Neden kadın süslenir?

Neden kadın süslenir?

Neden tüm canlıların erkekleri süslü iken insanoğlunun kadınları süslüdür? Müzelerde tarihi eserler arasında savaş silahları, kap kacak kadar kadın süs eşyaları vardır. Hem tarihsel bir geçmişi var hem de iç güdüsel. Kollektif hafızamıza işlemiş olmalı ki annesi süslememiş olsa da kız  bebek, oğlan bebeği bakışından davranışından ayırt ederiz.

Daha iyisine ve güçlüsüne  seçilebilmek için süslenmek!

Kadının özgüvenini arttıran süslenmek modern kadına eziyet halinede geldi günümüzde. Birgün trafikte önümde ki arabanın sağa sola nazik zik zaklar yaptığını gördüğümde içine dikkatle baktım. Direksiyonda ki geç kadın telaşla tırnaklarını törpülüyordu. Bir başka arabada ki kadın şanslıydı partneri arabayı sürerken o makyajını yetiştirmeye çalışıyor. O sıralar gazetede okuduğum haber emlakçı kadını işten atmışlardı makyaj yapmıyor diye, benim de çalıştığım kurum da Direktörüm sekreterya elemanlarım saçları ve takıları, makyajları ile ilgili tamim hazırlamamı rica etmişti. Hem de her kesimde geçerli sözsüz bir yasa var; kadın bakımlı olmaya mecburdur. Eşinden yada işinden olabilir!.. Medya da, tv de yaşlı erkek spikerlere yer varken, yaşlanan güzellerin hızla kaybolduklarını dikkat ederseniz farkedersiniz. Bizim Anadolu kültüründe eskiden yaşlanan kadın prestij kazanır menapoz kurtuluştu. Söz sahibi olur erki (güç) erkekle paylaşmaya başlardı. Avrupalı kadın ve bizim modern kadınımızda da menapoz depresyon sebebi. Gençliğim, kadınlığım, doğurganlığım bitti diye. 45 yaşında bir kadına işi bitmiş muamelesi edilirken, erkeğe zıpkın delikanlı diyebiliyorlar. 50 de kadına ununu elemiş gözüyle bakarken 50-60-70 yaşında erkekler öksüz kalacak çocuklara, baba olmaya devam ediyor. 40 yaşını geçmiş çocuksuz kadınlar çaresizce çırpınıyorlar. Allahtan tüp bebek imdada yetişti. İş bulmaya giderken CV kadar bakımıda önemlidir. Daha gösterişli, güzel, genç olanlara iş daha fazla, bazen başa bela  da olabilen güzellik hayatta yolları açıp, araba kapılarını tutturulduğu gibi özgüveni çocuklukta yükseltmeye başlıyor.Her dönemi güzel insanlar vardır. Anormal ki annesi yoksa özgüvenlerini etrafında ki diğer insanlarla ilgileriyle pekiştirirler.

ABD başkanları son turda 2 kişi büyük yarış ederler ya, genel çoğunluğu hep uzun boylu ve gösterişli olanlar kazanmış. Güzellik, simetri ve oran da demektir aynı zamanda. Daha simetrik, düzgün  ve sağlıklı olarak alt beynimize kaydolmuş. Masallarla da bu yanılsama kültürümüzü pekiştirmişiz. Masum pamuk prenses eşsiz güzel ve iyi kalplidir. Kötü kalpli üvey anne karga burunludur. Türk filmleride bu yanılsamamıza katkıda bulunmuşlardır. İyi kalpli güzeller, kötü kalpli çirkin cadılar.. Seneler önce kayseride pek çok kadını gasp eden 17 yaşında ki genç delikanlıyı polis nezaretinde gördüğümde çok şaşırmıştım. Duru bembeyaz tenli, çimen yeşili gözlü, pırıl pırıl temiz  dişleri ile kimsenin korkmayacağı sakalsız bir yüzdü ve gülümsüyordu.

Kim görmüşte demiş, şeytan kuyrukludur, kulaklıdır kırmızı gözlüdür. Yalan.. şeytan çok güzel, güler yüzlü, tatlı dilli, egonuzu okşayarak aklınızı oyar, uyanmanız bazen 20 yılınızı alır, inanın ÖSS de ilk 100 e girmiş olması yetmez. Onu tanımak için IQ, EQ,SQ yüksek olması yetmez…

Medya ve kapitalizm de kullanır kadının güzelleşme isteğini ve mecburda eder. Makyaj giderleri, kıyafetler önemli bir gelir kaybıdır. Görsel medyada bir adım öne geçebilmenin en kısa yolu olarak senelerce kıyafet ve makyaj işlenmiştir. Saç boyaları ve kötü makyaj malzemeleri kanserojen özelliğinden hiç bahsedilmez, herhangi bir çarşıda etrafınıza bakının manavdan daha fazla kuaför göreceksiniz.

Ayakkabıları her dönemde eziyettir. İnce burunlar, yüksek topuklar, kaçan çoraplar, dar etekler, yüksek yırtmaçlar, yerlerde sürünen etekler, akan makyajlar, bozulmuş ojeler, kırılmış tırnaklar, dağılmış saçlar üstüne tuz biber ortalama her 4 haftanın 4. haftası premenstriül sendrom adı altında gerginlik, şişkinlik, sinir, ödem, tatlı isteği, pantolonun eteğinin arkasını kontrol etmeler, oturduğu yere dönüp bakmalar..

Süslenme mecburiyetlerinin en ağırıda artık kadının hevesinin kaybolduğu orta yaşlarda, “tren kaçtı sendromu” yaşıyan, beynide  yükselmiş kan şekeri kolestrol tansiyon sebebiyle işlem kaybına uğramış kocasını kontrolünü kaybedip eşinin yanında bile çocuğu yaşında ki kadınlara bakmasıdır.

Üstelik bu yeni yüzyılda orta yaş erkeğinin adı hafif meşrep kadınlarca “bağ bozumu erkeği”dir . üzüm bağı olanlar bilir. Ocakta başlarsın çalışmaya ürünü ağustos sonu eylül başı alırsın, kilerin ambarın cebin dolar artık yeme zamanı gelmiştir.

Gençliğini okuyarak, çocuk büyüterek hem içeride hem dışarıda çalışarak geçiren tam rahata ereceğim diyen 40-50 yaş kadınının başı derttedir. Eski kadınların dediğini tutmayıp, kocasının iki çanağından birini kırmayıp, üstelik 4 çanak daha yapıp kocaya verip onu zengin etmiştir. Çalışmayı terlemeyi istemeyen, tüketmeyi çok seven hafif meşrep kadın (gençler için izah edelim, ekmeğini mesleğini seks işçiliği ile açık açık kazananlara sözümüz yok, yuva yapan kadınların yuvasını başına yıkan kadınları kast ediyorum ) için artık kocası iyi bir avdır. Evlilikleri eskimiş, ilişkileri yıpranmıştır. Hafif meşrep kadın ise tavus kuşunun erkeği kadar renkli, süslü, göz alıcı, cilvelidir… ve cinsellikte kural; kadınlar dokunularak, erkekler görerek uyarılırlar.

KADIN REKABETİ

Kadının rekabeti Havva ile Adem e dayanır diye söylenir. Yaşlanan doğuramayan Havva yerine Adem, yeni genç bir kadın dileğinde bulunur ve gelir.  Havva ise alınır, gücenir “niye benim gençliğimi dilemedin?” der. Aklı başına gelen Adem, Havva nın gençliğini diler, gelen genç kızıda oğullarına gelin alırlar. Rivayet odur ki bu yüzden gelin kaynana bir türlü geçinemez. Görümce kör kepçe, elti pabucumun altı, bir evde iki kız biri çuvaldız biri biz (delici alet). Anneye kuma kız evlattır gibi sayısız atasözümüz de ispatlar ki, kadın kadına rakabete hısımlık, kan bağı engel olamadığı gibi birde yabancı kadın için, kadın kadının kurdudur derler. Güzellikte , gençlikte, beceride, seçilmede daima biraz yarıştadırlar. Maalesef bu durum erkeklerce iyice pekiştilmiş olup kendileri aradan nazikçe sıyrılırlar, rahat ederler, rekabet aldıkları hizmet kalitesini arttırır.

Erkekler arasında sessiz bir dayanışma vardır, birbirlerine kılıbık derken bile gözetirler. Kılıbık denme korkusu ile oturup rahat eden erkek, kalbinde adalet duygusu varsa eşine gizlice yardım eder. Kılıbık diyen erkek diğer erkeğin kendisi için kötü örnek olmasına izin v ermez.

Erkekler  bir kadının evli erkeğe göz diktiği gibi kolay göz dikmezler evli kadına “yenge” kültürleri vardır, kötü niyetlileri yengeleri suistimale hazır olsalarda onunla yuva kurmak hayalini pek kurmazlar. Oysa en eğitimli (yüksek mühendis) kadınlar bile bazen  10 yıl evli bir erkeğe sevgili olabiliyorlar. Hem de onu boşayıp kendisiyle evlenecek umuduyla, her akşam evine giden erkeğin yalanlarını gerçekten inanıyorlar “aile baskısıyla evlenmiş, onunla hiç yatmıyormuş, çocuklarını görmek için gidiyor, çocuklarının öss sınavının bitmesini bekliyor”gibi yalan ümitlerle gençliklerini harcıyorlar. Erkeklerse “kadınlar ikna edilmek isterler”deyip iki kadını ayrı ayrı ikna etmekte uzun süre beceri gösterebilirler. Cumhuriyet kadınının kuması, çoğunlıukla kocanın iş yerinde bir kadın.. genellikle daha az eğitimli, az gelirli, daha genç evde ki eşten yada daha düşük sosyo ekonomikn gruptan. Birlikte görülmeleri sorun olmuyor iş bahaneleri pek çok, mekanları uygun.. bazen eşinden bile çok vakit geçiriyor onunla. Rekabet hizmet kalitesini yükseltiyor.

Evde ki sezerse önce sesini kesiyor, hizmeti yükseltiyor çocukların hatırına… iş yerinde ki ise ekstra nemalanıyor flörtten. Daha fazla gelir, daha esnek mesai, iş yerinde daha söz sahibi, daha fazla prestij… evde ki ile çocukların okul taksidi, giderler, sabahleyin görülen çapaklı, şiş gözler, dip boyası gelmiş saçlar, aç karınla kokan nefes… bölüşülemeyen işler v.s, iş yerinde ise bakımını tamamlamış parfümünü sürmüş gülen bir yüz… yeniden aşk heyecan.

 Aldatılan erkek öldürmek ister bazıları öldürürde çocuklarının gözünün önünde bile. Eline geçirirse aşık erkeğide öldürür. Sonuç pek çok gazetede 2. Sayda da haber kadın katliamları. Kadınınsa elinde ki dondurma külahını kaptırmış kız çocuğu gibi ağlamaktan başka silahı yoktur. Çoğunluğu, çocukların bakım ve geliri için o eşe muhtaçtır. Kadınlar da öldürmek istiyorlar aslında ama annelik ağır basıyor. Bu durumda “doğal seleksiyonu” kötü çalışıyor. Hürremler, kanuniler çoğalırken,  söz sahibi olurken, yuva yapan kadınlar ve evlatları üstüne basılmış narin orkideler gibi az sayıda ve kenarda kalıyorlar. Bazende eşinden ve ailesinden vazgeçmeye hiç niyeti olmayan ama bir çiçekle yetinmeyim diyen acemi ve niyeti bozuk erkek diğer çiçeği koklıyayım derken, rast geldiği ve çiçek sandığı “zehirli sarmaşık” ayağından başlayıp tüm heryerini sarıp onun ailesinden söküp çıkarabiliyor, son pişmanlıkta fayda etmiyor. Yuvasını dağıtmaya niyeti olmayan adamın pantolonunun kemeri ile bridi arasına saç yumağını sıkıştırıp, gömlek yakasının arkasına veya atletinin sırtına ruj sürüp delillerle evine  gönderdiği adamın eşine telefonla haber vermek gibi… “o kalksın gitsin ben oturacağım, onun yediği yeter ben yiyeceğim” artık yuva yıkmak ayıp değil, metropolde çevre baskısıda kalmadı. “çok aşık olduk” sosuda bu zamanda geçer mazaret. Sonuç; arayan bir kadına erkek, bir erkeğe kadın pek çok da, bir çocuğun anne-babasının eş değeri yok…

Kamu vicdanı ve çevre baskısının özellikle metropollerde aile kurumunu korumasının vakti geçti gibi görünüyor, kanunkoyuculara adalet dağıtmak düşer. Herhalde aldatan erkek ve kadın kadar ayartan kadın ve erkeğede zaman aşımına uğramıyan bir yüksek tazminat cezası vicdanlara biraz su serper. Babalarının manevi varlığını kaybeden çocuklar maddi varlığını hiç olmazsa kaybetmezler… 

Bu makale 18 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Dr. Zeynep Pınar

Uzm. Dr. Zeynep Pınar, ilköğretim öğrenimini Manisa'nın Alaşehir ilçesinde, lise öğrenimini ise İzmir Kız Lisesi’nde tamamladı. Tıp eğitimini Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde sürdüren Dr. Pınar 1986 yılında mezun olarak tıp doktoru unvanını aldı. Dr. Pınar, 1987 yılında Bakırköy Ruh ve Sinir Hastanesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde psikiyatri ihtisasına başladı, ihtisası sırasında kadın ve erkek psikoz servisi, adli psikiyari servisi, alkol ve madde bağımlılığı kliniği (AMATEM) nevroz kliniği, nöroloji kliniği yanısıra çocuk ve ergen psikiyatrisi için İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, acil dahiliye için Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde eğitim gördü. “Şizofrenide Sol El Kullanımı” konulu tezini bitirerek 1991’de uzmanlık eğitimini tamamladı. Dr. Pınar, 1991 ile 1992 yılları arasında Bakırköy Ruh ve Sinir Hastanesi Eğ ...

Uzm. Dr. Zeynep Pınar
Uzm. Dr. Zeynep Pınar
İstanbul - Psikiyatri
Facebook Twitter Instagram Youtube