Yürüyüş gerçekten faydalı bir egzersiz mi ? kilo veremiyorum yoksa depresyonda mıyım?

Yürüyüş gerçekten faydalı bir egzersiz mi ? kilo veremiyorum yoksa depresyonda mıyım?

Yürümenin;

♦ Bağırsakları hareketlendirdiği

♦ Stresi azalttığı

♦ Kan şekerini dengelediği

♦ Tansiyonu ve kalp sağlığını olumlu yönde desteklediği

♦ Kolesterolü düşürdüğü

♦ Kendinizi daha iyi hissetmenizi sağladığı

♦ Dopamin hormonu salgılayarak olaylara konsantrasyonunuzu arttırdığını,

bilmeyenimiz yoktur.

Bazı noktalarda kafalar karışıktır!

► Günlük kaç adım atalım?

► Kaç dakika yürüyelim?

Bu soruların cevaba her yerde farklıdır.

Kimisi günlük 4.000 bin adım kimisi 10.000 bin adım, kimisi haftada 5 gün 15 dakika kimisi de her gün 10 dakika yürüyüş der. Buradaki farklı ifadeler bilimsel çalışmaların sonuçlarının farklı olmasından kaynaklanmaktadır. Ancak ortak kanaat yürüyüşün her zaman faydalı olduğu yönündedir.

Özellikle hipertansiyonu ve diyabeti  olanlar için önerimiz, kendinizi yürümek için en istekli hissettiğiniz bir zaman diliminde ortalama 8.000-10.000 adım  yürümenizdir.

Yürümede amacınız kilo almayı engellemek olmalıdır. Şayet kilonuz yürümenize rağmen azalma eğiliminde değilse hatalı yapılan işler vardır.

Büyük ihtimalle yediğiniz ile harcadığınız arasında ciddi dengesizlikler  vardır. 35 yaşından sonra hem erkekler hem de kadınlarda her yıl normal şekilde beslenseler bile bir kilo alma eğilimindedirler. Özellikle doğum sonrası kadınlarda bu durum daha ciddi düzeydedir. Sebebi yaş ilerledikçe metabolizmamız ve buna bağlı olarak hareketlerimizin yavaşlamasıdır.

Yani özetle, 35 yaşından sonra harcadığınız enerji aldığınızdan enerjiden fazla olmalıdır. Kilo alımı matematik gibidir. Ortaokul dönemindeki havuz problemleri gibi yukarıdaki musluk fazla aktığı, aşağıdaki musluk yavaş aktığı müddetçe havuzun boşalma ihtimali yoktur.

İstisnai durumlar yok mu yanılıyor olabilir miyim?

Evet istisnai durumlar ve ihmal edilen durumlar vardır.

Aslında dikkat çekmek istediğim konuda burasıdır. Hastalardan sürekli olarak ’ne yaparsam yapayım kilo veremiyorum ‘’ diye şikayetler duyuyoruz.

Biz hekimlerin bu noktada ihmal ettiği veya ilgilenmediği konular var.

Mesela;

Bazı kişilerde metabolizmayı yavaşlatan hormonal problemler olabilir. Bu durumu daha çok bayanlarda görüyoruz. Hipotroidi PCOS, adet düzensizliği ve insülin kullanan diyabet hastalarının kilo veremediğini biliyoruz. Bu hastalarda esas sorunlar düzeltilmeden kilo vermelerinin mümkün olmadığının da farkındayız.

Bu hastalıklara sahip olmayan erkek ve kadınlarda şayet egzersiz ve diyete rağmen kilo verilemiyorsa ortada gözden kaçan veya ihmal edilen durumlar vardır.

Nedir bunlar?

♦ Aldığınız enerji harcadığınız enerjiden fazladır

♦ Kadınlarda tespit edilemeyen hormonal problemler vardır

♦ Hastaların kullandığı ilaçlar kilo vermesini engelliyordur (örn. psikiyatrik ilaçlar)

♦ İrritabl bağırsak dediğimiz bağırsağın düzgün çalışmaması durumu vardır

♦ Ve en önemlisi hastada tespit edilemeyen DEPRESYON vardır

Yukarıda sıralanan maddelerden en önemlisi depresyon maddesidir. Çünkü kilo bizim toplumumuzda daha çok orta yaşın sorunudur. Bireyler 30 yaşından sonra kilo almaya başlarlar. Etrafınıza bir bakın erkekler bayanlar fiziki olarak birbirine benzerler.

Yaş ilerledikçe hayattaki isteklerimiz ve hedeflerimiz gerçekleşmediği zaman hemen depresyona gireriz. Bunu bireyler de çoğu zaman fark edemez. Can sıkıntısı olarak değerlendirilir. Zamanla geçeceğine inanılır. Bazı hastalarda evet zamanla mevcut durum kabullenilir ve depresyon hafifler veya geçer. Ancak bazı hastalarda bu durum düzelmez. Tedavi edilmesi gerekir.

Depresyonun yaşadığımız çağda çok önemli bir sosyal sorun olduğunu düşünüyorum. Hastaneye çeşitli sebeplerle baş vuran hastaların ‘’ klinik tecrübelerime dayanarak ‘’ en az %50 sinin depresyonda olduğunu söyleyebilirim. Ama hastalar baş ağrısı, obezite, diyabet, kanser, hipertansiyon, bel sırt ağrısı, boyun ağrısı, karın ağrısı, iştahsızlık, kabızlık, ishal, gaz-şişkinlik, baş dönmesi, kulak çınlaması, şikayetleri ile farklı polikliniklere başvururlar.

Yukarıdaki şikayetlerin hepsi, evet hepsi depresyonda görülebilir. Depresyon çağımızın önemli bir hastalığı demiyorum, önemli bir sosyal problemidir. Çünkü toplumun yarısının hasta olması mümkün değildir. Buna hastalık diyemeyiz.

Bunun birçok sebebi vardır; ekonomik, politik, sosyal statü ve mutsuz evlilikler bence en önemli faktörlerdir.

 Bu durumun tedavisi nasıl olmalı bu da başkaca bir yazının konusu olsun, burada bitirelim.

Kalın sağlıcakla…

Bu makale 8 Mayıs 2020 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Dr. Mustafa İkizek

Ege Üniversitesi’nden mezun İç Hastalıkları Uzmanı olan hekim 18 yıllık mesleki tecrübeye sahiptir. Kronik hastalıkların tedavisinde güncel tıp anlayışının yetersiz kaldığına inandığından İntegratif Tıp uygulamalarına ilgi duymuştur. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nin integratif tıp uygulamaları ile ilgili eğitimlerine katılarak Fitoterapi Ozon Hiridoterapi Kupa ve Nöral Terapi eğitimlerini başarıyla tamamlamıştır. Başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerinde yaygın olarak kullanılan Biyorezonans eğitimlerini de alarak kronik hastalıkların tedavisine uyarlamıştır. Tüm dünyada kabul görmüş tamamlayıcı tedavi yöntemlerini güncel tıp uygulamaları ile harmanlayarak hastalarına yardımcı olmaya çalışmaktadır. Çeşitli dergilerde yayınlamış makaleleri olan hekimin bütünleyici tıp uygulamaları ile ilgili çalışmaları da sürmektedir. Romatizma ve diy ...

Etiketler
Depresyon riski
Uzm. Dr. Mustafa İkizek
Uzm. Dr. Mustafa İkizek
Ankara - Dahiliye - İç Hastalıkları
Facebook Twitter Instagram Youtube