Akciğer tümörleri

Akciğer tümörleri
Akciğer kanseri sıklığı, son yıllarda giderek artmaktadır. daha önceleri sıklıkla 60 yaşın üzerindeki erkeklerde görülmesine rağmen, günümüzde kadınlar arasında da sıklığı artmıştır. Erkeklerde görülme yaşı da 60 yaşın altına inmeye başlamıştır.
Akciğerde başlayan kanserler iki ayrı tipe ayrılırlar: Küçük hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK) ve küçük hücreli akciğer kanseri(KHAK). Bu kanserlerin birbirinden ayrımı, hücrelerin mikroskoptaki görüntülerine göre yapılır. Her iki tip kanserde değişik şekillerde gelişip yayılır ve tedavi edilirler.
Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanseri
Küçük hücreli akciğer kanserlerinden daha yaygındır (%80) ve genel olarak daha yavaş gelişir ve yayılırlar. Bu kanserin üç ana tipi vardır;
a-)skuamoz hücreli, b-)adeno kanser, c-) büyük hücreli
Küçük Hücreli Akciğer Kanseri
Küçük hücreli olmayan akciğer kanserine göre daha az yaygındır( %20). Bu tipteki kanserler daha hızlı gelişir ve vücudun diğer organlarına yayılması da daha fazladır. Bu tip akciğer kanseri sigara içimi ile ilişkisi en belirgin akciğer kanseridir.Sigara içen kadınların erkeklere göre bu tipe yakalanma olasılığı daha fazladır.
Yapılan çalışmalar, akciğer kanseri ile aşağıda bahsedilecek çeşitli olayların ilgili olduğunu göstermiştir;
Sigara:
Sigara içimi ile akciğer kanseri arasında direkt bir ilişki mevcuttur. tütündeki zararlı maddeler(karsinojen) akciğerdeki hücrelere zarar verir. zamanla bu zararlı etkiler hücrelerde kansere neden olabilir. bir sigara içicisinin akciğer kanseri olması; hangi yaşta sigara içmeye başladığı, ne kadar süredir sigara içtiği, günde içtiği sigara sayısı, sigarayı ne kadar derin için çektiğiyle alakalıdır. sigara içmeyi bırakmak bir kişinin akciğer kanseri olma riskini büyük ölçüde düşürür.
Puro ve pipo; kullananlar bunları kullanmayanlara göre daha çok akciğer kanseri olma riskine sahiptirler. Kişinin kaç yıl puro ve pipo içtiği, günde kaç adet içtiği ve ne kadar derin içine çektiği, kanser olma riskini etkileyen faktörlerdir. içlerine çekmeselerde puro ve pipo içicileri akciğer ve ağız kanserinin diğer tipleri içinde risk altındadırlar.
Pasif içiciler (tütün dumanına maruz kalanlar); akciğer kanseri olma riski pasif içicilik durumunda da artmaktadır. Çeşitli kanser yapıcı maddeler; Berilyum, radon ve asbest gibi maddeler akciğer kanseri riskini arttırırlar- Asbest;
-Krokidolit (mavi); Amozit (kahverengi); Krizolit(beyaz)
Belli bazı endüstrilerde kullanılan ve doğal olarak fiberlerde bulunan bir mineral grubudr. Asbest fiberleri partiküllere ayrılmaya meyillidirler ve havada dolaşıp kıyafetlere yapışırlar. bu partiküller solunduğu zaman akciğerlere yerleşiler ve orada akçiğer hücrelerini zarara uğratırlar ve böylece kanser gelişme riskini artırırlar.çalışmalar asbeste maruz kalan işçilerde akcier kanseri gelişme riskinin maruz kalmayanlara göre 3-4 kat daha fazla olduğunu göstermiştir.bu artış gemi inşası, asbest madenleri, izolasyon işi ve fren tamiri gibi endüstrilerde çalışanlarda gösterilmiştir.
Akciğer kanseri olma riski asbest işcileri sigara içiyorlarsa daha fazladır. Asbest işcileri iş verenleri tarafından temin edilen iş ve güvenlk prosedürlerini takip etmek zorundadırlar.
Hava Kirliliği;
Akciğer kanseri ile hava kirliliğine maruz kalmak arasında bir ilişki bulunmuştur. Ama bu ilişki açıkca tarif edilememiştir ve daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir.
Akciğer Hasalıkları;
-Geçirilmiş tüberküloz (verem) nedbe dokusu üzerinde akciğer kanserleri gelişebilir.
-Ailede akciğer kanseri olması akciğer kanserine yakalanma riskini arttırmaktadır.
-Hastanın hikayesi; Bir kere akciğer kanseri olan kişinin tekrar ikinci akciğer kanseri olama riski; hiç kanser olmamış
kişiye oranla daha fazladır. Akciğer tanısı aldıktan sonra sigara içmeyi bırakmak, ikinci bir akciğer kanseri gelişmesini önleyebilir.
Riskli meslekler; madenciler, tekstil,izolasyon ve tersane işçileri, petro-kimya, baca temizleyicileri, plastik sanayi işçileri, maden ve kaynak işçileri, çamaşır suyuüreticileri, cam seramik, muşamba ve batarya işçileri, boya, dökümhaneler, çelik işçileri
-Akciğer kanserinden korunmanın en iyi yolu sigara içmeyi burakmak veya hiç başlamamaktır.
Belirtileri
-Öksürük, balgam, kanlı balgam, göğüs ağrısı, nefes darlığı, akciğer iltihabı, göğüs kafesi içine sıvı birikmesi, ses kısıklığı, tümörün damar basısı nedeniyle göğüs üst bölümünde boyunda ve başta ortaya çıkan ödem (şişlik).
-Kemiğe yayılım sonrası kemik ağrıları, kanda kalsiyum artışı ve buna bağlı belirtiler.
-Karaciğere yayılım sonrası, bazı nörolojik belirtiler ve nöbetler.
-Bazı hormınların tümör tarafından anormal salgılanması nedeniyle çeşitli hormonal bozukluklar.
TANI
Belirtilerin nedenlerini bulmaya yardıncı olması için kişinin geçirdiği hastalıklar, tütün kullanma (sigara,puro,pipo vs.) durumu, çevresel veya mesleki olarak maruz kaldığı maddeler ve diğer aile fertlerinde kanser olup olmadığı sorgulanır.
Göğüs röntgeni( bilgisayarlı tomografi, manyetikrezonans görüntüleme, pozitron,emisyon tomografisi; ihityaca göre bu testlerin hepsi aynı anda istenebilir) ve bazı testler istenebilir. Eğer akciğer kanserinden şüpheleniliyorsa balgam tetkiki (sputumsitoloji; akciğerlerdeki mukozadan derin öksürükle çıkan metaryein mikroskopta incelenmesi) istenir. Bu tetkik akciğer kanserini tesbit etmek için basit ve yararlı bir testtir.
Doktorun kanserden emin olmak için akciğer dokusunu incelemesi gerekmektedir. Biyopsi ile birlikte alınan küçük bir doku parçasının patolog doktor tarafından mikroskop altında incelenmesinin kişinin kanser olup olmadığını büyük olasılıkla gösterir.
Bu doku parçasını almak için bir çok yöntem vardır.
1) Bronkoskopi:
İnce ve ışıklı bir tüp (bronkoskopi) hava yolların açmak için ağızdan sokularak hava yolları incelenir ve şüpheli ya da tümör bölgesine yakın bronş mukozasından küçük bir parça alınır.
2) İğne Aspirasyonu: Göğüs duvarından tümör bölgesine doğru (radyolojik rehberlik eşliğinde yer tesbiti yapılarak) bir biyopsi iğnesi sokularak tümörden küçük bir doku parçası lınması işlemidir.
3)Torasentez: Bir biyopsi iğnesi kullanarak akciğeri çevreleyen (plevral boşluktaki) sıvıdan biraz örnek alınarak incelenmesidir.
4)Torakotomi: Kanseri tanımak için doğrudan timörden bir parça almak amacıyla göğüs kafesinin cerrahi müdahale ile açılmasıdır.
AKCİĞER KANSERİNİN EVRELENDİRİLMESİ
Yapılan tetkikler sonucunda hastada kanser saptanırsa doktor hastalığın hangi evrede olduğunu öğrenmek isteyecektir. Bu evrelendirme kanserin yayılıp yayılmadığını ve yayılmış ise vücudun hangi bölgesine yayıldığını bulmak için yapılır.
Akciğer kanseri genellikle beyin ve kemiklere yayılır. Hastalığın evresini bilmek doktorun tedavi planlamasına yardımcı olur. Kanserin yayılıp yayılmadığını bulmak için kullanılan bazı tetkikler şunlardır;
Bilgisayarlı tomografi, Manyetik Rezonans Görüntüleme, PET(pozitron emisyon tomografisi)
Kemik sintigrafisi;
Kanserin kemiklere yayılıp yayılmadığını gösterir. Az bir radyoaktif madde kan dolaşımına verilir ve anormal kemik gelişimi olan yerde toplanır. Tarayıcı denilen bir alet bu alandaki radyo aktif seviyesini ölçer ve bunu röntgen filmine kaydeder.
Mediastınoskopi/Mediastinoskopi: Mediastınoskopi, kanserin göğüs kafesi içerisindeki( özellikle mediasten denilen bölgede olan) lenf düğümlerinin yayılıp yayılmadığını gösterir. Bu da hastalığın evrelenmesinde oldukça faydalı bilgiler edinilmesine yardımcı olur.
Tedavi
Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanseri hastaları bir çok değişik yollarla tedavi edilebilir. Tedavi seçimi hastalığın yaygınlığı ile ilgilidir. Cerrahi müdahale en yaygın tedavi şeklidir. Radyo terapi ve kemoterapi de hastalığın süresini yavaşlatma semptomları kontrol etmede kullanılabilir.
Küçük Hücreli Akciğer Kanseri hızlı yayılır. Birçok vakada hastalık tanı konulduğunda vücudun diğer bölümlerine de yayılmıştır. Doktorlar vücuda yayılmış kanser hücrelerine ulaşmak için hemen hemen her zaman kemoterapi kullanırlar. Kemoterapi içeren tedavide akciğerdeki tümörler veya vücudun diğer bölümlerindeki tümörler hedeflenerek uygulanabilirler. Bazı hastalara beyine yönelik radyoterapi orada kanser olmasa da uygulanabilir.bu tedaviye koruyucu beyin ısılanması denir. Bu beyinde tümör oluşmasını engellemek için verilir. Cerrahi tedavi küçük hücreli akciğer kanserinde çok az uygulanır.
Tümörün büyüklüğüne, yayılımına ve patolojik tipine bağlı olarak tedavide:
-Cerrahi
-Kemoterapi( ilaç tedavisi); neoadjuvan ve adjuvan
-Radyoterapi (ışın tedavisi) önemli olan yerler tutmaktadır.
Akciğer kanseri tedavisi bir çok faktöre bağlıdır. Bunlar akciğer kanseri tipi, hastalığın evresi ve hastanın genel sağlık durumudur. Bir çok değişik tedaviler ve tedavi kombinasyonları tedavide kullanılır.
Ameliyat sonrası gözle görünür, tesbit edilecek düzeyde kanseri kalmayan hastalara verilen ek tedaviye adjuvan tedavi denir. Adjuvan tedavi ameliyat sonrası gözle görülmeyen ancak geride kalmış olması muhtemel az sayıdaki kanser hücrelerini öldürmek amcıyla verilir. Adjuvan tedavi verilip verilmemem kararı patoloji raporundaki özelliklere, hastanın yaşına ve genel durumuna göre belirlenir.
Hastalar ameliyat sonrası adjuvan tedavi olarak sadece kemoterapi veya sadece radyoterapi veya hem kemoterapi hem radyoterapi tedavi alabilirler. Bazen, çok erken evrede olan hastalarda ameliyat sonrası adjuvan tedavi gerekmeyebilir.
Neoadjuvan tedavi: Özellikle cerrahi öncesi tümörü küçültmek ve cerrahi yapılabilir boyutlara ve daha doğrusu evresini azaltmak adına uygun vakalarda uygulanan radyoterapi ve/veya hem kemoterapidir.
Cerrahi Kanseri yok etmek için yapılan operasyondur. Cerahi müdahalenin tipi kanserin akciğerlerdeki yerleşmesine bağlıdır. Akciğerdeki küçük bir parçayı almak için yapılan operasyon 'wedge' veya'segmental' rezeksiyon olarak adlandırılır. Eğer cerrahi olarak tüm lob alınırsa (lobektomi), sağ veya sol akciğerin biri alınırsa (pnomonektomi); tutulmuş bronşun veya vaskuler yapının belli bir kısmı çıkartılıp akciğer dokusu korunursa (sleeve rezeksiyon) olarak adlandırılır.bazı tümörler yerleşimi, büyüklüğü ve hastanın genel sağlık durumu nedeniyle ameliyat edilemez. Kemoterapi k anser hücrelerinin ilaçlarla ortadan kaldırılmasıdır. Genellikle birden fazla ilaçtan oluşur. Kemoterapi yanlız bu konuda özel eğitimi olan hemşireler veya doktorlar tarafından verilir. Kemoterapinin verilme sayısı kür diye ifade edilir(1.kür, 2. kür gibi) ve genellikle aynı ilaçlar 21 veya 28 günde bir tekrarlanarak verilir. Kemoterapi çoğunlukla damardan sıvı şeklinde ayaktan tedavi merkezlerinde veya ağızdan hap olarak verilir. Bazen hastanın genel durumundaki bozukluk, verilen ilaçlar veya ilacın veriliş şekillerine göre hastaların tedavilerini hastanede yatarak almaları gerekebilir. Her kür sonrası hastalar medikal onkoloji polikliniğinde kontrol edilirler. Bu kontrolllerde hastalar muayene edilir, şikayetleri dinlenir, ilaçların yan etkileri sorgulanır ve vücuttaki diğer organlara bir zarar verip vermediğini araştırmak için bazı kan tetkikleri istenir. Her kür öncesi kan sayımının yapılması ve bu sayımın kemoterapiyi veren yetkili hemşirelere gösterilmesi gerekmektedir.
Bir hastanın ameliyat sonrası kemoterapi alıp almayacağını, eğer alacaksa kaç kür alacağını patoloji raporundaki tümöre ait özellikler belirler. Ancak bu kararların verilmesinde hastanın yaşı, genel durumuda önemli rol oynar. Bir gün içinde 12 saatten fazla zamanını yatarak geçirecek kadar genel durumu kötü olan hastalara kemoterapi verilmesi yan etkilere dayanamayacaklarıdan uygun değildir. Kemoterapi yapılması planlanan hastalar, ameliyat olmuşlarsa ameliyattan sonraki 3 hafta içinde kemoterapinin başlanması tercih edilir.
Radyoterapi (ışın tedavisi): Kanser hücresini ortadan kaldırmak için yüksek enerjili ışınlar kullanılmasıdır. Sınırlı her alana uygulanır ve bu alandaki kanser hücrelerini etkiler. Radyoterapi bir tümörü küçültmeye yönelik olarak cerrahiden önce veya kanser hücresini yok etmek için yapılan bir müdaleden sonra uygulanabilir. Doktorlar radyoterapiyi genellikle kemoterapi ile birlikte cerrahi tedaviye karşı birinci alternatif olarak kullanırlar. Nefes darlığı gibi belirtilerin giderilmesi içinde kullanılabilir.
Foto Dinamik Terapi: Bu özel bir kimyasal maddenin kan dolaşımına verilmesi ve hücreler tarafından alınmasıdır. Bu kimyasal madde normal hücreleri hızla terk eder.Fakat kanserli hücrelerde daha uzun süre kalır. Daha sonra bu hücrelere lazer ışığı uygulanarak maddenin aktif hale geçmesi sağlanır ve kanser hücreleri yok edilir.

YAN ETKİLERİ
Tedavi tipine bağlıdır ve hasta için farklılık gösterir. hastanın doktoru ve hemşireler tedavinin olası yan etkileri ve koruma yolları tedavi öncesi ve sonrası hastalara açıklarlar.
Cerrahi Akciğer kanseri için temel tedavi yöntemidir. Akciğer cerrahisinden sonra göğüste hava ve sıvı birikebilir. Hastalar genellikle ameliyat sonrası tüm vücut hareketleri sırasında (hareket ederken, öksürürken, derin nefes alırken) yardıma ihtiyaç duyarlar. Bu hareketler tedavi için önemlidir. Çünkü kalan akciğer dokusunun gelişmesine yardım olur ve daha fazla sıvı birikmesine engel olur. Göğüste ağrı, nefes darlığı akciğer cerrahisinin yaygın yan etkileridir. Hastalar eski enerji ve güçlerine geri kavuşmak için hafta- aylara ihtiyaç duyabilirler.
Kemoterapinin yan etkileri verilen ilaca göre değişir. Genel kural olarak kemoterapi hızla çoğalan hücreleri etkiler. Kanama sırasında pıhtılaşayı sağlayan, hastalıklara karşı savunmamızı yapan ve vücudumuzdaki organlara oksijen taşıyan kan hücreleri hızlı çoğalan hücrelerdir. Bu kan hücreleri kemoterapi aldıktan yaklaşık 1 hafta 10 gün sonra sayıca azalırlar ve bu nedenle çabuk morarma veya diş fırçalama gibi küçük işlemler sonrası kanama olabilir. normalde vücudumuza girdikleriinde savunma sistemimiz güçlü olduğundan hastalık yaratmayan mikroplar kemoterapi sonrası savunmamızı sağlayan hücreler azaldığından kolaylıkla ateşli hastalıkların ortaya çıkmasına neden olabilirler. Bu dönemde yıkayarak tediğimiz çiğ sebze ve meyvelere ( örneğin salata gibi) en az on gün kadar yemekten kaçınmalısınız. Unutmayınız ki bu yasak meyve sebzelerin hastalığınız üzerine olan herhangi bir etkisinden dolayı değil, ne kadar temiz yıkasanız da yiyeceğiniz sebze ve meyvenin üzerinde kalmış olması muhtemel mikroplardan kaçınmak içindir. Eğer 38,5 Cin üstünde bir saati geçer ve hücreler normal sayılarına ulaşır.
Bir başka hızlı çoğalan hücre grubu sindirim sistemi hücreleri ve kıl kökü hücreleridir. Bu nedenle kemoterapi sonrası genellikle ilk haftadan sonra saçlar dökülür. Hastalarda iştah kesilmesi, bulantı, kusma,ishal ve ağız yaraları gelişebilir, bu yan etkilerin hemen hepsi ilaç tedavisi ile kontrol altına alınabilir. Bu yan etkiler kısa sürelidir, hastaların şikayetleri bir sonraki kemoterapiye başlamadan geçmiş olur.
Kemoterapinin bahsedilen bu yan etkilerinin şiddeti hastadan hastaya değişir.
Günümüzde modern kemoerapilerle uzun, kalıcı yan etkilere rastlamak nadirdir. Ancak kemoterapi ilaçları kalp üzerinde olumsuz etkiler yapabilir, bu ilaçları kullananlarda doktor periyodik olarak kalbinizin etkilenip etkilenmediği anlamak için tetkikler ister. Bugün kullanılan kemoterapi ilaç dozları ve kemoterapi kür sayıları kalp üzerinde olumsuz etki yapacak boyutta değildir. Bazı kemoterapi ilaçlarını aldıktan yıllar sonra kan kanseri yani lösemi gelişme riski vardır.
Ayrıca bazı kanser ilaçları yumurtalıkları etkileyecek yumurta hücreleri öldürürler, böylece yumurtalıklar kadınlık hormonu olan östrojeni üretemez ve hastalar menopoza girerler. Adetler seyrekleşir ya da durabilir ve bu durumda kadınlar hamile kalamazlar. Özellikle 35-40 yaşın üzerinde kemoterapi ile meydana gelen kısırlık kalıcır. Daha genç hastalarda kemoterapi süresince kesilen adetler bir süre sonra normale dönebilir. kemoterapi ilaçları çoğunlukla damardan verilir ve verildikleri damara zaman içinde zarar verip, damarın sertleşmesine ve dışarıdan bakıldığında gözle fark hale gelmesine neden olabilirler. Kemoterapi alırken veya aldıktan sonraki gün ilacı aldığınız kolda kızarıklık şişme ve yanma olursa hemen doktorunuza haber vermelisiniz. Kemoterapi alırken herhangi bir nedenle ağrı kesici kullanmanız gerekirse doktorunuza danışınız. Çünkü bazı ağrı kesiciler vücuttaki kan hücrelerinde sayıca veya işlevce azalmaya neden olabilirler. Bunun dışında kalp, akciğer ve böbrek hastalığınız için kullandığınız ve hayati önemi olan ilaçlarınıza kemoterapi süresince devam edebilirsiniz. Kullanmak zorunda olduğunuz bu ilaçları doktoruna yaptığınız ziyaretlerde göstererek bir sakınca olup olmadığını sormanız uygun olur.
Kemoterapi gibi hem kanserli hemde normal hücreleri etkiler. Radyoterapi aldıkları süre içinde hastalar mümkün olduğunca istirahat edilmelidir. Tedavi gören bölgedeki cilt kızarabilir, kuru, hassas ve kaşıntılı olabilir. Tedavinin sonuna doğru aynı bölge daha ıslak ve akıntılı hale gelir. Bu derinin ışığına karşı verdiği bir reaksiyondur. Bu alan mümkün olduğunca hava ile temas edecek şekilde olmalı, sıkı iç çamaşırı ve kıyafetlerden bu dönemde kaçınılmalıdır. Işın tedavisi aldığı süre içinde bu böyle suyla temas ettirilmemelidir. Doktora sormadan bu bölge için herhangi bir losyon ya da krem kullanılmamalıdır. Işın tedavisinin deri üzerindeki etkileri geçicidir. Fakat etkilenmenin derecesi hastadan hastaya değişir. Bazen ışın tedavisi almış alan bölgede cilt rengi normale göre daha koyu renkte kalabilir.
Metastatik hastalıkta özellikle beyin metastazlarında beyin ışınlaması yapılır. Bu işlem 1 hafta yada 10 gün kadar sürer, ışın tedavisine bağlı bulantı ve kusma gibi yan etkiler gelişebilir. Bu durumlar için radyoterapist tedavi öncesinde ve tedavi ederken alınması gereken ilaçları hastaya anlatmalıdır. Beyine radyoterapi alan hastalar baş ağrısı, deride değişiklikler, yorgunluk , bulantı,kusma, saç dökülmesi, hafıza ve düşünme süresiyle ilgili problemle karşılaşabilirler. Bir çok yan etki zamanla geçer. Radyoterapinin diğer yaygın yan etkileri boğazda kuruluk, ağrı, yutma zorluğu, yorgunluk, tedavi olan bölgede doku değişiklikleri ve iştah kaybıdır.
Diğer Yan Etkiler
Kanser istah azalmasına neden olabilir. Bazı hastalarda ağızda tatsızlık oluşur. Çoğunlukla tedavilerin yan etkileri olan bulantı, kusma ve ağızda yaralar hastanın yemek yemesini güçleştirir.
Fakat beslenme çok önemlidir. Öğünler mutlaka yeterli kalori ve protein içermelidir. Böylece kilo kaybı ve dokuların kendini tekrar tamir etmesi sağlanabilir. Tedavi alan hastalar, düzenli ve yeterli beslenirse kendilerini daha enerjik ve iyi hissedeceklerdir ve ilaçların yan etkileri daha az görülecektir.
Verilen tedavi ile iyileşme şansı nedir?
Bazen hastalar iyileşme şansının rakamlarla ifade edilmesini isterler. Aslında yapılan büyük çalışmalarda hangi evredeki hastanın ortalama nekadar süre yaşayabileceğine dair rakamsal yüzde değerleri mevcuttur. Ancak unutulmamalıdır ki bu istatiksel değerler binlerce hastaya ait değerlerin bir ortalamasıdır, yani herhangi bir kanser hastasına ne olacağını önceden kestirmek için kullanılması tam olarak doğru olmaz. Kanseri olan iki hastanını gelecekte ne olacağı birbirinden farklıdır, tümörün ve hastanın kendisine ait bugün henüz bilemediğimiz pek çok faktör aynı hastalığa yakalanan iki kişinin farklı seyirler göstermesinde etkili olmaktadır. Bu nedenle hastaların kendilerini diğer hastalarla kıyaslaması doğru değildir.
HASTALARIN TAKİBİ:
Akciğer kanseri tedavisinden sonra hastanın takibi de çok önemlidir. Düzenli kontroller sağlık durumundaki değişiklikleri ortaya çıkarır. Böylece eğer kanser tekrarlar ya da yeni kanser oluşursa bu mümkün olduğunca çabuk tedavi edilebilir. Bu kontroller muayene, göğüs filmi ve çeşitli laboratuvar tesislerini içerir.Kontroller arasında ortaya çıkan herhangi bir sağlık problemi hemen doktora bildirilmelidir.
Tedavi sonrası önerilen özel bir diyet yoktur, dengeli beslenme, fazla yağlı içeceklerden kaçınma, düzenli egzersiz yapmak yani normal şartlar altında her sağlıklı insanın uymasıgereken kurallar kanser hastaları için de gçerlidir.
Kilo kaybı, iştahsızlık, aşırı yorgunluk, bulantı-kusma, baş dönmesi, karın ağrısı ve dolgunluk, kemik ağrısı, iki haftadan fazla süren öksürük, baş ağrısı olduğunda normal periyodik kontrol zamanınızı beklemeden doktora başvurulmalıdır.
Tedavi sırasında ve sonrasında hastalar cinsel yaşamlarına eskiden olduğu gibi devam edebilirler. Kemoterapinin yumurtalık hücreleri üzerinde olan mutajenik(bebekte ciddianormallikler olabilmesi) etkileri nedeniyle tedavi süresince gebeliği önlemek için doğum kontrol yöntemlerinden biri tercih edilmelidir. Verilen kemoterapi ilaçlarının çoğu yumurtalıkların çalışmasını bozar ancak bu etkilemenin derecesi hasstadan hastaya değişir. Genç erkek hastalar gelecekteki yapay döllenme ya da intro fertilizasyon için kemoterapiden önce spermlerinin saklanmasını isteyebilirler. Bazı kemoterapik ilaçlarperiferik sinirlerdeki duyuları etkilediğinden ereksiyon yeteneği yada ereksiyon sağlamayı sürdürmeyi engelleyebilirler.
Tanı sonrası tedavi planı ile hastanın yaşadığı fiziksel ve ruhsal sıkıntılar, hastalığa veya tedaviye bağlı yorgunluk, halsizlik hissi, cinsel yaşam, istek ve heyecan duyma gibi duyguları etkileyebilir. Cinsel yaşam ile ilgili bu tür sorunlar, bu dönemde yaşanılan ve tedavi sonrası geçen diğer sorunlar gibi zaman içinde geçecektir.
Cinsel yaşama yönelik kaygıların olduğunu ve bu konuda yardım almak istediğini hastalar tedavi alınan kemoterapi ünitesindeki doktor ve hemşirelere belirtmekten çekinmemelidir.
KANSER HASTALARINA DESTEK
Ciddi hastalıklarla beraber yaşamak kolay değildir. Kanser hastaları tıbbi ve fiziksel değişikliklerle başetmek bir yana hayatlarını zorlaştıran bir çok endişe, duygu ve düşüncelere sahiptir. Kanser hastaları işlerini sürdürebilme, ailelerinin geleceği ve günlük aktivitelerini yapabilme konusunda endişelidirler. Yapılan tetkikler, tedaviler hastanede yatma gerekliliği,tedavi ücretleri onları endişelendirir. Bu duygusal durumla baş etmek içinde yardıma ihtiyaç vardır.
Aslında bir hastanın bu duygusal durumuna dikkat etmek tedavinin bir parçasıdır. Sağlık personelinin desteği, destek grupları, hastadan hastaya ilişkiler kişinin kendisini daha az yanlız hissetmesini önler ve az stresli olmasını sağlar. hayatlarının kalitesini artırır.
Kanser destek grupları kanser hastalarının tecrübelerini paylaşmak ve konuşmak için güvenli ortamlar sağlarlar. Hastalar sağlık personeline böyle bir grup bulmak için danışabilirler.
Tüm sağlık çalışanları tedavi, çalışma ve diğer faaliyetleri konusunda sorularına yardımcı olmalıdırlar. Bunun yanı sıra dernekler, danışmanlar, dini topluluklar ve üyeleri hastaların kişisel problemleri ve geleceklieri ile ilgili olarak onların kaygılarını giderici yaklaşımlarda bulunabilirler.
Arkadaşlar ve akrabalar hastalara destek olabilirler. Hasta, onunla dertleşecek diğer kanserli hastalarla tanışabilirler. Kanser hastaları destek grupları oluşturup onlarla tedavinin etkileri ve kanser konusunda bildiklerini paylaşabilir. Bu konuda akılda tutulması gereken her hastanın farklı olduğudur. Her ikisi de aynı kanser hastası olmasına rağmen bir hast için doğru olan tedavi ve yaklaşım diğeri için yanlış olabilir.
Her zaman doğru olan arkadaşların ve diğer aile üyelerinin önerilerinin doktora danışıldıktan sora uygulanmasıdır.  

Bu makale 9 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Gökhan Hacıibrahimoğlu

Prof. Dr. Gökhan HACIİBRAHİMOĞLU 31 Ağustos 1966 yılında Trabzon'da doğmuştur. Lisans öncesi öğrenimlerinin ardından 1983 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini 1989 yılında başarıyla tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise, 1993 - 1999 yılları arasında Heybeliada Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahi Merkezi'nde yapmıştır.  1999 - 2000 Yılları arasında Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahi Merkezi'nde, 2000 yılında Allegemania Krankenhause, Viyatan Tıp Fakültesi'nde, 2000 - 2001 yılında Paris - Sud Üniversitesi, Marie Lennelongue Hastanesi'nde, 2001 - 2004 yılında Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahi Merkezi'nde, 2004 - 2009 yılları arasında Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahi Merkezi'nde, görev almış aynı zamanda 2008 yılında ''Doçent Doktor'' unvanı a ...

Etiketler
Akciğer tümörlerinin belirtileri nelerdir
Prof. Dr. Gökhan Hacıibrahimoğlu
Prof. Dr. Gökhan Hacıibrahimoğlu
İstanbul - Göğüs Cerrahisi
Facebook Twitter Instagram Youtube