Çatışma yaşayan ve boşanmış ailelerin çocuklarının benlik algısı ve kaygı düzeyleri açısından çatışma yaşamayan ailelerin çocukları ile karşılaştırılması

Çatışma yaşayan ve boşanmış ailelerin çocuklarının benlik algısı ve kaygı düzeyleri açısından çatışma yaşamayan ailelerin çocukları ile karşılaştırılması

Çatışma Yaşayan ve Boşanmış Ailelerin Çocuklarının Benlik Algısı ve Kaygı Düzeyleri Açısından Çatışma Yaşamayan Ailelerin Çocukları İle Karşılaştırılması

Benlik kavramı, insanın kendi benliğini algılama ve kavrama biçimi olarak tanımlanmaktadır. Kişinin kendini nasıl görüp, nasıl değerlendirdiğini anlatan bir kavramdır.         

Benlik kavramı, bireyin kendisine ilişkin doğru bulduğu dinamik ve karmaşık inançların tümüdür (Yavuzer, 2002: 41). Çocuklarla bağlantısı içinde tanımlarsak; benlik kavramı, çocuğun kendisine ilişkin kafasında çizdiği görünümdür.  Çocuğun kendisine dair kafasında çizdiği bu görünüm, çocuğun kendisine güvenli olup olamayacağını, dışa ya da içe dönük olacağını belirler. Çocuklar benlik algısına sahip olarak doğmazlar. Çocuk bunu ana-babasından, kardeşlerinden, arkadaşlarından kısacası yakın çevresinden öğrenir ve bu öğrenme süreci doğumdan itibaren başlar (Yavuzer, 2004: 41)

Çocuğun benlik kavramı, dünyayı seyrettiği gözlük gibidir. Benlik saygısı ise benlik kavramının beğenilip benimsenmesi ile oluşur. Benlik saygısı, bireyin kendinden memnun olması olarak da değerlendirilebilir.

Çocuğa istenilen davranışlar, anne-babanın tavır, kararlarıyla, çocuğun deneyimleri çevresi benlik saygısını oluşturabilecek şekilde düzenlenirse, kazandırılabilir. İşte ailenin işlevi bu noktada çok önemlidir. Aile üyelerinin benlik saygısının düşük olması durumunda aradaki iletişim de olumsuz yönde etkilenecektir. Çocuğun kişiliğinin gelişmesinde, karakterinin biçimlenmesinde özdeşim modelleri olan anne-babanın kişilik yapıları çok önemlidir. Anne-babayı model alan çocuk, böylelikle istenilen ve istenilmeyen davranışları kazanır. Fakat çocuğun anne-babanın davranışlarını olumlu yönde benimseyebilmesi için anne-baba, çocuk üçgeni arasında sevgi saygı bağlarının bulunması şarttır. Anne-babanın birbirlerine karşı olan ilişkilerinin sevgi ve saygı temeline dayanması, gerek çocuğun cinsiyetine özgü rolü benimsemesi, gerekse benlik saygınsın oluşması açısından büyük önem taşımaktadır. Ancak annesinin babası tarafından dövüldüğünü gören kız çocuklarında cinsiyetlerine özgü rolü benimsemeleri ya da benlik saygılarının yüksek olması beklenebilecek bir durum değildir. Bu açıdan bakıldığında huzursuz aile ortamı çocuğun benlik kavramının ve benlik saygısının oluşmasını olumsuz bir şekilde etkileyebilmektedir. Bu durumun sonucu olarak da çocuklarda uyum ve davranış problemleri gözlenebilmektedir.

Anne- babanın yanında yapılan kavgalarda çocuk büyük ikilemlere düşmektedir. Anne- basına bağlılık duyan çocuğun yanında yapılan kavgalar onu etkiler. Anne mi, baba mı haklıdır?  Taraf tutacak, işe karışacak mıdır? Bu durumlarda çocuğun bağlılık duyguları zayıflar. Ne yapacağını şaşırır (Uğurel, 1980: 168).

Anne ve babanın ayrılma durumları da çocukları pek çok yönden olumsuz etkileyebilmektedir. Anacak boşanma kararı çocuğa sağlıklı bir şekilde anlatılabilir ve taraflar doğru tavırları takınıp, doğru davranışları sergileyebilirlerse bu durum daha hafif atlatılabilmektedir.

Bu noktada daha önceden ayrılmış olan aile tanımlarına yer vermenin doğru olacağı düşünülmektedir.

Tam (Bütünlüğünü Koruyan) Aile: Anne-baba ve çocuklardan oluşan, üyeleri arasında sevgi, saygı, dayanışma ve birbirlerine ait olma duygusu bulunan bir topluluktur (Kuyucu,1999)

Parçalanmış Aile:  Boşanma, evden ayrılma ve ölüm gibi nedenlerle eşlerin (karı-koca) birbirinden kopmasıyla oluşan ve çocukların ebeveynlerinden biriyle birlikte oluşturduğu kurum (Erürker, 2007) .

Huzursuz (Çatışmalı Aile): Eşlerin boşanmadı, birlikte yaşadığı fakat aile üyeleri arasında çatışma yaşandığı kurum.         

Günümüzde yaşam koşullarının ağırlaşmasıyla birlikte aile içindeki çiftler arasında uyuşmazlıkların arttığı, kimi çiftlerin duruma dayanamayarak boşandığı fakat kimi çiftlerin ise sosyo-kültürel sebeplerden ve ekonomik yetersizlikten dolayı buna cesaret edemedikleri görülmektedir. Ebeveynler kimi zaman boşanmanın çocukların üzerinde kötü etki yaratacağını düşündüklerinden kimi zaman etrafın ne diyeceklerini düşündüklerinden çocukları için ne olursa olsun ayrılmama kararları aldıkları görülmektedir. Bu konuda kararsızlık yaşayan ve ne yapacaklarını bilemeyen anne babalar için böyle bir çalışmanın yararlı olacağı düşünülmektedir.

Prof. Dr. Haluk Yavuzer’in yaptığı bir çalışmada, çeşitli uyum ve davranış bozuklukları nedeni ile başvuran 1300 çocuk arasında rastgele seçim ile alınan 100 çocuğun ailesi incelendiğinde, bu çocuklardan % 21’nin parçalanmış aileden, % 21’nin huzursuz aileden, %20’sinin de baba ilgisi tersiz aileden geldikleri saptanmıştır.

Uyumsuzluk ve davranış problemleri düşük benlik algısı ve yüksek kaygı düzeyi ile de bağlantılı olabileceğinden dolayı bu tür çalışmalar teze ışık tutacak niteliktedir.

Yurtdışında yapılan çalışmalara bakıldığında Amota ve Keith (1991), farklı örneklerin kullanıldığı 92 çalışmanın değerlendirildiği bir meta-analiz çalışması yapılmıştır. Bu çalışmanın sonucunda şu sonuçlar ortaya çıkmıştır; evli ancak çok fazla çatışmanın yaşandığı ailelerin çocuklarının, psikolojik uyumları ve benlik saygılarının, hem evli ancak çatışmasız aile ortamında yaşayan çocuklara göre hem de boşanmış çiftlerin çocuklarına göre daha düşüktür.

Jenkins ve Smith (1991), yaşları 9-12 arasında değişen çocuklar üzerinde bir araştırma yapmışlardır. (Akt: Dilek Şirvanlı ÖZEN, 1998). Yaptıkları bu araştırma sonucunda, eşler arasında çatışma yaşanan ailelerin çocuklarının daha fazla duygusal problemler yaşadıkları ve davranış problemleri gösterdikleri belirtilmiştir. Başka bir çalışmada yaşları 2 ile 18 arasında değişen anne babası boşanmış çocuklar üzerinde bir araştırma yapılmıştır. Bu araştırmada evlilikteki çatışma ile çocuğun uyumu arasındaki ilişkinin dolaylı olduğu arada ebeveyn-çocuk ilişkisinin yer aldığı belirtilmektedir (Akt: Dilek Şirvanlı ÖZEN, 1998; TSCHAN, Jhonston, Kline&Wallerstein 1989). Buna göre boşanma sonrası ebeveynler çocuklarıyla daha ilişki kurabilmektedir. Buda çocukların daha uyumlu olmalarına neden olmaktadır.

Araştırmacılar, tarafından anne, baba ve çocuk arasındaki ilişkinin sağlıklı olabilmesinin, öncelikle anne babanın kendi aralarındaki ilişkinin sağlıklı olabilmesine bağlı olduğu ve çocuğun sağlıklı bir kişilik geliştirmesinde içinde bulunduğu ortama uyum sağlamasında, anne-baba-çocuk ilişkisinin öneminin çok büyük olduğu vurgulanmaktadır (Serin ve Öztürk,  2007)

Boşanmanın çocuğu etkilemesi, çocuğun boşanma anındaki yaşı, cinsiyeti, kişilik özellikleri, boşanmaya nende olan problemi algılama biçimi, çocuğun boşanma öncesinde ve sonrasında içinde bulunduğu ortamın özellikleri gibi faktörlere bağlıdır (Akt: Serin ve Öztürk, 2007;  Çağdaş ve Seçer, 2004).

Parçalanmış aile çocukları aileleriyle yaşayan çocuklara göre okulda sıkıntılar, daha fazla davranış problemi, olumsuz benlik saygısı, akran ilişkilerinde daha fazla problem ve aileleriyle daha fazla sıkıntı yaşarlar (Akt: Biçer, 2009;  Hughes 1996).

Ailenin parçalanma genellikle çocukların güvenlik duygularını tehdit eder. Buna ekonomik durumdaki değişmeler ve diğer ebeveyni kaybetme korkusu eklenirse bu güvensizlik duygusu daha da büyür.  Çocuklar anne babaları ayrıldığında kendilerini suçlayabilirler. Bazen de ailenin parçalanması çocukların kendilerini hazın hissetmedikleri rollerde bulmalarına yol açabilir. Bu çocuklarda rol karmaşasına girmelerine aileden kopma da güçlük yaşamalarına ve suçluluk duygularının gelişmesine sebep olacaktır. Çocuklar anne ve babaların arasındaki çoğu zaman kendilerin sebep olduğunu düşünürler. Ayrıca bu çocuklar ailelerini bir araya getirme ve giden ebeveyni geri döndürme gibi sorumluluk duymaktadırlar (Akt: Biçer, 2009;  Ekşi, 1990).

Ailenin parçalanması sonrası babanın yanında kalan kız çocuklar ya da annenin yanında kalan erkek çocuklar özleşecekleri bir erkek modeli bulamazlar. Bu durumda da çocuğun kendi cinsel kimliğine uygun davranışlar geliştirmelerini engeller (Akt: Biçer, 2009; Nazlı, 2003).

Geçtan’a  (1993) göre boşanma olayını terk edilme olarak yaşayan çocukta değersizlik duyusu gelişebilir.

Ailenin parçalanmanın çocuklar üzerindeki etkisi çeşitli faktörlere göre değişiklik gösterebilir:

1.Yaş: Ailenin parçalanmasın farklı yaş ve gelişim düzeyindeki çocuklar üzerindeki etkisene bakıldığında: Bazı araştırmalar yaşça daha büyük çocukların uzakta olan ebeveynle daha fazla ilişki kurması sayesinde daha aza etkilendiğini ortaya koyar. Bazı araştırmalar ise tam tersi olarak 5 ile 12 yaş arası çocuklarlın daha büyük çocuklara göre daha aza problem yaşadığını ifade eder.

2. Cinsiyet: Kızlara göre erkeklerin daha fazla etkilendiği yaşça büyük erkek çocukların daha küçük çocuk çocuklara göre daha fazla akademik ve duygusal problem yaşadığı görülür.

3.Aradan Geçen Süre: Çocuklar ailenin parçalanmasın ardından daha fazla süre geçtikçe kızgınlık ve öfke duyguları ile daha fazla baş edebilirler (Akt: Serin ve Öztürk, 2007;  Thomas ve Waddel, 1990; Yörükoğlu, 200; Hughes,1996)

İlköğretim dönemindeki çocuklarda anne ve baba ile aynı anda birlikte olmadığı için kızgınlık, üzüntü, anne babayı suçlama, söz dinlememem, içe kapanma, derslerde başarısızlık ve arkadaşlarını kıskanma şeklinde tepkiler görülebilir (Akt: Biçer, 2009; Özgüven, 2001).

9 ile 12 yaşları arasındaki bir çocuğun aile içi parçalanmaya ilk tepkisi yaşanan durumla ilgili ebeveynlerden birini suçlamaktır. Çocuklar ebeveynlerden birine ya ada her ikisine birden kızgınlık duyguları yaşayabilirler (Akt: Biçer, 2009; Ekşi, 1990). Bu yaşlarda çocuklar genelde duygularını saklama eğilimi içine girebilirler. Ayrılık ile ilgili konuşmak istemezler. Ailenin parçalanması onlar için utanç verici bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyal ilişkilerinde veya akademik performanslarında bozulmalar görülebilmektedir. Kişisel ihtiyaçlarını karşılayan ebeveynle olmak isteyerek böylelikle diğerinden kişisel olarak öç almış olduklarını düşünebilirler (Akt: Biçer, 2009; Karakuş, 2003).

Wallerstein ve Kelly (1980)  boşanma sonrası 2-18 yaş arasındaki çocukların 50’sinden fazlasında kaygı ve ayrılık olayı ile yakından ilgilenme olayı saptanmıştır (Akt. Aslıhan, 1998) .

Şirvanlı- Özen (1998) tarafından eşler arasındaki çatışma ve boşanmanın çocukların davranış ve uyum problemleriyle ve algıladıkları sosyal destek düzeyi üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Bu amaçla 5, 10, 13 ve 16 yaşa gruplarından 225’i kız ve 196’sı erkek olmak üzere toplam 421 çocuk ve ergen ile çalışılmıştır. Araştırma sonucunda çatışmazsız evliliği olan eşlerin çocuklarının, çatışmalı ve boşanmış aile çocuklarında göre daha fazla sosyal destek algıladıkları ve kızların erkeklere göre daha fazla soysak destek algıladıkları, algılanan sosyal destek düzeyi arttıkça problem, kaygı ve depresyon düzeylerinin azaldığı görülmüştür.

Yapılan araştırmalar, evlilik çatışmaları ve boşanmanın çocukta anksiyete, saldırganlık ve davranış bozukluğu gibi düşük ders başarısı ile ilişkili olduğunu göstermektedir (Uluğ ve Candan, 2008).

Boşanmanın kız ve erkek çocuklarını aynı şekilde etkilemediğini; kız çocuklarının, boşanma sonrası bu olaya daha çabuk uyum gösterdiklerini; oysa erkek çocukların hem evde hem de ev dışında daha fazla davranış bozukluğu, saldırganlık ve ilişkili problemleri gösterdikleri belirtilmektedir (  Hetherington, 1979).

Boşanmanın erkek çocukları için olduğu kadar kız çocukları için de acı verici olduğu ancak kızların duygularını içinde yaşanılan toplumun cinsiyet rol beklentilerine daha uygun yansıttıkları ve bu nedenle daha az problem davranışlar gösterdiklerini ortaya koymaktadır (Emery, 1998).

 

KAYNAKÇALAR

UĞUREL-ŞEMİN, R. 1980. GENÇLİK PSİKOLOJİSİ, Edebiyat Fakültesi Matbaası, İstanbul

YAVUZER, H. 2008. ÇOCUK PSİKOLOJİSİ, 31. bs, Remzi Kitabevi, İstanbul

YAVUZER, H. 2004, ANA-BABA VE ÇOCUK, 17. bs, Remzi Kitabevi, İstanbul

ÖZTÜRK, M. 2008, 99 SAYFADA BOŞANMIŞ AİLELERDE ÇOCUK, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul

TEZLER

Şirvanlı Özen, D. (1998). Eşler Arası Çatışma ve Boşanmanın Farklı Yaş ve Cinsiyetteki Çocukların Davranış ve uyum Problemleri İle Algıladıkları Sosyal Destek Üzerindeki Rolü, Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Soyal Bilimler Enstitüsü

Balyvek-Oluklu, D (1990). Lise Öğrencilerinin Öğrenilmiş Çaresizlik Düzeylerinin Bazı Değişkenler Bakımından İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Sosyal Bilimler Enstitiüsü, Gazi Üniversitesi

Serin Bulut, N. Ve Öztürk, S. (2007). Anne Babası Boşanmış 9-13 Yaşlarındaki Çocuklar İle Aynı Yaş Grubundaki Anne Babası Boşanmamış Çocukların Benlik Saygısı ve Kaygı Düzeyleri, Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, PDR Ana Bilim Dalı

Biçer, E. (2009). Parçalanmış Ve Tam Aileye Sahip Ergenlerin Atılganlık Ve Sosyal Yetkinlik Beklenti Düzeylerinin Bazı Demografik Değişkenler Açısından İncelenmesi, Çukurova Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı

Karakuş, S. (2003). Anne Babası Boşanmış Ve Boşanmamış Çocukların Depresyon Düzeylerinin İncelenmesi V e Okul Başarısına Yansıması. Yüksek Lisans Tezi,  Dokuz Eylül Üniversitesi

Hughes, R.(2002). The Effects of Divorce On Children. Retrieved October 30. 2002 Form The World.

Amota, P.R. ve Keith, B. (1991), “Parental Divorce and Adult Well- Being: A Meta Analysis”, Journal of Marriage and the Family, 55, 23-38

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu makale 19 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Psk. Deniz Özkılıç

Uzmanlık Aldığı Kurum Maltepe Üniversitesi

Etiketler
Boşanma
Uzm. Psk. Deniz Özkılıç
Uzm. Psk. Deniz Özkılıç
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube