Depresyonlulaştıramadıklarımızdan mısınız?

Depresyonlulaştıramadıklarımızdan mısınız?

Depresyon, ruh hastalıklarının nezlesi.   Güzel bir tanımlama…

Tanım kendi içerisinde sorunun çok basit çözümleri olduğunu vurgulamasının yanı sıra, çok sık görülen bir problem olduğunu da gösteriyor. Fakat nezle gibi bulaşıcı bir tarzının olduğunu da vurguluyor. Acaba bu doğru mu? Gerçekten depresyon nezle kadar bulaşıcı bir rahatsızlık mı?  

Bence evet…

Depresyonun temel nedenlerinden biri kabul iletisi almamak, alamamak. Kabul iletisi bir kişinin var olduğunu hissettiren her şeydir.

Tanımdan da anlaşılacağı gibi negatifte olsa pozitifte olsa, kişinin var olduğunu hissettiren her şey bir kabul iletisidir. O halde “Seni Seviyorum” bir kabul iletisi ise “iğrençsin” de bir kabul iletisidir. İyi ya da kötü fark etmez, kabul iletileri yaşamsaldır ve beslenmemizi sağlar.

Depresyonun bulaşıcı bir rahatsızlık olması buradan geliyor. İnsanlar kabul iletisi alamadığı zaman karşısındaki kişiye de kabul iletisi vermiyor. Böylece depresyon sosyal ortamlarda, iş ortamlarında, aile ortamlarında bulaşıyor.

O halde insanların kullandığı her ortama aşağıdaki gibi uyarı 

“Dikkat, depresyon bulaşıcı bir hastalıktır. Kendinizi ve çevrenizdekileri korumak için… göz teması kurun ve selam verin.”metinleri konmalı;

Böylece doğası gereği bulaşıcı olan bu rahatsızlığı en aza indirebiliriz. Peki sadece bu uyarı yeterli olur mu? Açıkçası sanmıyorum ama araçlardan biri olacağı kesin.

İnsanların birbirlerine kabul iletisi vermemelerinin ve almamalarının toplumsal ve kişisel nedenleri var. Eğer o nedenleri ortadan kaldırabilirsek, belki bu bulaşıcı rahatsızlığı tamamen hayatımızdan ve çevremizden söküp atabiliriz.

Toplumsal ve kişisel nedenlere kısaca bir göz atalım;

Kabul iletilerini almıyoruz. Birileri bizim hakkımızda güzel bir şeyler söylediklerinde hemen altında ne var? diye düşünüyoruz. Acaba benden bir şey mi istiyor? Acaba bana kötü bir şey mi söylemeye çalıştı? gibi düşüncelere kapılıyoruz. Bu soruların cevabı toplum olarak birbirimize olan güvenimizin azalması  ya da kişisel olarak çevreye güvenimizin azalması  ile açıklanabilir.

Birisi size saçlarınızın güzel olduğunu söylediğinde ona “şurası biraz fazla kesildi” demeyin, demeyi verin. Alın bu kabul iletisini ve teşekkür edin. Bunun mütevazı olmamakla bir ilgisi yok. Kabul iletisi alınca ve kabul edince kalbinizde bir sıcaklık hissedersiniz. İşte o sıcaklık anti depresandır. 

Çünkü, kabul iletileri huzur verir…

Kabul iletisi vermiyoruz. Almayınca veremiyoruz tabii ki, bizde olmayan bir şeyi nasıl verebi

liriz ki. Vermeme nedenlerinden birincisi bu. Diğer neden ise bize vermememizin öğütlenmesidir. Verirsek şımarırmış. Patron çalışanına, anne baba çocuğuna, arkadaş arkadaşa vb. kimse diğerine vermiyor. Şımarmasın diye…

Güzel şeyler duyduğunuzda da kalbinizde bir sıcaklık hissedersiniz. Bu sıcaklıktan sonra yüzünüzde bir gülümseme oluşur, hareketliliğiniz artar, insanlara dokunmak, daha çok konuşmak istersiniz vb. bu şımarıklık değil, aldığınız anti depresanın yan etkileridir.

Çünkü kabul iletileri mutluluk verir…

Kabul iletisi istemiyoruz. Yaptığımız güzel işlerden sonra patronumuzdan, ailede yaşattığınız huzurdan dolayı eşimizden, olumlu davranışlarınızdan dolayı anne babamızdan, sır sakladığınız ve güven verdiğiniz için arkadaşımızdan kabul iletisi istemiyoruz.  

Neyi güzel yaptım? ya da bu davranışım seni nasıl hissettirdi? diye sormuyoruz. Sormayınca kabul iletisi alamıyoruz, alamayınca, almayı unutuyoruz, almayı unuttukça vermeyi unutuyoruz.  Neden? Çünkü istenmezmiş.

Neden istenmezmiş? (bunun cevabını bilmiyorum, bilen varsa bana yazsın lütfen)

Kabul iletilerini kendi kendimize de vermiyoruz. Bazen hayat o kadar zorlaşıyor ve insanlar bizden o kadar uzaklaşıyor ki, alamıyoruz, veremiyoruz, isteyemiyoruz. Böyle olunca, kendi kendimize vermeyi de unutuyoruz. Her sabah uyandığında kendine günaydın demek, merhaba demek, gözlerinin güzelliğini düşünmek, güne sağlıklı başlamanın, nefes almanın ne kadar hoş bir şey olduğunu düşünmek, aslında hiçte zor değil.Çünkü kabul iletileri güven verir…

Üstelik bu hayatta başardığımız o kadar güzel şey varken… Bu güzel şeyleri görmek, kendi kendine ifade etmek kendine kabul iletisi vermektir.

Çünkü kabul iletileri sağlık verir…

Ama unutuyoruz işte…  Almamaktan, vermemekten, istememekten ötürü…

O zaman yazmalıyız, otobüs duraklarına, otobüslere, asansörlere, reklam tabelalarına, çalışma masamıza, banyodaki aynamıza, evimizin dış kapısına…

“Dikkat, depresyon bulaşıcı bir hastalıktır. Kendinizi ve çevrenizdekileri korumak için… göz teması kurun ve selam verin.”

 

Cem Kaya

EMDR Terapisti/Psikolojik Danışman 

Bu makale 11 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Kl. Psk. Cem Kaya

Uzm. Kl. Psk. Cem Kaya, lisans öncesi öğrenimlerinin ardından, 1999 yılında başladığı Çukurova Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık Bölümü'nü başarıyla tamamlayarak "Psikolog" unvanı almıştır. Yüksek Lisansını ise Beykent Üniversitesi Klinik Psikoloji üzerine yapmıştır. 

Etiketler
Psikolojik destek
Uzm. Kl. Psk. Cem Kaya
Uzm. Kl. Psk. Cem Kaya
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube