Benim depresyonum benim hayatım

Benim depresyonum benim hayatım

BENİM DEPRESYONUM, BENİM HAYATIM

“Sabah içimde öyle bir sıkıntıyla uyanıyorum ki sanki dünyanın en mutsuz insanı benim. Bu sıkıntıyı göğüs boşluğumda hissediyorum, elimle tutacakmışım kadar gerçek. İşe gitmem gerekiyor, bulduğum ilk kıyafeti üzerime geçiriyorum, nasıl göründüğümü hiç önemsemeden. Kimseyle zorunlu olmadığı sürece konuşmak istemiyorum. Aslında iş arkadaşlarım benimle konuşmaya çalışıyorlar ama çoğu zaman onları dinlemiyorum bile, aklımda sürekli olarak ‘ben’ varım. Hiçbir şeye eskisi kadar ilgi duymuyorum artık, insanları bir şeye şaşırırken ya da sevinirken görmek bana ne kadar da uzak geliyor. Kendimi sürekli olarak yorgun ve bitkin hissediyorum. Beni hiçbir şey heyecanlandırmıyor ya da korkmuyorum artık hiçbir şeyden. Yürüyen bir ölü gibi hissediyorum kendimi. Günün yirmi dört saati böyle geçiyor. Hafta sonu sabahları uyanıyorum içimdeki o derin sıkıntıyla beraber, yataktan kalkmak dahi istemiyorum, oysa kız arkadaşlarımla her hafta sonu plan yapardık, ne çok severdim gezmeyi, eğlenmeyi... Hiçbir şey düzelmeyecek gibi hissediyorum, hep böyle kalacak gibi, böyle mutsuz, böyle umutsuz... Gittikçe anlamsızlaşıyor her şey. Neden yaşıyorum onu da bilmiyorum, aslında onun da bir önemi yok. Öylesine yaşıyorum işte, buna yaşamak denirse…

Terapist olarak, danışanı daha yakından tanımak ve ona yardımcı olmak amacıyla; günlük, deneme gibi yazılarını getirmesini istediğim olur. Depresyon şikayetiyle terapiye gelen bayan danışanım ilk görüşme sırasında, günlük tuttuğunu ve bir şeyler karaladığını söyleyince sonraki seansa gelirken bunları getirmesini istedim. Sayfaların arasında bulunan kaleme alınmış bu bölümün; depresyonlu bir kişinin yaşadıklarını tam olarak ifade ettiğini düşündüğümden, kendisinin de izniyle, burada paylaşmak ve yazıma bu satırlarla başlamak istedim.

Depresyonlu kişinin duygu durumu, kendini ve dünyayı algılayışı böyledir.

Peki nedir bu depresyon? Neden insanlar böyle hisseder? Hangi etmenlere bağlı olarak ortaya çıkar?

Depresyonu  kısa ve öz olarak tanımlamak gerekirse; kişinin kendisini endişeli, suçlu, değersiz hissetmesine neden olan, başkalarından uzaklaşmasına, uyku bozukluğuna, iştah kaybına ya da aşırı yemeye, cinsel istek kaybına neden olan ve de her zaman yaptığı faaliyetlere karşı ilgisiz olmasıyla belirginleşen bir duygu durum bozukluğudur.

Hayatımız boyunca hepimiz stres karşısında veya endişeli durumlarda depresif özellikler gösteririz. Günlük hayatta çok fazla kullandığımız bir kelimedir ‘depresyon’ kelimesi. İçinde bulunduğumuz duygu hâlini, moral bozukluğunu ifade etmek için ‘depresyondayım’ deriz. Fakat duygu durumumuzu ortaya koymak için tanımladığımız bu şey, gerçek mânâda depresyon tanısı gerektirmez. Depresyon tanısı konulabilmesi için bu belirtilerin büyük bir kısmının en az iki hafta süreyle kişide görülmesi gerekir.

Depresyon; bazen kişi için yıkıcı olan olaylar sonucunda oluşan depresif duygu durumunun süresinin uzamasıyla, bazen de herhangi bir olaya bağlı olmaksızın ortaya çıkabilir. Genetik faktörlerin de etkili olabildiği depresyonun kadınlarda görülme oranı erkeklere göre daha fazladır.

Depresyonu genel yapısını bilişsel çarpıtmalar oluşturur. Kişi olumsuz bir dünya görüşüne, olumsuz bir kendilik algısına ve olumsuz bir gelecek algısına sahiptir. Kişinin yaptığı bu çarpık değerlendirmeler; kişisel alanın daralmasına, sağlığının ve sosyal uyum düzeyinin bozulmasına neden olur ve üzüntüye yol açar. Bu nedenle depresyonlu kişilerin en kısa zamanda bir uzmandan yardım almaları gerekir.

Depresyon tedavisinde en etkili yöntem psikoterapidir. Bunun yanında ilaç tedavisi de etkili olabilmektedir. İlaç tedavisi tek başına kullanıldığında iyileştirici etkisi olsa da psikoterapi alınmadığından hastalığın tekrar ortaya çıkma ihtimali oldukça yüksektir.  Bu nedenle depresyonda psikoterapi kesinlikle tercih edilmesi gereken bir tedavi yöntemidir.

Peki depresyonlu kişiler ne yapmalılar?

Psikoterapi ve ilaç tedavisi almanın yanı sıra hayatınızdaki bazı küçük değişiklikler bu dönemi daha çabuk atlatabilmenizi sağlayacaktır.

Düzenli egzersizler yapın. Bedensel etkinliğimiz bizim ruh halimizi etkilediğinden düzenli fizik egzersizleri depresyonlu kişilere çok iyi gelecektir.

Depresyonlu kişiler; hiçbir şeye ilgi duymadıklarından genel olarak günlerini, zorunlu olmadıkları sürece, hiçbir şey yapmadan geçirirler. Bu sizin depresif ruh halinizi pekiştirir. Depresyon öncesi hayatınızda yapmaktan keyif aldığınız bir şeyler mutlaka vardır. Canınız istemese de keyif alacağınız şeyleri yapmaktan çekinmeyin.

Bu dönemde her ne kadar istekleriniz yokmuş gibi görünse de sizin de istekleriniz, ve beğenileriniz var. Kendinizi zorlayarak da olsa bu şekilde davranmaya çalışın. Mesela gardırobunuzdan rastgele bir kıyafet seçmeyin. Sizin için zor olsa da en sevdiğiniz kıyafetinizi giyin ve dışarı öyle çıkın. En sevdiğiniz yerlere gidin ve en çok sevdiğiniz işlerle meşgul olmaya özen gösterin. Çünkü ruh halimiz davranışlarımızı nasıl etkiliyorsa, yapıp ettiklerimiz de ruh halimizi şekillendirir.

Kendinizi acımasızca eleştirmekten ve olumsuz değerlendirmeler yapmaktan vazgeçin. 'Neden'leri ve 'Nasıl'ları şimdilik bir kenara bırakın. Her insanın hata yapma hakkı vardır. Şu an hayatınızı daha değerli kılmak için ne yapabilirsiniz bunun üzerine düşünün.

Çevrenizdeki insanlara sürekli olarak sorunlarınızdan bahsetmek sizin kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlamaz. Sadece zihninizde boğuşmak zorunda kaldığınız düşüncelerin, çözümlenemez gibi görünmesine neden olur.

Sevdiğiniz ve neşeli insanlarla olabildiğince çok vakit geçirmeye çalışın. Çünkü tüm olumsuz duygular gibi güzel duygular da bulaşıcıdır. Buna psişik enerji denir. İnsanlar birbirlerinden duygusal olarak çok çabuk etkilenirler. Sizin ihtiyacınız da güzel duygular ve bu duyguların kaynağı, çevrenizdeki insanlar olabilir.

Ve unutmayın…

Hayatın güzellikleri yanında doğası gereği; acıları, üzüntüleri, kayıpları ayrılıkları da var. Bunları göğüsleyebilirsiniz. Bütün gerçekleriyle bu hayat sizin hayatınız, bunu kabul edin ve bu hayatı anlamlı yaşamak için elinizden geleni yapın.

Saygılarımla… 

Psikoterapist & Psikolojik Danışman

Abdullah ALPASLAN  

Bu makale 8 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Psk. Abdullah Alpaslan

1982 Konya / Akşehir doğumludur. Selçuk Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümü’nden 2004 yılında mezun oldu. 2016 yılında İstanbul Esenyurt Üniversitesi Klinik Psikoloji lisansüstü eğitimini ‘Panik Bozukluğun EMDR ile Tedavisi ve Olgu Sunumu’ hakkında yazdığı proje ile tamamladı. Askerlik görevini 9. motorlu piyade tugayında psikolog asteğmen olarak tamamlamıştır. 2004 yılından beri çeşitli kurumlarda klinik psikolog/psikoterapist olarak çalışmaktadır. Alanında uzman kişilerden psikoterapi teknikleri ile ilgili birçok eğitim alan Abdullah ALPASLAN; psikoterapi çalışmalarında, danışanlarının ihtiyaçlarına göre müdahale ve tedavi seçeneği sunan bütüncül bir yaklaşımı savunmaktadır. Bu bütüncül bakış açısı; danışanın yüzeydeki sorunlarına olduğu kadar, bu sorunların temeli olan ana sorunlar üzerine odaklamaktadır. Bu nedenle de tek bir t ...

Etiketler
Depresif yakınmalar
Psk. Abdullah Alpaslan
Psk. Abdullah Alpaslan
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube