Suyun enerjisi gibi bir iç enerjimiz var. Nasıl bedensel enerjimiz sınırlı ise( 15 kg lık çocuğunuzu günde kaç saat taşıyabilirsiniz? ) Ruhsal enerjizimizin de bir sınırı var ve onu doğru kullanmamızda gerekir. Nasıl suyu iyi yönetemezseniz, baskın,sel,heyelan,erezyona yol açar kanalize eder, doğru yönetirseniz barajlar, seralar, çiftlikler, elektrik …….. dönüşür. Bunun gibi iç enerjimizi huzur, sevgi, iyiliğe yada öfke, kin, nefrete yönlendirebiliriz. Duygularımızı yönetemezsek, düşüncelerimizi, davranışlarımızı, hayatımızı, geleceğimizi yönetemeyiz. Duygularımızı alt beynimiz, genetiğimiz, biyolojik yapımız belirlediği gibi rol modellerimizden sosyal öğrenme ile ediniyoruz (Bizim sülale hep öfkelidir.. )
Öfke heyelan, kaygı sel baskınıdır, teslim olmamalı ve çözüm aramalıyız. Vücudumuz en otomatik makinadır. Duygularımız düşüncelerimiz biz büyürken otomatiğe bağlanmıştır. Ön yargılara dönüşmüştür. Bunun için FARKINDALIĞIMIZ artmalı ve iç enerjimizi doğru yönetmeliyiz. Bazılarımızda düşünce ve davranış kalıpları öyle keskin öyle inatçı ve sabittirler ki biz bunlara kişilik bozukluğu diyoruz. Kişilik bozukluklarının toplumda görülme oranı %10-30 dur.
Bir toplulukta ilk dikkatimizi çeken kişilik bozukluklarıdır. Gürültülü biri, tavuzkuşu gibi renkli biri, küfreden biri... veya işyerimizde en çok sorun çıkaranlarıdır. Herkes sorarsan “o” deyip parmağını ona uzatır. Tanımak kendini korumak bazı kişilik bozukluklarında mümkündür. Pek insan tanımıyorsanız (bazıları doğuştan insan sarrafıdır) birisi kulağınıza fısıldar (ona bulaşma!) “normal” kişilerle iletişim kurabilir, kendinizi anlatabilirsiniz.” İyi” kişiler ise hayatınızdan çıkınca derin bir boşluk ve özlem bırakırlar. Yanınızda iken kendinizi “iyi” hissedersiniz. Birde “arada olan kişiler” vardır, “dışı seni içi beni yakar “ diye tanımlanırlar. Kişilik bozukluğuna yakın ama iyi tarafları olan kişiler. Ne kendizi ona anlatabilirsiniz, ne de o sizi doğru anlayabilir. En yakınlarınıza anlatamazsınız ve “ben mi kötüyüm” deyip şüpheye düşersiniz, özgüveniniz zedelenir “nasıl göremedim?” dersiniz sonunda. Bu hususta Dr. Bernstein çok güzel bir kitap yazmış DUYGUSAL VAMPİRLER. Bu kişileri tanımak sizin içinde en yakınlarınız içinde çok uzun zaman alır. Onunla bazen parazitik bir ilişki kurmuş olabilirsiniz. Aile olmak adına siz tüm sorumluluklarınızı yerine getirip, tüm kazanımlarınızı paylaşırken rahatı yerindedir ve sizinle diyaloğu iyidir. Bu durum rüzgarın tersine dönmesi ile (örn; işiniz bozulur, eskisi gibi kazanamazsınız… 30 yıllık eşiniz “bunu mu kazandın?” der ) farkettiğiniz anda kaybınız iki ile çarpılıp yasa dönüşecek demektir. Duygularımızı doğru dinleyip doğru yönetmek, talihimizi, yaşamımızı değiştirmek demektir. Örneğin eşinizi yanında kızıl sekreteri ile görünce mideniz bulanıyorsa durup düşünün “ben kötü kalpliyim” demeden önce, çözümleyin kırıp dökmeden. Kendinize ve duygularınıza güvenin ve GÖZLERİNİZ AÇIK SEVİN ve GÜVENİN.
Öfkenizide doğru yönetmek, doğru iletişim kurmak “kazan-kazan” ilişkisi getirir. Normal –normale yakın- kişilik bozukluğuna yakın- kişilik bozukluğu olsun.. Her kişinin bir “id” ve bir “ego” su vardır. Süper ego her kişilikte yoktur. Dini öğretiler her insanın bir meleği bir şeytanı olduğunu söyler, sosyal öğretiler her insanın bir eşref saati-eşek saati olduğunu söyler. Kızılderili reis ise her insanın içinde “bir beyaz – bir siyah kurt olduğunu söylemiş ve siz hangisini beslerseniz onu büyütürsünüz” demiş.
Bize düşen kendi iyi duygularımızı beslediğimiz gibi karşımızdakinin iyi duygularına hitap edebiliriz, iyi yönlerinin altını çizebiliriz. Gözlerimiz açık olarak ve sabırla yönetmeliyiz hayatı, öfkemizin getirdiği enerjiyi iyi işlere yöneltmeliyiz. Bu durumu destekleyecek atasözümüz “kötü komşu mal sahibi yapar”dır. Zor kişilikleri doğru yönetirsek bizi geliştirirler!!!
Anneler ergen genç kızlarına derler di ki eskiden, “yaptığın bana ise öğrendiğin kendi ne.” Zor öğretmen sizi iyi eğitimli yapar, zor anne-baba güçlü sabırlı.
Zor kişiliklere kızmayın uzun araştırmacılar sonucu, kişilik bozukluklarında eğitim ve mesleki başarısı düşük, sigara, alkol ve madde kullanma oranları yüksek. Evliliği sürdürememe, sık sık eş değiştirme ve yalnız kalma oranı yüksek,sosyal ekonomik durumları düşük bulunmuş ve özetle yaşamda mutsuzlukları yüksek bulunmuş ve BUMERANG gibi olumsuz nitelikler sahibine döner.
Kişilik bozukluğu geliştiren çocuklara ve yetişkinlere terapi ne kadar erken başlanırsa o kadar iyidir, kişilik bozukluklarının sivri uçları ilaçlarla törpülenir deyim yerinde ise. Psikiyatrik ilaç kullanmasın derseniz “o” kendi ile baş edemeyip sigara ve alkolden başlayarak pek çok FDA ( Food and Drug Administration= Dünya Gıda ve İlaç Denetim Örgütü)’nın onaylamadığı zehri alır. Oysa psikiyatri uzmanları FDA onayladığı ilaçları kullanır.