Bağımsız bir kişilik olabilmek bu kadar zor mu?

Bağımsız bir kişilik olabilmek bu kadar zor mu?

Sabahın erken sayılabilecek bir saatinde, (en azından terapi için erken sayılabilecek saatti) kapımdaydı. Islak bir kuş  yavrusu gibi titriyor, geçirmekte olduğu ruhsal kriz bedenine de belirgin bir şekilde yansıyordu. 35 yaşındaydı, akademisyendi, iyi bir eğitim almış iyi okullara gitmiş, iyi bir meslek ve kariyer sahibi olmuştu. Hayatında bir erkek vardı ama var mıydı yok muydu? O da bilmiyordu. Sevgilisi vardı ama sevgilisinin başka bir sevgilisi daha olduğunu facebook’tan öğrenmişti. Bir facebook yorumundan yola çıkarak durumu farketmişti. 

Yıkılmıştı, dağılmıştı ne yapacağını bilmiyordu. O bunları düşünüp dursun, sevgilisi olan adamın sevgilisinin babasının (karışık bir tanım gibi görünse de değil) onlara iyi bir hayat sağlayacağının sözünü vermesi üzerine onu terketmişti. Yani sevgilisi onu tam tanımıyla konfora ve gelecek kaygısına satmıştı. Daha sonra söz konusu kızın babasının fikrini değiştirip ‘kızımdan uzak dur’ demesi üzerine de tekrar gözü yaşlı danışanıma yönelmişti. Sık sık kapısını aşındırıyor hayatına tekrar girmek adına onu taciz edip duruyordu.

Ne yapacaktı, nasıl yapacaktı, onu kabul edebilecek miydi? Daha önce defalarca terkedilmiş ve defalarca geri dönenleri kabul etmişti. Bu kendisinin de anlamlandırmadığı tavrından kurtulmak istiyor ama bunu bir türlü başaramıyordu. Bunun nedenini kendi de anlamak istiyor ve her seferinde benzer hataları yapıyor olmasını anlayamıyor ve bir türlü bu bu durumu sindiremiyordu. Bana soruyordu ve yalvarıyordu ‘nedir bu?’ bunu bulun ve bunu benden çıkartın, Bağımsız Bir Kişilik Olabilmek Bu kadar Zor mu?, beni bundan kurtarın’ diyordu.

Sorun ise aslında belki de sizin bile tahmin edebileceğiniz bir sorundu; Bağımlı Kişilik Bozukluğu. Bağımlı Kişilik ya da bilimsel adıyla Bağımlı Kişilik Bozukluğu sıklıkla ve yıllardır karşıma çıkan bir sorun. Bu sorunu yaşayan insanlar, başkalarına aşırı güvenirler, sırtlarını onlara dayama eğilimindedirler. Yakın olduklarında bir şeyleri başaramayacaklarını, destek olmadan yaşayamayacaklarını düşünürler. İşte yukarı da öyküsünü anlattığım danışanımın ve ona benzer pek çok insanın ilişkilerinde bu karmaşayı yaşamasının ya da kendi hayatlarını bu karmaşaya sokmasının sebebi de bu bozukluktur.

Bu kişiler genelde bir başkası için kendi ihtiyaçlarını bir tarafa bırakır, kendilerine yönelik pek çok kötü davranışa ve muameleye katlanır ve çoğunlukla da yaşadıkları karşısında kendilerini ifade etmekte güçlük çekerler. Çoğunlukla kontrol edici, aşırı kıskanç, zorba, aşırı korumacı ya da çocuk gibi davranan insanlarla birlikte olurlar. Birlikte oldukları kişiler onlara zarar verse bile; şiddet kullanma, aldatma, sözlü saldırıda bulunma (hakaret, küfür vb.)  küçük düşürme, aşağılama ve benzeri durumlara rağmen ilişkiye devam ederler. 

Çünkü maalesef tek başlarına ayakta duramayacaklarına bağımsız yaşayamayacaklarına kendilerini inandırırlar. Hemen hemen tüm yaşamları süresince  de başka insanları rahatsız etmemek yada kızdırmamak için çaba harcarlar. Kendi varoluşlarından, her türlü haklarından, bağımsızlıklarından ve bireyselliklerinden vazgeçmiş gibi yaşarlar.

Başlangıcı ergenliğin başlarında olan  bu bozukluk hakkında yapılan araştırmalar anne ve çocuk ilişkisinde aşırı otoriter yaklaşımlar ve aşırı korumacı tutumların bu sorunun ortaya çıkış nedeni olduğunu düşündürmektedir.

Peki yukarıda bahsettiğin danışana ne oldu? diye sorarsanız; terapi de önemli bir yol katettik. Bilişsel Davranışçı Terapi ve Bilinçaltı Duyarsızlaştırma Yöntemlerini birlikte kullandık. Geçmişin olumsuz mesajlarına ve travmatik anılarına duyarsızlaşma sağladık.  Anılara zarar vermeden onları olağanlaştırdık ve tepkileri normalleştirdik. Bilişsel anlamda daha yüksek özgüveni ve ilişkilerde bağımsızlığı planladık. Sonuç mu? O şu anda çok daha iyi ve hatta nasıl da böyle davranmış olabileceğini şimdiler de garipsiyor. ‘Ben aslında kimmişim, şimdi yeni farkettim’ diyor…

İlişkilerinizde Güçlü, Bağımsız ve Sevgiyle kalın… 

Bu makale 16 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Dr. Psk. Murat Sarısoy

Dr. Psk. Murat Sarısoy, 1975 yılında doğmuştur. Lisans öncesi öğrenimlerinin ardından Ege Üniversitesi Psikoloji Bölümünü başarıyla tamamlamıştır. yine Ege Üniversitesi, Psikoloji Bölümü’nden doktora derecesini alarak tamamlamıştır. Türk Psikologlar Derneği ve Türk Psikolojik Danışmanlık Derneği'ne üyeliği bulunan Dr. Psikolog Murat SARISOY alanda yazdığı popüler makaleler, Aile-Çocuk Danışmanlığı ve Evlilik, Aldatma, Boşanma ve Eş Terapileri, Bireysel Bilişsel Davranışçı Terapiler, Panik Atak ve EMDR vb. Duyarsızlaştırma Terapileri üzerine televizyon programları, Psiko-Onkoloji (Kanser Psikolojisi) konusundaki bilimsel ve popüler çalışmaları mesleği konusunda ki etik tavrı ile tanınmaktadır. Dr. Psikolog Murat SARISOY aynı zamanda Ege Lösemili Çocuklar ve Onkoloji Derneğinde gönüllü olarak sosyal komite başkanlığı da yapmaktadır. Mesle ...

Etiketler
İnsan
Dr. Psk. Murat Sarısoy
Dr. Psk. Murat Sarısoy
İzmir - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube