Gidenlerin ardından: yas süreci-1

Gidenlerin ardından: yas süreci-1

    Türk Dil Kuruma göre yas, ölüm veya bir felaketten doğan acı ve bu acıyı belirten davranışlar, matem. Yas süreci ise düşüncemiz, duygularımız, davranışlarımızla örüntülü kültürel, dini, stratejik rutinlerin yansıtılmasıyla beraber manevi sorumlulukların yerine getirme ve yüzleşme zamanı olarak değerlendirilebilir.  

        Yas, genellikle ölüm üzerine gerçekleştirilen maddi manevi sorumluluklar ve duygular olarak bilinir. Ama özellikle sevgiliden ve dostlardan ayrılıkları da yas süreci içerisinde değerlendirmek yerinde olacaktır. Türkülerde ayrılık acısıyla ölüm arasında hep bir benzerlik kurulmuş ama ayrılığın daha acı olduğu vurgulanmıştır.  Karacaoğlan eserinde  “Ölüm ile ayrılığı tartmışlar. Elli dirhem fazla gelmiş ayrılık.”   sözleriyle de ayrılık acısını tarif etmiştir.

     Ölüm insan açısından kaçınılmaz olandır. Kendi ölümü ve sevdiklerinin ölümüyle beraber yaşamak insan için acı verici bir durum. Dini, manevi değerler; yaşamdan alınan doyum, sevdiklerimizle geçirilen kaliteli ve dolu zamanlar, gidenlerin ardından bizim yas sürecimizi etkileyen öğelerdir.  Ayrıca o kişiye ilişkin sorumluluklarımızın yerine getirilmesi düşüncesi de etkendir. Ani yaşanan kayıplar veya olası beklenilen kayıplar da yaşanan acının şiddetini ve yas sürecini etkileyen başka bir faktördür.  Ama her şey bir yana ölüm her durumda en büyük acıdır ve bununla yüzleşerek yeniden hayata tutunmak zaman almaktadır.

”Biricik oğlu hastalanıp ölen anne oğlunun cesediyle deli gibi sokaklarda dolaşıp her rastladığı kişiden oğlunu hayata geri döndürmesi için yardım istemiş. Sonunda bu mucizeyi gerçekleştirebilecek tek kişi Buda’dır diyen bir bilgeye rastlamış. Anne Buda’ya gitmiş ve oğlunu yaşama döndürmesi için yalvarmış. Buda anneyi dinlemiş ve şöyle demiş: Senin acını sona erdirecek tek bir yol var. Şehre in ve acının yaşanmadığı her evden bir hardal tohumu al ve hepsini bana getir. Anne şehre koşar, kapı kapı dolaşır ancak acının yaşanmadığı bir ev bulamaz ve anlar ki acıdan özgürce ayrılmanın tek ve berzah yolu oğlunun ölüsüyle vedalaşmasıdır.”    Bu Tibet hikayesinde ölüm karşısında insanların yaşadığı çaresizliği, inkarı ve kabullenişi görebiliyoruz. Aynı zamanda ölümün herkesin başında olduğunu ve çok yaygın kullanılan kısa sözün belirttiği gibi ölenle ölünmeyeceğini de..

                Ölüm veya ayrılıkla oluşan yas sürecinin aşamalarını en iyi açıklayan basamaklı teori 1969 yılında, psikiyatrist Elisabeth Kübler-Ross “yas sürecinin beş aşaması” olarak bilinen teorisidir. Bu teoriye göre yas süreci değişik aşamalardadır ve her insan yas sürecinde bu aşamalardan mutlaka geçmektedir. Bu aşamalar bu sırada her zaman gitmeyebilir ama genel seyir bu sıralamadadır.

Bu teorideki aşamalar şu şekildedir:

 İnkâr: “Bu mümkün değil. Daha az önce telefonla görüştüm.”, “ Ölmüş olamaz. Daha çok genç..!” Veya ayrılık durumlarında “Beni terk etmiş olamaz.”,  “Bunu beni sevdiği için yapıyor.”  veya  “Bu bir şaka olmalı! ”

 Öfke: “Bu neden benim sevdiklerimin başına geliyor?”, ”Ben ona o kadar hız yapmamasını söyledim neden yaptı bunu!” Ayrılık için “Umarım benim başıma gelenin çok fazlası onun da başına gelir ve bunların cezasını mutlaka öder!”

 Pazarlık: Allah’la veya başkasıyla anlaşma: “Allah’ım ne olur bu gerçek olmasın.” , “Ne kötülük yaptım da bunu gösterdiysen bundan sonra …….  yapacağım.”

 Depresyon: Artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz düşüncesi. Çaresizlik ve gelecekten beklentinin azlığı…  Öz bakımın azalması, ağlamaklı duygu durumu ve insanlara karşı değer yargılarının değişmesi. Sosyal anlamda geri çekiliş...

 Kabulleniş:  Ölümün veya ayrılığın kabullenilmesini içerir. Hayata mevcut imkânlarla devam etme, duyguların belirginliğinin azalması ve üzüntünün tolere edilebilir duruma gelmesini de. Yüzleşmenin sona ermesi ve kaybedilen kişinin yokluğuyla yaşama tutunma sağlanmıştır.

          Ölüm ve ayrılıklardan sonra yaşanan bu süreçle beraber yas tutanın yapması gereken birçok sorumluluk ve görev vardır. Öncelikle yas tutanın kendine karşı görev ve sorumlulukları.  Eğer bu süreç sağlıklı atlatılabilirse, psikolojide bitirilmemiş işler diye tabir ettiğimiz yarım kalan düşünce, duyguların yansıtılabilmesi tamamlanacak ve süreç sağlıklı şekilde kabullenişle sona erecektir. 

 

 

Bu makale 11 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Kl. Psk. Yetkin Kuşan

Uzm. KI. Psk. Yetkin Kuşan, İstanbul Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü'nden mezun olduktan sonra Esenyurt Üniversitesi'nde Klinik Psikoloji Eğitimini tamamlamıştır. Ayrıca Avrupa Akreditasyonu Onaylı Bilişsel Davranışçı Psikoterapi Eğitimini,  Prof Dr Mehmet Zihni SUNGUR gözetiminde 2 sene içinde tamamlamıştır. Eğitimi boyunca çeşitli kurum ve kuruluşlara öfke kontrol eğitimleri ve çeşitli seminerler vermiştir.

Ayrıca sosyal yönleri düşük çocuklar için psikolojik danışmanlık hizmetleri sunmuştur. Geçmişte performans psikiyatri, paradigma danışmanlık gibi firmalarla çalışmalar yapan terapist ayrıca Uluslararası Üstün Zekalılar Derneği), Panik Atak Dostları Derneği ve Uzay-Havacılık derneğinde de çalışmalar yapmıştır. Mesleki çalışmalarına PsikEgo Danışmanlık Merkezi'nde devam etmektedir.

Yazarı sosyal medya'da takip edin
youtube
Etiketler
Ruhsal travma
Uzm. Kl. Psk. Yetkin Kuşan
Uzm. Kl. Psk. Yetkin Kuşan
Antalya - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube