İdrar yolları taş hastalığı ile ilgili merak edilenler

İdrar yolları taş hastalığı ile ilgili merak edilenler

Taş Hastalığı Nedir?

Üriner sistem taş hastalığı, idrar yollarının (böbrek, iç idrar kanalı (üreter), idrar torbası ve idrar kanalı) herhangi bir yerinde taşın bulunmasıdır. Tıkanıklığa yol açarak idrar yollarında genişleme ve böbrekte şişkinliğe neden olabilir. Eğer, zamanında tedavi edilmezse böbrek fonksiyonlarının kaybıyla sonuçlanabilir.

 

Ülkemizde Taş Hastalığı Görülme Sıklığı nedir?

Son yıllarda yapılan taş hastalığı epidemiyolojik çalışmasına göre Türkiye'de yaklaşık her 10 kişiden birinde üriner sistem taş hastalığı bulunmaktadır. Özellikle Güney-Doğu Anadolu ve Ege bölgelerinde daha sık rastlanmaktadır.  40-50 yaşlar, hastalığın en sık görüldüğü yaşlardır. Kadın ve erkekte eşit oranda görülmektedir. Ayrıca, ülkemiz çocuklarda taş hastalığının yaygın olarak görüldüğü bölgelerden biridir. Üriner sistem taş hastalığı tekrar etme olasılığı yüksek olan bir hastalıktır ve özellikle kalsiyum oksalat taşlarında bu oran 10 yılda %50’lere ulaşmaktadır.

 

İdrar Yollarında Taş Oluşumu için risk faktörleri nelerdir?

Taş oluşumu genetik, çevresel, fiziksel ve kimyasal faktörlerin bir araya gelmesiyle oluşmaktadır. Az sıvı tüketilmesi, obezite, sık idrar yolu enfeksiyonları geçirilmesi, idrar yollarında anatomik bozuklukların (at nalı böbrek, çift idrar kanalı gibi) bulunması, proteinden zengin beslenme, aşırı tuz tüketilmesi gibi diyet dengesizlikleri, bazı böbrek ve karaciğer metabolik hastalıkları ve son olarak bazı ilaçlar taş oluşum riskini arttırmaktadır. Toplumda en sık görülen taş cinsleri kalsiyum oksalat, ürik asit ve sistin’dir.

 

Taş Hastalığı Nasıl Bulgu Verir?

Erişkinlerde en sık yan ağrısı ve idrarda kanama şikayetleri görülür. Taşların idrar yolunu tıkaması sonucu bu bulgulara ek olarak bulantı-kusma, iştahsızlık ve halsizlik eklenebilir. Ayrıca, idrar yolları enfeksiyonu eşlik ederse ateş yüksekliği görülebilmektedir. Küçük çocuklarda ise huzursuzluk veya kusma gibi taş hastalığına özgü olmayan bulgular ilk belirti olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

Nasıl Tanı Konur ve Hangi İncelemeler Yapılır?

İdrar yollarını tıkayan taşı olan hastalar genellikle ilk olarak acil serviste değerlendirilirler. Hastaların hikaye ve fizik muayenesini takiben idrar tahlili, tam kan sayımı yapılır ve görüntüleme yöntemleri ile tas varlığı ve miktarı belirlenir. Görüntüleme yöntemi olarak ultrasonografi ve direkt karın röntgeni ilk seçilecek tetkikler olmalıdır. Ancak, teknolojik gelişmelerin yardımıyla, son yıllarda taş hastalarında taşın tüm özelliklerinin tespiti ve anatominin ortaya konulması için yapılan kontrastsız (damardan ilaç verilmeden) spiral bilgisayarlı tomografi diğer görüntüleme yöntemlerinin önüne geçmektedir.

 

Taş Hastalığı Nasıl tedavi edilir?

 

Acil servise başvuran hastalarda ilk hedef taşın tanısının konulması ve aktif tedaviye gerekli olup olmadığının belirlenmesidir. Özellikle böbrekten düşmüş ve idrar torbasına yaklaşmakta olan küçük taşların tedavisinde ağrının etkin biçimde kesilmesi, idrar çıkışını arttırmak için damardan sıvı tedavisi verilir. Daha sonra hastalar, taşın düşmesine yardımcı ilaç tedavileri ile 7-14 gün takip edilir. Taşın bu sürede düşmemesi artık girişimsel bir tedaviye ihtiyaç olduğunu gösterir.    

Taş düşer ise taşın cinsini tayin etmek, tekrar taş oluşumunun engellemesi açısından çok önemlidir. Tekrarlayan taş hastalığı olanlarda metabolik değerlendirme yapmak gerekir. Özellikle çocuk taş hastalarının en az %70’inde metabolik bir problem mevcuttur ve bu nedenleri ortadan kaldırmaya yönelik verilecek ilaç tedavilerinin yeni taş oluşumunu azaltabilmekte ve bazı taş türlerinde  mevcut taşı dahi yok edebilmektedir.

 

Vücut Dışı Sok Dalgalarıyla Taş Kırma(ESWL): Bir cihaz tarafından oluşturulan şok dalgalarının (manyetik veya piyezoelektrik) taş üzerine odaklanması ile gerçekleştirilen kırma işlemidir. Küçük çocuklarda anestezi altında, yetişkinlerde uyuşturma yöntemiyle yapılabilmektedir. İşlemin başarısı taşın sayısı, boyutu, yerleşimi, taşın cinsi ve idrar yollarının anatomik yapısına bağlıdır. İşlemin böbrekte kalıcı bir zarar vermediği bilinmektedir. Özellikle küçük böbrek taşları ve böbreğin hemen çıkışında yerleşmiş 1 cm’den küçük taşların tedavisinde çok etkilidir. Ancak, işlemin uygulandığı bölgelerde kızarık veya morarma, kırılan parçaların düşmesi sırasında ağrı, idrarda kanama, kırılmış parçaların idrar yollarını tıkaması ve ateşlenme görülebilir.

 

Taş hastalığında uygulanan cerrahi tedaviler nelerdir? Kısaca özelliklerinden bahsedebilir misiniz?

Eskiden sadece açık cerrahi ile hastalar tedavi edilirken, teknolojik gelişmeler sayesinde günümüzde taş tedavisinin büyük bir bölümü endoskopik (kapalı cerrahi yöntemler) tekniklerle yapılmaktadır. Taşın sayısı, boyutu, yerleşimi, taş cinsi, idrar yollarının anatomik yapısı ve hasta tercihine göre uygulanacak cerrahinin tipine karar verilir.

URS (Üreterorenoskopi), dış idrar yolundan (üretra) ince sert veya fleksible (kıvrılabilen) endoskopik aletlerle idrar torbasına girilmesi ve oradan üst idrar yoluna ulaşılarak (üreter) ve/veya böbrekteki taşın LAZER (Holmiyum:YAG) ile kırılarak alınması işlemidir. Herhangi bir kesi yada yara izi olmaz. Başarı oranı çok yüksektir. Hasta bir gün sonra günlük yaşantısına dönebilmektedir.

PNL (Perkütan Nefrolitotomi), böbreğe ciltten yerleştirilen yaklaşık 1 cm.lik bir kılıf içerisinden taşların kırılarak çıkarılması işlemidir. Hastanın ameliyattan sonra 2-3 gün hastanede kalması gerekmektedir. Hastada böbrek bölgesinde küçük bir yarası bulunmaktadır ve çok kışa sürede iyileşebilmektedir. Başarı oranı özellikle büyük böbrek taşlarında yüksektir.

Laparoskopik taş ameliyatları, karın içinin gazla şişirilmesi sonrası yerleştirilen endoskoplar ve özel aletlerle idrar yollarından açık cerrahiye benzer şekilde taşın çıkarılması işlemidir.  Açık ameliyatlarla yapılabilen neredeyse tüm ameliyatlar laparoskopi yöntemiyle de yapılabilmektedir. Hastaların ameliyat yaralarının çok küçük olması, cerrahi sonrası ağrının az olması ve yara yeri iyileşmesinin hızlı olması en önemli avantajlarıdır.

 

Tekrar taş oluşumunun önlenmesi için nasıl bir diyet uygulanması gerekir?

 

Dengeli ve çeşitlendirilmiş bir diyet uygulamak gerekmektedir. Bol miktarda sebze, meyve (özellikle turunçgiller) ve lifli gıdalar tüketilmelidir. Yumurta, mercimek, beyaz pirinç, soyulmuş elma, üzüm, karnabahar ve kabak gibi düşük okzalat içeren gıdaları daha fazla yemeğe çalışılmalıdır. Kalsiyum içeren süt ve süt ürünlerinin (günlük 1000 miligramı geçmemeli) kesinlikle kesilmemesi gerekir. Kesilmesi taş oluşum riskini arttırmaktadır.  Diyetteki tuz miktarı (3-5 gr) azaltılmalıdır. Özellikle hayvan etinde bol bulunan protein tüketimi azaltılmalıdır. Bunun yerine avokado, karnabahar ve bezelye yenebilir. Vücut ağırlığınızın kontrol altında tutulması ( Vücut kitle indeksi 18-25 kg/m2 arasında olmalı)  ve düzenli egzersiz yapılması taş oluşum riskini azaltacaktır.

Bu makale 18 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Doç. Dr. Cenk Acar

Doç. Dr. Cenk ACAR, 1977 yılında Ankara’da doğmuştur. İlk, orta ve lise eğitimini Ankara Özel Yükseliş Koleji’nde tamamlamıştır. 2001 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olarak tıp doktoru unvanı almıştır. 2002 yılında Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı’nda başlamış olduğu ihtisasını 2006 yılında tamamlayarak Uzm. Dr. unvanını almıştır. 2007-2008 yılları arasında Mardin Kızıltepe Devlet Hastanesi’nde “Devlet Hizmet Yükümlülüğü’nü tamamlamıştır. 2008-2009 tarihleri arasında Konya Asker Hastanesi’nde askerlik görevini yapmıştır. 2009-2012 tarihleri arasında Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı’nda Yrd. Doç. Dr. olarak görev yapmıştır. 2012-2012 tarihleri arasında “Netherland Cancer Institute-AVL hospital” Üroloji Departmanı’nda 6 ay süre ile Ürolojik Kanserlerde Robotik ve Laparosko ...

Yazarı sosyal medya'da takip edin
instagram
facebook
Doç. Dr. Cenk Acar
Doç. Dr. Cenk Acar
İstanbul - Üroloji
Facebook Twitter Instagram Youtube