Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ve tedavisi

Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ve tedavisi

Dikkatin bozulması ve hareketliliğin aşırı artması.

Okul öncesi ve okul çağı çocuklarında görülen bu rahatsızlık, genel kullanımda da birçok ebeveynden duyduğumuz bir şikâyet bu. Anne-babalardan en çok duyduğumuz sözler, "çocuğumun dikkati bozuk, bir türlü derslerine konsantre olamıyor" gibi sözlerdir. "Çocuğumun dikkati bozuk" demek aslında kolay da söylenen bir şey, bir perde cümle gibi, ne aileye ne de çocuğu külfeti olan, çocuğun da çok kontrolünde olmayan bir şey sanki. Aslında öyle değil.

Dikkat, benliğin bir işlevi yani bilinçli bir süreç, dikkati odaklamak ve sürdürmek de. Ancak dikkate enerjisini veren şey tamamen bilincinde olduğumuz süreçler değildir. Öncelikle dikkat, arzunun bir göstergesidir çünkü insanoğlu arzu ettiği şeye dikkat eder. Hepimizin arzuları vardır, çocukların da. Psikologlar, çocukluk dönemini çok önemser.

Çünkü arzularımızı nasıl ve ne kadar doyuracağımızı çocuklukta öğreniriz. Anne-babamızla kurduğumuz ilişkinin bizi doyuran, mutlu ve güvende hissettiren yanları olduğu gibi, ihlal etmememiz gereken sınırları, kuralları da vardır. O nedenle arzunun bilicin dışında kalan örtük kökleri vardır. Yani arzunun kökenleri bilinçdışına uzanır. Bilinçdışından dem vurduğumuzda ise duygulardan, heyecanlardan bahsediyoruz demektir. Yani dikkat, sadece zihinsel bir edim değildir, duyguların fazlasıyla hâkim olduğu bir alandır.

Duygular, söz konusu olduğunda ise ilişkiler devreye girer. Anne-baba-çocuk arasındaki ilişkiler ağı, birçok duygulanımın olduğu gibi öğrenmenin de içinde barındığı bir ağdır. Bu bahsettiğimiz öğrenmeler, zihinsel öğrenmelerden ziyade duygusal öğrenmelerdir. Duygusal öğrenmeler, anne-baba rollerinin içselleştirilmesiyle gerçekleştirilir. İşte DEHB'da, bu rollerin çocuk tarafından içselleştirilmesinde sorunlar çıkar.

Çocuğun temel olarak anneden şefkat, babadan da kural ve güven görme ihtiyacı vardır. Ancak çağımızda günlük hayatın yoğunluğu, işe fazla zaman ayırma, çalışan annelerin sayısında artış gibi nedenlerle, bu ihtiyaçlar, evde beraber geçirilen sürelerin azalmasıyla tam doyurulamamaktadır. Çocuğun ruhsal gelişiminde, sağlıklı bir şekilde geçilmesi gereken basamaklar, ilişkideki eksiklikler dolayısıyla aşılamamakta ve çocuğun iç dünyası zarar görebilmektedir. Bu gelişim sürecinde, dikkati bozan temel şey, basamakların güvenle geçilememesi sonucu oluşan kaygıdır.

Çocuğun geçtiği her basamakta, gelişim gösteriyor olmanın da etkisiyle kendine güveni artmakta ve yeni dönemin sorunlarıyla baş edebilmek için ruhsal donanımı olmaktadır. Ancak basamaklar sağlıklı bir şekilde geçilemediğinde, çocuğun kendine güveni de sarsılmakta ve hayatın sınavları karşısında kaygı da başlamaktadır. Hepimizin bildiği gibi kaygılıyken, bir şeylerden endişe duyarken hiçbir şeye dikkat edemez odaklanmakta zorluk çekeriz. Kendimizi güvende hissetmezse her an başarısız olacağımızdan endişe ederiz. Çocukların da bu tip korkuları vardır ama bu korkular ve hissedilen kaygı, farkında oldukları bir kaygı değil, bilinçdışında kalan, ifade edilemeyen bir kaygıdır.

DEHB'nun genelde tedavisi için dikkat egzersizlerinden oluşan eğitimlere başvurulmaktadır. Bu eğitimler bilinç düzeyinde olan, zihinsel öğrenmelerle ilgilidir. Bazılarında başarılı olunurken, bazılarında dikkat yine de düzelmez. Eğitimlerde gelişme sağlayan şey, çoğu zaman dikkat egzersizlerinden ziyade eğitimciyle çocuğun kurduğu yakın ilişkinin çocuğa verdiği ruhsal doyum ve güvendir. Bu ruhsal ihtiyaçların niteliklerinin araştırılması, DEHB tedavisinde elzemdir. Aile içi ilişkilerden bu kadar bahsettikten sonra tabii ki bu ilişkilerin çözümlenmesi, ilişkilerin merkezindeki figürlerin, Anne-Baba-Çocuğun, bu rollerin içini nasıl doldurduklarının tahlil edilmesi gerekir. Ailenin geçmiş öyküsü, Anne-Babanın çocuk yetiştirme tutumları, çocukla Anne-Baba arasındaki dinamikler, ebeveynlerin kendi anne-babasıyla yaşadıkları deneyimler ve bu deneyimlerle beraber içselleştirdikleri Anne-Babalık figürleri önem kazanmaktadır.

Anne-baba-çocuk ilişkisinin tüm yönleriyle incelenmesi ve duygusal öğrenmelerin aile içindeki kökenlerinin araştırılması, kaygı yaratan problematiğin anlaşılmasında, büyük fayda sağlayacaktır. Böylelikle hayat maratonunda, daha yolun başında olan çocuklara, karşısına çıkacak diğer engelleri aşmakta başvurabileceği duygusal donanımlar verilebilecek, kaygısız ve güvenli bir yaşamın temelleri atılabilecektir.

Bu makale 18 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Dr. Öğr. Üyesi Engin Eker

Etiketler
Okul öncesi
Dr. Öğr. Üyesi Engin Eker
Dr. Öğr. Üyesi Engin Eker
İstanbul - Psikiyatri
Facebook Twitter Instagram Youtube