Prostat kanseri hakkında bilmeniz gerekenler

Prostat kanseri    hakkında bilmeniz gerekenler

     Erken evre prostat kanserinde hastaların asemptomatik  (belirtisi olmayan) olduğu vurgulanmalıdır. Prostat kanseri erkeklerde en sık rastlanan kanser tiplerindendir (Dünyada 4.cü en sık). Yapılan çalışmalarda prostat kanserinin en fazla 55 yaş üzeri erkeklerde görüldüğü ve tanı almış erkeklerin ortalama yaşının 72 olduğu bildirilmiştir.

PROSTAT

     Prostat erkeklerde meninin bir kısmını yapan ve koyu bir salgı salgılayan, aksesuar bir bezdir. Erkeklerde mesanenin (idrar torbası)  hemen altında,  idrar torbasından idrarın boşalmasını sağlayan kanalın  (idrar yapma borusu) ilk kısmını çepeçevre sarar.

Prostatın işlevini sürdürebilmesi için erkeklik hormonlarına ihtiyacı vardır.

Erkeklik hormonlarının en önemlisi testislerden (hayalar) salgılanan Testosteron hormonudur.   Bir kısım da böbreküstü bezlerinden salgılanır. 

KANSER

     Vücudumuzda tüm organlar hücrelerden oluşur. Hücreler vücudumuzun en küçük yapıtaşlarıdır ve ancak mikroskopla görülebilirler.Sağlıklı vücut hücreleri (kas ve sinir hücreleri hariç) bölünebilme yeteneğine sahiptirler. Ölen hücrelerin yenilenmesi ve yaralanan dokuların (vücut içi ve dışındaki) onarılması amacıyla bu yeteneklerini  kullanırlar.

     Buna karşın kanser hücreleri, bu  bilinci kaybeder,  kontrolsüz bölünmeye başlar ve çoğalırlar. Kanser hücreleri birikerek tümörleri (kitleleri) oluştururlar.

Benign (selim) doku kanser değildir. Yavaş büyür  ve köken aldıkları dokuda kalırlar, vücudun diğer kısımlarına sıçramazlar.

Benign Prostat hiperplazisi (selim prostat büyümesi), normal prostat hücrelerinin anormal olarak büyümesidir. Özellikle prostatın iç kısmı büyüyerek idrar kanalına (üretra) baskı yaparak ve tıkayarak idrar akışını engelleyebilir. 60-70 yaş üzerindeki erkeklerin yaklaşık yarısında , 70-90 yaşındaki erkeklerin  % 90'nında bu hastalığa bağlı şikayetler mevcuttur. Bu şikayetlerin giderilmesi için tedavi gerekir. Ancak çoğu zaman hayatı tehdit edecek bir tehlike oluşturmazlar.

Malign (habis) doku kanserdir. Kanser hücreleri kontrolsüz olarak çoğalır, komşu dokulara yayılır ve bu dokuları tahrip ederler. Ayrıca kanserli hücreler bulundukları bölgelerden kan ya da lenf damarları yoluyla bedenin başka bölgelerine taşınabilir, orada yerleşebilir ve hızla yayılabilir. Kanserin bu şekilde yayılışına ''metastaz,, denir.

     Kanserlerin çoğu geliştikleri hücrenin tipi veya organın adıyla anılırlar. Prostat dokusundan gelişen kanser, ''prostat kanseri,, olarak adlandırılır. Prostat kanseri, prostat bezi içinde sınırlı olarak kalabileceği gibi, yakın lenf bezlerine de yayılabilir. Ayrıca kemiğe, idrar kesesine, rektuma ve diğer uzak organlara da yayılabilir. Vücudun değişik kısımlarına yayılsa da orijinal tümörün ismiyle anılırlar. Örneğin, eğer prostat kanseri kemiğe yayılım gösterdiyse, burada tümör içindeki kanser hücreleri yine prostat kanseri hücreleridir. Hastalık kemik kanseri değildir, metastatik prostat kanseri olarak adlandırılır.                                                                         

BELİRTİLER

Erken dönemde prostat kanseri genellikle bir şikayete neden olmaz. Prostatın diğer hastalıklarının (benign prostat büyümesi) bulguları da bazen hastalığı gizleyeblir. Bu aşamada olabilecek şikayetler:

*Geceleri daha çok olmak üzere sık idrar yapma ihtiyacı

*İşeyememe

*Zayıf veya kesik kesik idrar yapma

*İşerken yanma veya ağrı

*Ağrılı boşalma

*İdrar veya menide kan görülmesi

*Sırt, kalça ve/veya bacak ağrıları

Bu şikayetler mutlak prostat kanseri olduğu anlamına gelmez. Herhangi biri de kanser veya ciddi olmayan başka sağlık problemleri tarafından da oluşturulabilir. Bu şikayetlerin nedenini sadece bir doktor söyleyebilir. Bu tarz şikayetleri olan bir kişi mutlaka bir uroloji uzmanına görünmelidir.

TANI

Şayet belirtiler görülmeye başlamışsa doktor.hastasından şikayetlerini ve hikayesini sorgular, fizik muayene yapar ve gerek görürse  laboratuar  testlerine başvurur. Test ve incelemeler şunları içerir:

PARMAKLA  MAKATTAN (REKTAL)  MUAYENE: Doktor eldiven giydikten sonra , kayganlaştırıcı madde (vazelin) sürdüğü parmağı ile makattan prostat muayenesi yapar. Bununla prostatın büyüklüğünü, kıvamını ve kitle, nodül içerip içermediğini parmağı ile kontrol eder.

KAN TESTLERİ: Laboratuarda kandaki total Prostat Spesifik Antijen (PSA) --prostattan salgılanan ve kana belli oranda geçen bir protein- - düzeyi ve serbest PSA düzeyi ölçülür. PSA,  prostatın büyümesi, iltihapları gibi diğer hastalıklarında da yüksek çıkabilir. Yani PSA’nın yüksek olması her zaman kanser olduğunu göstermez.

     Sadece PSA tayini yapılarak prostat kanseri  tanısı konulamaz. Doktor bu testlerin neticesine göre hastayı kanser yönünden incelemeye alıp almayacağına karar verir.

İDRAR TAHLİLİ: Kan  veya iltihap olup olmadığını aramak amacı ile kontrol edilir.

     Prostattaki büyümenin iyi veya kötü huylu (benign veya malign) olup olmadığını kontrol etmek amacıyla başka testlere başvurulabilir.

PROSTAT İLE İLGİLİ TESTLER

TRANSREKTAL ULTRASONOGRAFİ: Makattan yerleştirilen ultrasonografi aleti (probu) ile , insanın duyamayacağı ses dalgalarıyla prostat incelenir. Prostat dokusundan yansıyan ses dalgaları, ekranda sonogram denen resim oluşturur. Prostatın büyüklüğü ve iç yapısı hakkında böylece daha detaylı bilgi edinilmiş olur.

PROSTAT BİYOPSİSİ: Eğer testler prostat kanseri olabileceğini gösteriyorsa, biyopsi yapılmalıdır. Biyopsi tanıyı koyabilmek için tek yoldur. Biyopsi, anestetik bir jel ile lokal (mevzi) anestezi uygulanarak yapılır.  Transrektal ultrasonografiden yararlanılarak ince bir biyopsi iğnesi vasıtasıyla küçük miktarlarda prostat dokusu incelenmek üzere alınır (Şekil. )

     Parçalar Patoloji uzmanınca incelenerek, varsa kanser hücrelerinin''grade'ini,, (derecesini ) belirler. Grade, tümörün normal prostat dokusuna ne kadar benzediğini ve büyüme hızının derecesini gösterir. Bu,Gleason skorlamasıyla derecelendirilir. Prostat kanseri buna göre 2 ile 10 arasında bir skor alır. ''2 ,,kanserin en az saldırgan formunu (prostat beziyle sınırlı),''10,,ise en saldırgan formunu (bezin dışına yayılma riski en yüksek) temsil eder.Düşük skorlu tümörler, büyük skorlu tümörlere göre daha yavaş büyüme ve yayılma özelliğine sahiptir.

     Eğer fizik muayene ve testler sonucu kanser bulunmamışsa doktor,iyi huylu prostat büyümesine bağlı şikayetleri gidermek için tedaviler önerebilir. Bu ilaçla olabileceği gibi bazı durumlarda operasyon da gerekebilir.

EVRELEME: Prostat dokusunda kanser saptanmışsa hastalığın evresinin (yayılma durumunu) bilinmesi lazımdır. Zira evresinin bilinmesi tedavi seçeneğinin belirlenmesinde çok önemlidir.

     Evreleme, kanserin sadece prostat bezinin içinde sınırlı mı yoksa başka yerlere sıçramış mı

olduğunu gösterir. Bu amaçla her hastada gerekli olmasa da bilgisayarlı tomografi, kemik sintigrafisi, manyetik rezonans görüntüleme ve akciğer grafisi gibi görüntüleme metodlarına baş vurulur. Bu testler sonucu hastalığın hangi evrede olduğu anlaşılır.

     Tedavi başlamadan önce hastanın doktora sormak isteyeceği bazı sorular şunlardır:

*Hastalığım yayılmış mıdır?

*Tümörün hücresel derecesi (skor) nedir?

*Tedavi olmam gerekiyor mu? Tedavi seçenekleri nelerdir? Siz bana hangisini tavsiye edersiniz?  Beklenen yararları nelerdir?  

*Tedavilerin riskleri ve yan etkileri nelerdir?

*Tedavi cinsel hayatımı etkileyecek midir?

*İdrar yapma/kaçırma problemleriyle karşı  karşıya kalır mıyım?

TEDAVİ  METODLARI:

İZLEM:Prostat kanserlerinin bir kısmı (düşük gradeli) yavaş ilerler ve bu nedenle tanı konmuş bazı hastalarda tedaviye ihtiyaç görülmeyebilir. Beklenen yaşam süresi kısa olan çok yaşlı erkeklere veya başka ciddi sağlık problemleri olan erkeklere tedavi önerilmeyebilir. Tedavinin olası yan etkilerinin bu gibi hastalarda yarardan ziyade ''zarar,, verebileceğini düşünerek doktor hastaya takip önerebilir. Bu durumda hasta tedavisiz izlenir, ileride şikayetleri olursa tedavi edilir.

     Prostat kanserinin tedavisi cerrahi, radyasyon (ışın) ve hormon tedavisinden oluşmaktadır. Bazen hastalara bu tedavilerin bir veya birkaçı birlikte uygulanabilir. Buna ek olarak başka tedavi seçeneklerinin de etkili olup olmadığı araştırılmaktadır.

CERRAHİ: Prostatın tümüyle çıkarılması anlamına gelen ‘radikal prostatektomi , prostat

kanserinde en yaygın uygulanan tedavilerden biridir. Özellikle prostatta sınırlı olduğu düşünülen  tümörlerde (Evre T1 ve T2), hastanın beklenen yaşam süresi 10 yılın üzerinde ise ve hayatı tehdit eden başka bir hastalığı yok ise iyi bir tedavi seçeneğidir. Ancak yan etkileri olabilen bir tedavidir. Bu yan etkilerden en önemlileri; geçici veya kalıcı idrar kaçırma, ameliyat sonrası peniste cinsel ilişki için yeterli sertleşmenin olmaması (erektil disfonksiyon) ve idrar kanalındada  (üretra) darlık olması şeklinde sıralanabilir.

Ameliyat olmadan önce hastanın doktora sormak isteyeceği bazı sorular şunlardır:

*Ne tür  bir ameliyat olacağım  (Açık, laporoskopik, Robotik)

*Ameliyat olduktan ne kadar sonra tam iyileşmiş olacağım?

*Ameliyatın kalıcı yan etkileri olabilir mi?

*İdrar kaçırmam olursa düzelir mi?

*İktidarsızlık (ilişkiye girememe) olursa ne gibi tedavi alternatifim olacak?  

*Üretra darlığı olursa ne yapılacak?

HARİCİ RADYASYON (IŞIN)TEDAVİSİ: Prostat kanserini tedavi etmek için bir başka yöntemdir. Radyasyon tedavisinde (Radyoterapi de denir) yüksek enerjili ışınlarla kanser hücreleri harap edilir ve büyümeleri durdurulur. Cerrahi gibi, radyasyon tedavisi de lokal etkili bir tedavidir ve sadece uygulanan alandaki kanser hücrelerine etki eder. Erken evre prostat kanserinde radyasyon tedavisi, cerrahi yerine veya cerrahi tedaviyi takiben o bölgede kalmış olabilecek kanser hücrelerini yok etmek için uygulanabilir. Prostat kanseri diğer organlara sıçradığında radyoterapi bu alanlara da uygulanıp kanserin burada oluşturduğu rahatsızlıkların giderilmesinde de rol oynayabilir. Radyasyon vücuda dışarıdan bir makineyle (harici radyasyon) yönlendirilebilir, veya radyoaktif madde içeren bir çekirdek yerleştirilmesi ile direkt olarak tümöre verilebilir (içten radyasyon; brakiterapi). Bazı hastalarda bu iki radyasyon tedavisi birlikte uygulanabilir.

     Radyasyon tedavisi bir hastanede veya klinikte ayaktan uygulanır.Tedavi genel olarak haftada beş gündür ve altı – sekiz hafta sürer. Bu tedavi planına uyulması prostat çevresindeki sağlıklı dokuyu, saçılan radyasyon ışınlarından korur.Tedavinin son bölümünde, yüksek doz radyasyon tümörün geliştiği daha küçük bir alana odaklanarak verilir.

Harici ışın tedavisinde kullanılan en yeni teknoloji olan Calypso™ 4D Lokalizasyon Sistemi, bir GPS sistemi gibi çalışır. Radyoterapi sırasında prostatın tam yerini ve hareketini belirleyerek, radyasyonu en iyi şekilde hedefler ve yan etkileri en aza indirir

     İçten radyasyon (brakiterapi) tedavisi : En çok küçük ila orta boyutlu kanserlerde etkilidir. Prostat içine pirinç büyüklüğünde radyoaktif   çekirdekler yerleştirilir. Bu yerleştirme işlemi bölgesel anestezi altında bilgisayarlı tomografi veya transrektal ultrasonografi eşliğinde , klavuz iğnelerin yardımı ile dikkatlice yapılır. Çekirdekler geçici veya kalıcı olabilir. Kalıcı bir çekirdeğin içerdiği radyasyon genellikle çevredeki diğer insanlara zararlı olmaz. Geçici olarak yerleştirilen bir çekirdek çıkarıldığında, vücutta hiç radyoaktivite kalmaz. Harici ışın tedavisinden  daha yüksek dozda radyasyon verse de, radyasyon sadece birkaç  milimetrelik alana etki ettiğinden  prostatın dışına genişleme ihtimali düşüktür.

     KRİYOTERAPİ

Bu tedavide, prostatın içine dört ila sekiz adet küçük iğne şeklinde prob yerleştirilerek prostat bezi, prostat kanseri için ölümcül düzeyde düşük derecelerde dondurulur. Bu minimal invaziv ve kesisiz prosedür, hastaneye yatılmadan veya tek gecelik hastane yatışıyla gerçekleştirilir. Bu tedavide hastalar birkaç gün içinde iyileşir ve ameliyat sonrası etkiler genellikle asgari düzeydedir.

    Bu tedavi üç yolla kullanılabilir:

• prostat kanseri ilk teşhis edildiğinde prostatın tamamının tedavisi için

• radyoterapi veya brakiterapi (çekirdekler) gibi bir ilk tedavinin ardından prostatta nükseden kanserde «kurtarma» tedavisi için

• prostatın sadece hastalıktan etkilenen bölümünün tedavisine yönelik «fokal terapi» için.

HORMON TEDAVİSİ: Hormon tedavisi, bazı kanserlerin büyümesini önlemek için vücudun hormon dengesini değiştiren bir prostat kanseri tedavisidir. Prostat kanseri hücrelerinin büyümek için ihtiyaç duyduğu hormonların etkisini sonlandırır. Hormon tedavisi ile kandaki erkeklik hormonu seviyesi düşer. Hormon seviyesindeki bu düşüş vücudun başka  yerlerine yayılmış olsa da, tüm kanser hücrelerini etkiler. Bu nedenle  hormon tedavisine ‘’sistemik tedavi,, denir.

     Hormon tedavisinin birkaç şekli vardır. Bunlardan bir tanesi hayaların (testislerin) alınmasıdır. Orşiektomi denilen bu ameliyat  erkeklik hormonunun ana kaynağını ortadan kaldırır.

     Aylık ya da üç aylık olarak enjeksiyon şeklinde  uygulanan  LHRH- agonistleri  hormon tedavisinin bir başka şeklidir. Bu  ilaçlar  testislerin erkeklik hormonu  (testosteron) üretmesini engeller.

     Vücudun başka yerlerine sıçramış (metastaz yapmış) olan prostat kanseri hormon tedavisi ile  bir süre kontrol altına alınabilir. Bu kontrol çoğu zaman yıllarca sürer. Zaman içinde prostat kanser hücreleri çok az erkeklik hormonuyla  veya hiç hormon olmadan büyüyebilecek hale gelirler. Böyle durumlarda hormon tedavisi etkisini yitirir ve doktor hastasına araştırma aşamasında olan başka tedaviler önerebilir.

Hormon tedavisinin riskleri nelerdir?

Hormon tedavileri libidoda azalma, impotans, sıcak basması, kilo alma, meme hassasiyeti ve büyümesi, kas ve kemik kütlesi kaybı, bulantı, ishal, yorgunluk ve karaciğer hasarı gibi birçok yan etkiyle ilişkilidir

KEMOTERAPİ

Kemoterapi hormon tedavisine cevap vermemiş olan nükseden veya ilerlemiş prostat kanseri vakalarında kullanılabilir, ancak genellikle erken evre hastalığın tedavisinde kullanılmaz.

İZLEM

   Prostat kanseri olan her erkek düzenli aralıklarla takip edilmelidir. Hastanın doktoru uygun bir izlem takvimi belirler. Doktor, hastayı düzenli aralıklarla muayene ederek, hastalığın nüks edip etmediğinden veya ilerleyip ilerlemediğinden emin olmalıdır. Ayrıca ek bir tedavinin yapılıp yapılmayacağına da karar vermelidir.

   İzlemde film, tomografi ve kan testini içeren laboratuar testleri yapılabilir.

HASTALIĞIN SEBEPLERİ VE ÖNLEME 

    Prostat kanserinin sebepleri henüz bilinmemektedir. Eğer bir kişinin babasında veya erkek kardeşinde prostat kanseri mevcutsa, o kişide prostat kanseri görülme riski yüksektir. Araştırmacılar beslenmenin etkilerini araştırıyorlar. Yağlı beslenmenin prostat kanserinin görülme sıklığını arttırdığı, buna karşılık meyve ve sebzelerden zengin bir beslenmenin de riski azalttığı söylenmektedir. Domates , özellikle pişmiş şekli ve soslarının da riski azaltabileceğine dair bazı veriler bulunmaktadır. Diğer çalışmalarda ,tarım ilacı kullanan çiftçiler veya pil imal ederken, kaynak yaparken metal kadmiyuma maruz kalan işçilerde riskin yüksek olduğu söylenmektedir.

     Prostat kanseri yüksek insidansı nedeniyle önemli bir tıbbi sorundur ve tarama ile hastalığa bağlı ölümlerin ve yaşam kalitesindeki bozulmaların azaltılması güncel ve önemli bir hedef olarak tartışılmaktadır.

         

Bu makale 18 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Doğan Erden

Prof. Dr. Doğan ERDEN, 1945 yılında Eskişehir'de doğmuştur. Lisans öncesi öğrenimlerinin ardından Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini başarıyla tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde yapmış ve Üroloji Uzmanı olmuştur.

Uzun yıllar GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi'nde görev yapmış olan Prof. Dr. Doğan ERDEN, mesleki çalışmalarına şu anda Özel Lifemed Tıp Merkezi'nde ve Özel Diyabet Hastanesi'nde devam etmektedir. Ayrıca kendisi, Türk Üroloji Derneği, Türk Tabipler Birliği ve Avrupa Üroloji Derneği üyesidir.

Etiketler
Prostat kanseri degerlendirme
Prof. Dr. Doğan Erden
Prof. Dr. Doğan Erden
İstanbul - Üroloji
Facebook Twitter Instagram Youtube