artrit, gut, lupus, akdeniz ateşi artriti, infeksiyon sonrasında olan reaktif artrit, sedef hastalığı artriti, iltihaplı  barsak hastalığı artriti gibi hastalıklara bağlı gelişir. 

* Kaslarda meydana gelen ani çekilmeler

Bunlar çok küçük kas liflerini içeren hafif  seyirmeler tarzında olabildiği gibi kasın  tamamını ilgilendiren kasılmalar tarzında da olabilir ve kol  yada bacağın istem  dışı hareketine yol  açabilir. Beyinden  kaynaklanan istem dışı uyarılara bağlı olabileceği gibi eletrolit  bozukluklarına, karaciğer ve börek fonksiyonlarında bozulmaya bağlı da olabilir.

* El ve bacaklarda hissizlik ve uyuşma

Sinir dokusunu ilgilendiren mekanik ya da metabolik  nedenlere bağlı ortaya  çıkan bir  yakınmadır. Bir kol  veya  bacakta  bu  yakınma  varsa ve genellikle ağrı, kuvvet azalması gibi yakınmalar eşlik ediyorsa öncelikle sinir dokusunun omurilikten çıktığı yerden itibaren geçtiği  yerlerde basıya maruz kalmış olabileceği düşünülür.  Ancak  kollar ve  bacaklarda yaygın olarak varsa heryeri etkileyen şeker  hastalığı, üre yüksekliği, vitamin noksanlıkları, sodyum, potasyum, magnezyum, kalsiyum gibi elektrolitlerin eksiklik yada fazlalık halleri akla  gelmelidir. Daha nadir olarak beyin içinde tümör ya da sinir dokusunun  ilgilendiren  bağışıklık sistemi hastalıkları olabileceği akla getirilmelidir.

* Sabahları parmak eklemlerinin açılmasında zorlanma

Romatoid artrit denilen  iltihaplı  romatizmanın en  önemli  belirtilerindendir. İstirihat ağrısı olması ve birkaç saat sonra ellerin  hareket etmesi ile birlikte hareket kısıtlılığı ve ağrının azalması önemli bir belirtitir. Romatoid  artrit  gibi başka bazı  romatolojik hastalıklarda da benzer yakınmalar olabilir.

* Dizlerde gıcırdama

Dizde kireçlenmenin  en önemli bulgularındandır. Genellikle 50 li yaşlarda  olması beklenir. Dizlerin  hareket etmesi ile birlikte hem ağrı oluşur hem de  kulağımızı  yaklaştırıp dinlediğimizde   sanki kar üzerine bastığımızda çıkan  sese  benzeyen bir ses duyulur.  

* Bacak ve ayaklarda ve karıncalanma hissi

Bu yakınma  hem sinir dokusuna zarar veren fıtık, sıkışma gibi durumlarda hem de yukarıda söylediğimiz metabolik  medenlere bağlı olabilir. Karıncalanma  yakınması ayrıca özellikle toplardamarları  ilgilendiren iç  ya da  dış varis  durumlarında olabilir. Kan  dolaşımını  zorlaştıran , kan koyulaşmasına neden olan ( sıvı noksanlığı, kanda hücre  sayısının fazla olması şekerin ve  kan  yağlarının çok  yüksek olması) durumlarda, vitamin noksanlıklarında da olabilir.

* Bacaklarda ağrı

Kas, damar, kemik ve sinir  dokusu kaynaklı olabilir. Tedavi yaklaşımları farklı olduğu için bunun ayırımını yapmak gerekir. Kas ağrıları iltihaplanma, kası ilgilendiren yumuşak doku romatizmasında, bazı ilaçların kaslara zarar vermesi, enerji üretim sistemlerinde yetersizlik olması durumlarında olur. Kemik  ağrıları özellikle  D vitamini yetersizliğinde, kemik erimesinde ve kemik tümörlerinde  olur. Damar ağrıları özellikle  atardamarlarda tıkanma olması durumda olur. Yol yürüyünce ağrı nedeniyle durup dinlenme ihtiyacı olur. Bacaklar soğuk ve soluktur. 

* Soğuk havada eller ve ayaklarda morarma ve ağrı olması

Reyno  hastalığında olur. Damarların duvarında bulunan ve çevre  ısısına  göre damarların  daralması ve  genişlemesini yöneten sinirlerin çalışma  düzeninin  bozulması söz konusudur. Bu  sinirlerin doğrudan  kendilerinin hasta olmasına bağlı olabileceği gibi kol ve bacaklardaki romatizma hastalıklarına da bağlı olabilir.

 * Kürek kemiğine yansıyan tutulma ve ağrılar

Safra kesesi, mide, pancreas gibi sindirim sistemi hastalıklarında kürek kemiği bölgesine yansıyan ağrılar olur. Bu durumda genellikle karın ağrısı, bulantı gibi yakınmalar da eşlik eder. Omurganın sırt bölgesini tutan hastalıklarda (kemik erimesi, kireçlenme, metastaz, omurga arasındaki disk iltihabı, disk fıtığı, omurga romatizması), bazen  akciğer hastalıklarında ve kalp kastalıklarında kürek bölgesine yansıyan ağrılar olabilir.

* Sabahları mide bulantısı ve öğürme hissi

Mide  barsak  sistemindeki iltihaplar, safra  kesesi  hatalıkları ( taş, safra çamuru, safra kesesi iltibabı) reflü  hastalığı, karaciğer ve  böbrek  yoluyla vücuttan uzaklaştırıla toksik maddelerin atılamaması ( üre, kreatinin, amonyak) , kafa içinde basınç artışı  yapan ( tümör, iltihap ) durumlar , bazen de organik bir  sebep olmaksızın psikolojik nedenler bulantı ve öğürma yapabilir. Hamileliğin ilk dönemlerini de hatırda tutmak gerekir.

* Mide yanması ve ağrısı

Gastrit, ülser gibi hastalıklarda olur. Mide asidinin  fazla olması ve  mide  duvarına zarar vermesi ile oluşur. Bazı ilaçların mide  duvarında  erozyon oluşturması durumunda normal asit miktarında da ağrı ve  yanma olabilir. Helikobakter pylori denilen mide mikrobunun mide duvarınının korunma sistemlerini bozması nedeni ile de bu  yakınmalar olabilir. Yemeğin hızlı ve  fazla  yenmesi halinde sindirim yükü artacağından dolayı mide ağrıları olabilir. Bazı gıdalara karşı sindirim sistemi enzimlerinde doğuştan  yetersizllik olabilir. Bu gıdaların yenmesi durumnda mide ağrıları olabilir (Laktoz intoleransı).

* Ağza acı su gelmesi

Yemek borusu ile mide arasındaki  sibop sisteminin gevşek olması nedeniyle gelişen reflü hastalığında olur.  Normalde  mideden yemek borusuna geçmeyen asit, yemek borusuna geçer, ağza kadar gelebilir ve yanma hissine yol açar. Göğüs orta bölgesinde de yanma olabilir. Daha  ziyade yemekten sonra ve yattıktan  sonra olur.

* Yorgun uyanma

En önemli  nedeni  gece  sağlıklı uyku  uyumamaktır. Değişik  nedenler ile vücudun biyolojik  ritminin  bozulmasıdır, yani  geceyi  gece, gündüzü gündüz gibi  yaşamamaktır. Uykuda  kısa süreli solunum durması (uyku apnesi) , huzursuz  bacak  sendromu  olması, gece   yatmadan önce yemek, yatma  saatine  yakın    fazla  çay kahve içmek, kronik  hastalıkların uygun tedavi  edilmemesi nedeniyle oluşan bedensel  rahatsızlıkların uyku kalitesini bozması 

* Gün boyu halsiz ve bitkin hissetme

Akut ve kronik  infeksiyonlar, kansızlık,  tiroid  hastalıkları, uygun tedavi edilmeyen  şeker  hastalığı,  böbrek üstü bezi  yetersizlikleri, vitamin  eksiklikleri,  bağışıklık  sistemi hastalıkları kasları ilgilendiren  nörolojik  hastalıklar, kas  romatizması gibi durumlarda olur. Ancak bu tip  yorgunlukların,  tükenmişlik  hissinin %50 nedeni duygu  durum  bozuklukları,   aşikar ya da maskeli  depresyondur.

* Aşırı terleme

Devamlı terleme varsa tiroidin  hızlı  çalışması akla gelir. Ayrıca brusella, tuberküloz, böbrek iltihabı, safra yolları iltihabı, abse , sepsis  gibi  infeksiyon hastalıklarında, lenfoma , böbrek üstü bezinin orta kısmının fazla adrenalin  salgılaması,  kan  şekerinin   düşmesi, ter bezlerinin  başka bir  hastalık  olmaksızın hızlı  çalışması ,  menapoz da terlemeye yol açar.

* Hiç terlememe

Bölgesel  ya da  yaygın olarak  ter bezlerinin çalışmaması ya da doğuştan  ter bezlerinin olmamasıdır. Genellikle cildin doğuştan yada kazanılmış bazı  hastalıklarında olur. Bu  kişiler kolaylıkla sıcak çarpmasına maruz kalabilir.

* Çarpıntı

Gerçekte kalbin dakika atım sayısı artmaksızın çarpıntı hissi olması genellikle duygu durum bozukluklarına (panik atak , stress, endişe, kaygı) bağlıdır. Kalp  hızının düzensiz olarak arttığı çarpıntı halleri kalbin ritim iletim sistemi ile ilgili  hastalıklarında olur. Kalp  hızının  düzenli arttığı çarpıntı , kalp kastalıkları, tiroidin hızlı  çalışması,  kan şekeri  düşmesi,  adrenalin salınımı  fazla olması, kansızlık, ateş, değişik nedenlere bağlı tansiyon düşmesi, aşırı kahve, nikotin, alkol tüketimi, oksijen  yetersizliği

* Nefes almada zorluk

Hava yollarını dışarıdan  ya da içeriden daraltan  patolojilerin olması , beyinden   solunum   dürtüsünün  yetersiz  olması, göğüs  kafesi ve  kaslarının hastalığına  bağlı olarak   göğsün  soluk  alıp verme işini (pompa ) yeterince  yapamaması, hava keseciklerinin iltihap, ödem ile dolu olması (pnömoni, kalp yetmezliği) , akciğer   damarlarında tıkanıklık olması (  akciğer embolisi), kansızlık

* Günlük rutin hareketleri yaparken zorlanma (merdiven çıkma, işe yürüme vb)

Kansızlık, kas hastalıkları, eklem hastalıkları (romatizma, kireçlenme), kalp  yetmezliği,   solunum  yetmezliği, ileri  derece demans,   beslenme yetersizliği, ileri  evre böbrek ve  karaciğer  hastalığı ,  kaslara çalışma  emrini götüren  sinir sisteminin hastalıkları (felçler), periferik sinir  sistemi hastalıkları

* Bayılma

Kol ve  bacaklarda kasılma ile birlikte olan bayılmalar sara hastalığında (epilepsi) olmaktadır. Yığılıp kalma şeklinde olan bayılmalar genellikle tansiyon düşmesine  bağlı olur. Bunların  dışında ileri  derece  kansızlık, kan şekeri düşmesi, beyin tümörleri, oksijensizlik, vücutta  karbondioksit gazının birikmesi,  beyinde dolaşım yetersizliği, beyin damarlarında tıkanma, beyin kanaması,  tuz dengesi bozuklukları, kalpte ritim bozukluğu , beyin infeksiyonu, kan dolaşımı infeksiyonu, ileri  derecede ateş, sıcak çarpması

* Kabızlık

Haftada 3 defa ya da daha az dışkılama olmasıdır. Karın ağrısı, şişkinlik ile birlikte olup, kilo  kaybı , ateş, kanama , kansızlık  gibi belirtilerin olmaması ve kolonoskopinin normal olması durumunda barsak sinirlerinin düzenli çalışmaması sorumlu tutulmaktadır. Barsakların  içten  ya da  dıştan tıkanması ya da  daralması ( tümör, polip, yapışıklık, barsak  dönmesi)  uzun barsak,  tiroid  tembelliği, potasyum  eksiklikleri, barsak sinirlerinin felç olması, omurilik yaralanmaları, hareketsizlik, yetersiz  sıvı ve lif  alınması, bazı ilaçların yan etkisi (idrar söktürücüler, sakinleştirici ilaçlar, allerji ilaçları )   

* İshal

Günde  üç defa veya  daha  fazla  sulu  dışkılama olması ishal olarak tanımlanır. Barsak sinirlerinin  düzensiz  çalışması sonucunda  huzursuz barsak sendromunun bir komponenti olabilir. Ateş, karın ağrısı, bulantı kusma ile birlikte oluyorsa genellikle barsak infeksiyonları, gıda zehirlenmeleri akla gelmelidir. Tiroid bezinin hızlı çalışması, barsaklardan bazı hormonların  fazla salgılanması, barsakların mikropsuz iltihabi  hastalıkları, fazla antibiyotik kullanımına bağlı barsak  florasının  bozulması, 

* Dışkının çok koyu renk olması

Eğer birey demir ilacı kullanmıyorsa mide kanaması akla gelmelidir.Midedeki kan proteinlerinin  asit ile sindirilmesi ile  bu  renk  oluşmaktadır, katrana  benzer ve pis  kokuludur.  Hemen kan  sayımı  ve  dışkıda  kan testi yapılıp doğrulanmalıdır.

* Çok yememeye rağmen aşırı gaz ve şişkinlik

Genellikle  barsak  bakteri  florasının  bozulması  sonucunda bu  bakterilerin barsak  içeriği ile temasa  geçmesi ile  metan  gazının  oluşmasıdır. Sindirim   enzimlerinin  yetersiz olması, barsak   kasılmalarının az  ve kuvvetsiz  olması ile ilerletme fonksiyonunun  yavaş olması, anüste dışkılama kontrolü  yatan  kasların aşırı spazmı

* Çok susama

Yetersiz   sıvı  alımı, kontrolsuz şeker hastalığına  bağlı çok idrara çıkma sonucu  sıvı açığı olması, böbreklerde suyu tutan ADH  hormonunun  yetersiz  ya da  etkisiz  olması sonucu  çok  idrara çıkma sıvı açığı  olması (şekersiz  şeker hastalığı), beyindeki susama  merkezinin dengesinin bozulması, uzun  süren  ateşli  hastalık, tükrük bezlerinin   az çalışması ile  ağız kuruluğu olması

* Çok idrara çıkma

Günde  3 litrenin üzerinde idrar çıkarılması durumudur. İdrar  yolu infeksiyonları, kontrolsuz şeker  hastalığı, şekersiz  şeker  hastalığı,böbrek  tüplerinin hastalıkları,  prostat büyümesi,  kalp  yetmezliği, idrar kesesinin düzenli çalışmaması, idrar  kontrolü yapan  kasların  düzenli çalışmaması, idrar  söktürücü ilaçların kullanılması, kalsiyum  seviyesinin yüksekliği

* Çok acıkma

Özellikle karbonhidrat içeriği  fazla  olan yemekler  yendikten sonra normalden  fazla insulin  salgılanması olur dolayısıyla yarım saat , bir  saat sonra fazla  salınan insulin  bağlı   kan  şekeri düşmesi  olur ve tekrar erken  açlık  hissi oluşur. Birey hemen  tatlı yeme ihtiyacı hisseder bu kısır döngü  bu  şekilde devem eder. Kan şekeri düzeyinde tepeler  ve vadiler olması çok  acıkmanın   en  sık nedenidir. 

* Ani kilo kaybı (Yeme düzeninde değişiklik olmamasına rağmen)

İştah normal ise kontrolsüz  şeker hastalığı ve tiroidin  hızlı  çalışması, barsaklarda emilim  bozukluğu düşünülmelidir. İştahsızlıkda varsa infeksiyonlar, kanser, romatizmal ve  bağışıklık  sistemi hastalıklarının  alevlenmesidir. 

* Yenmemesine ve diyet yapılmasına rağmen kilo verememe hali

Tiroid tembelliği metabolizmayı yavaşlatarak kilo vermeyi zorlaştırmaktadır. Ayrıca aşırı kalori kısıtlaması insulin, leptin grelin  gibi hormonların işleyişini bozmakta, iştahı arttırmakta ve metabolizmayı  yavaşlatmaktadır.

* Tuvalet alışkanlığında ani değişiklikler

Huzursuz barsak sendromu denilen fonksiyonel  barsak  hastalığı, tuz dengesinde bozukluklar, tiroidin  yavaş  ya da hızlı  çalışması, hemoroid olması, barsak içinde mikroplu ya da mikropsuz iltihap olması, barsakta tümör olması en  sık görülen nedenlerdir. 

* Dışkılama sırasında kanama

Anüste çatlak olması, iç ya da dış hemoroid, kılcal damar çatlaması, pıhtılaşma sistemindeki bozukluklar, barsak içinde ülserler olması, barsak tümörleri en sık görülen sebeplerdir.

* 2 haftayı geçen öksürük

Reflü hastalığı kronik bronşit, akciğer kanserleri, tüberküloz, geniz akıntıları, ilaca bağlı öksürükler, boğaz allerjisi, arkaya doğru büyüyen nodiler guatr,

* Kuru öksürük

Allerjik astım, reflü hastalığı, bazı tansiyon ilaçlarının yan etkisi, akciğer kanserleri, sarkoidoz, ileri dönem kalp yetmezliği

* Geceleri artan öksürük

Reflü, geniz akıntıları, kalp yetmezliği

* Balgamlı öksürük

Akut ve kronik bronşit, pnomöni, bronşektazi, amfizem hastalıklarında, akut ve kronik sinüsitte

 

Bu makale 7 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Yaşar Küçükardalı

Prof Dr Yaşar Küçükardalı Edirne, 12.03.1963 tarihinde doğmuştur. Üniversite eğitimini GATA As.Tıp Fakültesi 1987 tarihinde alarak mezun olmuştur. GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi 1990-4 arasında uzmanlığını tamamlamıştır. Uzmanlık alanı İç Hastalıklarıdır. Yan dal uzmanlık olarak yoğun bakım bölümünde devam etmiştir. Yine aynı şekilde GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi, 2004 tarihinde doçent olarak kariyerine devam etmiştir. Yeditepe Üniversitesinde 2010 tarihinde profesör olarak alanında devam ederek başarılara imza atmıştır.  Ödülleri : 11. Balkan Uluslararası Tıp Kongresi Eniyi poster birincilik ödülü İç Hastalıkları kongresi en iyi poster birincilik ödülü, Yoğun Bakım Kongresi eniyi poster üçüncülük ödülü TUBİTAK bilim teşvik ödülü 3 adet ödülleri bulunmaktadır.  Dernek Üyelikleri: İç Hastalıkları, Ulusal Yoğun Kakım, Dahili Cerrahi ...

Etiketler
Hastalık belirtileri
Prof. Dr. Yaşar Küçükardalı
Prof. Dr. Yaşar Küçükardalı
İstanbul - Dahiliye - İç Hastalıkları
Facebook Twitter Instagram Youtube