Hasta olmak istemiyorum !

Hasta olmak istemiyorum !

Kronik hastalıkların teşhisi akıl almaz bir hızla ilerlerken aksine tedavi yaklaşımlarında maalesef bir o kadar da eksiklikler vardır.

Bazen hasta yoğunluğu ve olağanüstü zamanlardaki telaş ve kargaşa bazen de direkt sebep-sonuç mekanizmasına odaklanan katı Ortodoks tıp eğitimi nedeniyle hastalıkların belki de en önemli hazırlayıcı ve altta yatan faktörleri farkına varmadan gözden kaçabilmektedir.
Bütün dünyanın kabul ettiği gibi bariz yapılan beslenme hataları, psikososyal problemler ve kas iskelet sisteminin hatalı kullanımı kronik hastalıkların oluşumunda temel unsurlardan en önemlileridir.

Hastalıklar öyle pat diye bir anda ortaya çıkmıyorlar ve gökten zembille inmiyorlar.  Ana başlatıcı nedenler ve faktörler oluştuktan sonra zaman içinde bardağın taşması gibi birike birike meydana gelirler. Tıpkı bir elbisenin katlanma örneğinde olduğu gibi katlanma sayısı artıkça altta kalan kıvrım yerleri gözükmez olur.
Hastalığın oluşumu bir anda ortaya çıkmadığı gibi tedavisi de bir anda olmayacaktır.
İnsanoğlu sahip olduğu kendi bedenini çok iyi tanıdığını iddia edemez. Çoğu kez nerede nasıl davranmamız gerektiğine, içinde yaşadığımız sosyal çevre ve yetiştiğimiz aile ortamından etkilenerek karar veriyoruz. 

Canımızın her çektiğini mideye indiriyor, istediğimiz zaman yatıyor istediğimiz zaman kalkıyoruz.  Vücudumuza aslında tam manasıyla bir köle gibi davranıyoruz.  Bedenimizin bir kapasitesi olduğunu unutuyor, her yediğimizi sindirebileceğini ve gündelik geçici sorunlarla boğuşup dururken her stresin üstesinden gelebileceğini düşünüyoruz. Sahip olduğumuz otomobil kadar bile bedenimize hak ettiği değeri vermiyoruz.

Yıllık bakımı geldiğinde bizi yolda bırakacağı endişesiyle araç bakımına koşarak giden biz bedenimizin etten ve kemikten yapılı zayıf bir yapısı olduğunu unutuyor, çelik gibi  güçlü ve kuvvetli olduğumuzu düşünüyor ve bana bir şey olmaz, psikolojisi ile hareket ediyoruz. Acı patlıcana kırağı çalmayacağı edasıyla etrafımıza caka satıyoruz.

Ruh ve bedenimizin en temel ihtiyaçlarını bile vermekten imtina ediyoruz. Aracınızın suyu eksildiğinde motorun yanacağını düşünüyor ancak vücudun sıvı eksikliğinde kronik hastalıkların tetiklenebileceğini aklımıza hiç getirmiyoruz. Aracımızın taşıma kapasitesini aşmamak için kılı kırk yarıyor ancak kas iskelet sisteminin fazla kiloları taşıyamama ihtimalini göz ardı ediyoruz. Benzinli araca görevli yanlışlıkla dizel yakıtı koyduğunda kıyameti koparırken aynı hassasiyeti içecek tercihlerimizde nedense göstermiyoruz.

Günde kupalarca çay-kahve gibi bedenden su çalan negatif sıvıları hunharca içerken bu davranışların bedenimizi yıllar içinde kurutup bir çöle çevirdiğini unutuyoruz. Dahası 30 yaşına kadar yaptığımız hataların bir kenara not edilip yazıldığını, 30 yaşından sonra ihmallerimizin bize şeker, hipertansiyon, damar sertliği olarak fatura edildiğini ancak yüzleşince acı bir şekilde anlıyoruz. 

Unutmamak gerekir ki çıktığınız yolda siz ancak, sizi taşıyan araç kadar güçlüsünüz. Güzel hayallerle yola çıktığınız bir seyahatte son teknoloji aracınızın hiç hesapta yokken sizi yarı yolda bıraktığında nasıl bütün planlarınız ve moraliniz alt üst oluyor ise, bir gün hiç beklemediğiniz bir anda hayatınızın baharında en güzel günlerinizi yaşadığınız bir yaşta yarı yolda kalma ihtimalini hiç düşünmek bile istemiyoruz.

Her gün dünyada binlerce kez bu senaryo yaşanıyor. Bir sabah kalktığında kanser olduğunu öğrenenler, ömründe adını bile duymadığı bir hastalık tanısı alan hastaların hikâyeleri binlerce kez tekrar ediyor. Bana bir şey olmaz psikolojisi, bir gün bunların bizimde başımıza gelebileceği ihtimalini unutturmayı başarıyor.
Keşke birileri okuma yazma öğrendikten sonra vücudumuzu tanıma kılavuzunu bizlere verseydi de bizde kaç yaşımızda ne yapacağımızı ne kadar yiyeceğimizi ne kadar su içeceğimizi bilseydik. Hasta olmamak için ne yapılması gerektiğini madde madde sıralasalardı da bizde onlara harfiyen uysaydık.

Hastalıklar da beklenmedik anlarda kapımızı çalmazlardı. 
Doğrusu kılavuz verilmiştir. Hatta insanlara birçok kılavuzun yanında kıymetli bir şey daha verilmiştir “AKIL”. 
Hem akıl hem akledenlere nice kılavuzlar verilmiştir.
Çevremizde gördüklerimiz ve yaşadıklarımızdan ders çıkaracağımız düşüncesi ile verildi bize akıl. Bedenimizden hastalık sinyalleri geldiğinde şapkayı önümüze koyacağımız düşüncesi ile verildi bize akıl. 
Ama ne gezer her şeyi bildiğimiz halde her gün binlerce kez aynı hatayı yapmaya devam ediyoruz. Su içmemenin, çok yemenin hareketsizliğin hastalık yapıcı olduğunu aklı başında olan herkes biliyor. Artık bu bilgi asrında sigaranın zararlı olduğunu ilkokul çağı çocukları bile biliyor. Bulaşıcı hastalıkların bulaşma yollarını herkes biliyor, ancak gel gör ki bildiğimizin onda birini bile yapmıyoruz.

Çünkü iradeler zayıflamış ve herkes kendi nefsinin keyfinin ve derdinin peşinden koşup bir tür köle hayatını kabul etmiş gibi görünmektedir. Hap’ı yutup vücudun sinyallerini bastırıp yola devam etmek tembel insanın kolayına gelmektedir.

Unutulmamalıdır ki hastalıktan kurtulmak ve sıhhatli olmak büyük bir mücadele ister ve zafer, ancak güçlü bir iradeye sahip insan olma azmindeki büyük kahramanların işidir. Beden elbisesini taşımayı öğrenemediğimiz takdirde ihtiyaç duyduğumuz bir anda ya bizi terk edecek, ya da sırtındaki bu yükü görüp çıkarıp atacaktır. 

Ey beden gel de, birbirimizin kıymetini bilelim…
Çünkü, aniden ayrılacağız bir gün birbirimizden…
                                                            mevlana

Bu makale 1 Nisan 2020 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Dr. Mustafa İkizek

Ege Üniversitesi’nden mezun İç Hastalıkları Uzmanı olan hekim 18 yıllık mesleki tecrübeye sahiptir. Kronik hastalıkların tedavisinde güncel tıp anlayışının yetersiz kaldığına inandığından İntegratif Tıp uygulamalarına ilgi duymuştur. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nin integratif tıp uygulamaları ile ilgili eğitimlerine katılarak Fitoterapi Ozon Hiridoterapi Kupa ve Nöral Terapi eğitimlerini başarıyla tamamlamıştır. Başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerinde yaygın olarak kullanılan Biyorezonans eğitimlerini de alarak kronik hastalıkların tedavisine uyarlamıştır. Tüm dünyada kabul görmüş tamamlayıcı tedavi yöntemlerini güncel tıp uygulamaları ile harmanlayarak hastalarına yardımcı olmaya çalışmaktadır. Çeşitli dergilerde yayınlamış makaleleri olan hekimin bütünleyici tıp uygulamaları ile ilgili çalışmaları da sürmektedir. Romatizma ve diy ...

Etiketler
Ağrılı
Uzm. Dr. Mustafa İkizek
Uzm. Dr. Mustafa İkizek
Ankara - Dahiliye - İç Hastalıkları
Facebook Twitter Instagram Youtube